bugün

aslında fakirlik değildir. para hep enteresan şeylere harcandığından fakirmiş gibi bir durum ortaya çıkar.
250 lira yakit 150 kira 150 aidat 30 tup ve yaklasik 60 lira fatura parasi verdikten sonra ev arkadasimizla yasayacagimiz olaydir.
lisede 10 arkadaşın kaçıp durduğu bir inşaatın içindeki seslerdir bazen. inşaat uzun zamandır yarım kalmıştır ve evdeki her şey tek bir odada toplanıp kalaslardan pinik masası vs. hatta metal yağ tenekelerinden ızgara yapılabilmiştir. kışın soğuk bir günü kaçılıp aşağı kasaptan ğara toplayarak sucuk yumurta şenliği yapmak unutulmazdır.
Kahvaltıda makarna yemektir.
sabah akşam kahvaltı etmek.
üç öğün mısır gevreği yemek.
Boş buzdolabıyla bakışırken aşkı yakalamaktır. Afiyet olsun.
yoktur böyle bir şey. sadece annesinin yanından ayrılmış, hiçbir işi beceremeyen sefalet içinde yaşamayı öğrencilik sanan insanlar vardır.
Bim in oldugu yerde olmayan fakirliktir.
Ekmek içi ekmek yemektir.
utuyu izgara olarak kullanmaktir. allah sabir versindir.
tembel embesillerin fakirliğidir.
nutellamız var, ekmeğimiz yok, dışarıda yağmur.

(bkz: küçük çeken gider)
parada fakir ama fikirde zengin insanlar topluluğudur. basit düşün kolay çöz mantığı işler bu evlerde.
Her öğün pasta yemeyince fakir olduğunu sanan kimi arkadaşların kartını görüyor ve artırıyorum.

Eve aldığımız patates "ÇUVALI" 1.5 ay gibi bir sürede bitiyordu. Çünkü neredeyse başka bir şey yemiyorduk mk. Sabah kızartma, öğlen salatada akşam yemekte.
fikri zengin.

görsel
güldürmüştür.
eskidendi kardeş o açlık günleri... eskiden "hırsız girse para bırakır" denirdi öğrenci evleri için; şimdi hırsız girse zengin olur çıkar, herkeste akıllı cep telefonu, dizüstü bilgisayar...
üniversite öğrencilerinin hayallerini süsleyen mağrur fakirliktir. komşulardan yardım umulur. bir gün gene evdeyiz bak hiç unutmam. arkadaşlarla pazar sonrası toplantı yapıyoruz. en zengin zamanlarımız. o zamanlar salçalı makarna yiyoruz yani düşün. hatta salçalı makarnanın sonrasında çay bile koymuşuz. israf üstüne israf yapıyoruz. götümüz kalkmış biraz dağıtmışız. bizim nuri vardı. nuri dedim şu pazar sonrası topladığımız lahana parçalarıyla bi lahana dolması yapsanda yesek kardeş. nuri bana baktı. mütebessim bir gülümseme belirdi suratında. kamilin elindeki yarım havucu gördük hepimiz bir anda. nası oldu bilmiyorum o yarım havuçla biz biriki hafta salata yaptık. sonra komşular aşure falan getirdi bi tabak içinde. 4 kişilik evde bi tabakta inanırmısın bir kişiye bir kaşık bile aşure düşmedi. nası oldu bilmiyorum hepimiz sağ çıktık. şimdi one million parfümlerini koltuk altlarıma sıkıyorum. ne yapıyım güzel parfüm.
şu son günlerde hunharca deneyimlediğim garibanlık durumu.
yok böyle bi açlık.
(bkz: baya baya aç gezmek)*
hic yasamadigim fakirliktir. cunku hep ozel yurtta kaldim. canim istedigi zaman disardan yedim. ne anneler babalar var dimi ?

fakirler kiskanmis.
(bkz: açlık oyunları)
bir gün gene öğrenci evinde çok fakiriz,

evde 3 abaza kalıyorduk, karnımız çok acıkmıştı. 3' ün 1' i olan efe,açlıktan titreyen sesi ile 'ağğğbibi aççlılıktan(hapşuuu(evet, doğalgazımız da açık değildi)) öğlüücezz' dedi. onu öyle görünce gözlerim doldu ve garibanlıktan 1 damla göz yaşı dökebildim çünkü 2.' si bizim için lükstü. evin diğer 3' ün 1' i olan uğur' a baktığımda baygındı, 2 günden beri ağzına bir eti cin bile atmamıştı. inanır mısınız ayıltmak için tokat bile atamadım. bi sorun neden, bi sorun yahh (1 damla göz yaşı daha düştü). eğer o tokadı atsaydım gözümü açabilecek takatim kalmayacaktı, akıllı davranmam gerekiyordu. bir şeyler yapmam gerekiyordu, o hınçla kendimi dışarı attım. bir de ne göreyim çöpün köşesinde bir portakal sıkacağı. sıkacağı aldığım gibi 2. elciye gittim ve 'abi bu sıkacak işine yarar mı? paraya ihtiyacım var dedim. markası ne onun diye sordu. başımın sıkacağa doğru eğilmesi ile dünyanın başıma yıkılması bir olmuştu, evet markası fakirdi. fakir abi dedim, adam(küçük emrah gibi) yavaşça başını yere eğdi kasadan aldığı 10 tl yi bana uzattı(amk cimrisi). yüzüm biraz da olsun gülmüştü, koşarak markete gittim ve öte beri bir şeyler aldım evdekilerin karnını doyurdum, doyurdum, doyurdum.