yargılanmaması gereken annedir. mutlak ki, çocuğunu eleştiren, yargılayan herkesten daha çok seven ve düşünendir.
kadın yaşadığı toplumun bilincindedir evvela; özürlü insanlara sahip çıkılmadığını, hatta dalga konusu edildiğini, parmakla gösterildiğini, lakablar takıldığını, özürlünün özürlü oluşuna değil de, toplumdan bu denli dışlanmasına daha çok üzüldüğünü bilir. doğru dürüst bir okul hayatı olmayacaktır, koşmak isteyecektir, arkadaşları eğlenmeye, gezmeye, tozmaya giderken, o da gitmek isteyecektir, arkadaş isteyecektir. sevmek ve sevilmek, bir ilişki, bir aşk, bir sevgili isteyecektir, meslek, iş daha bir sürü şeye özenecektir. peki bunların ne kadarına sahip olabilecektir bu çocuk? çoğuna olamayacaktır büyük ihtimalle.
kadın kendi çekeceği zorluğun derdinden çoktan geçmiştir, bu kadın evvela karnındaki bebeğin daima bir bebek kalmayacağını pek ala bilmektedir. bugünün yarını da vardır çünkü. anne çocuğuna ömrünün sonuna kadar el bebek gül bebek bakacaktır, ah demeyecektir, canını bile verebilecektir. ancak, bir annenin de çocuğuna verebileceği şeyler sonsuz değildir. "annen tahtını yapar, bahtını değil" demişler ya öyle işte.
başa gelmeden asla ve asla o durumda ne yapılacağından emin olunmaması gereken gebelik hali.. bıdı bıdı yapmak kolay ne de olsa.. konu böylesine önemli ve can acıtıcı olsa da..
özrü, kendisinden kaynaklanmayan bir çocuğa ki hepimiz biliyoruz bir çocukta hastalık olacaksa, ya ananın hamilelik döneminde alkol uyuşturucu almasından, ya akraba evliliğinden ya da ananın babanın genetik bir bozukluğundan kaynaklanır, ananın babanın özürlü damgası vurup canına kıymasıdır. ortada özür varsa o da ananın babanındır. asla ve asla doğru değildir bu.
hitler, zamanında 'mükemmel ırk' diye bir düşünceye kapılıp tüm özürlü çocukları öldürmüştü, bu fikrin de ondan hiçbir farkı yoktur.
ayrıca; bu sözlükte ya da herhangi bir sanal ortamda, konuşulup uzlaşılabilecek bir sorun değildir, keşke her iki düşünce sahipleri şöyle yüz yüze karşılıklı konuşma imkanı bulsaydı da, herkes birbirine derdini daha net anlatabilseydi.
sonuç itibariyle, herkes kendi fikrini söylüyor ve benim fikrim;
eğer ben karnında özürlü olduğu bilinen bir çocuk taşıyan bir anne olsaydım, elbette geceleri uyuyamazdım, psikolojik problemler yaşardım, belki çıldırmanın eşiğine gelirdim vs vs... ama hiçbir şekilde o çocuğa kıyamazdım, çünkü benim etimden tırnağımdan bir parça, benim canımdan bir can, gerekirse onun için ayrı bir dünya kurardım, kendi hayatımı feda ederdim, onun için bir hayat kurardım, zira annelik bu demektir.
öyle bir dünyada yaşıyoruz ki çocuk sahibi olmak için yüz defa düşünmek ve olmamaya karar vermek gerekirken, bir de büyüdüğünde kendine bakamayacak bir çocuk dünyaya getirmek ne kadar insancıl.
DÜNYANIN EN ZOR KARARLARINDAN BiRiNi VEREN VE EYLEM HALiNE GEÇiREN ANNEDiR. BANA GÖRE BU KARARIN DOĞRULUĞU VE YANLIŞLIĞI SADECE ANNEYi BAĞLAR, GERi KALANLARI ENTERESE BiLE ETMEZ.
o an ki hüzünü, aciyi, mutsuzlugu dü$ünün. bu cocugu dünyaya getireyim mi? getirmeyeyim mi? canimin bir parcasi. evladim. ama özürlü. kim bilir ne $ekilde olur özürlügü, nasil ya$ayacak hayati, hayat ona sunabilecek mi istedigini? mutsuz mu olacak? ben cocuguma nasil bakarim "ke$ke dogurmasaydin beni anne" derse, diyemezse, gözleri bunu anlatirsa.. belki hergün tekrar tekrar ölürüm.
ama ben bunu ba$aririm, ona bakarim, herzaman yaninda olurum. belki tedaviler ile gecer özürlügü, iyile$ir.. ama ya daha kötü olursa? aci cekerse? herkes ona aciyan gözlerle bakarsa belki bir gün ona bu eziyeti cektirdigim icin kendimi affedemem. onun cekecegi aciyi ben cekeyim daha iyi diye dü$ünen anne´dir belkide. celi$kiler icinde bu karari verir. hic birimiz bilemeyiz. ve umarim bunu dü$ünmeye hic bir zaman mecbur kalmayiz. bu anneyi anlamayan, "katil" sifatini yaki$tiran okadar cok insan var ki. sanki bunu yapan anne "oh aldirdim, rahatladim." diyecek. (bkz: akil fikir) hic bir anne isteyerek karnindaki bebegine kiymak istemez.. anlamamiz cok zor, böyle uzakdan bakilinca ama saygi duyulmasi gerekir bu anne´ye de, daha kucagina almadan cocugu icin en iyisini dileyen anne´dir..
önyargılı olmak istemem ama sonuçta o da bi can, minicik bi kalbi var. öldürmeye kıyamaz insan. ben kıyamazdım mesela. her ne kadar ona bakmak zor olsa da, maddi manevi sıkıntıya sokacak olsa da, annelik görevidir evlada bakmak. aldırmak doğru olmaz. tabii bu konuda doktorun görüşleri de önemli.
yorum yapılamıcak bir konudur .
başına gelmeden kimse anlamaz onun zorluğunu bile tahmin etmeye güçü yetmez insanların.
(bkz: bebek katili) arayanlar az bişey doğuda israil duruyor.
(bkz: abdullah öcalan)
aldırdığı zaman dilimine bağlı olarak genelde mantıklı olanı yapmış olan annedir. çocuğunu doğurduğunda yüklenmesi gereken sorumluluktan ziyade çocuğunun yaşayacağı sıkıntı ve zorlukları düşünmüş olması olasıdır.
anneme sordum geçenlerde;
-ablamı doğurduğuna hiç pişman oldun mu?
-olmadım! dedi.
sonra o bana sordu;
-hiç böyle bir ablan olduğu için isyan ettin mi?
-hayır! dedim.
Kendinden sonra çocuğunun kalacağı durumu tahmin edebilen annedir.
Bunun iyi olanı seçmekle bir ilgisi yoktur.Bir cana,hayatı boyunca bile bile ruhen ve bedenen eziyet çektirmemekle ilgisi vardır.Tıp bu kadar ilerlememişken özürlü olarak çocuklar dünyaya gelebiliyordu,hatta bazen anneler ölü doğum da yapabiliyorlardı.Ancak hamileliğin belli dönemlerinde yapılan testlerde bunu anlayabilmek artık mümkün.işte o zaman düşünmek gerek.Çocuğunuz 30 yaşına geldiğinde hala hayatta olabilecek misniz,ölüp gittiğinizde çocuğunuzu sizin kadar ilgi ile sarıp sarmalayacak,altını değiştirebilecek,banyosunu yaptırabilecek(çoğu kez insanlar öz annelerine tahammül edemeyip onları huzur evlerine kapatırken) bir yakınınız var mı,kardeşlerinin kendi hayat telaşlarından,çocuklarından başlarını kaldırıp yeğenlerine evlat gibi bakabilecek mi.Tatillerini,tüm özel hayatlarını ona göre programlayabilecekler mi,sizden sonra çocuğunuzu muhtaç ettiğiniz kişiler onu anlayabilecek mi?Elbette vicdan sızlar,elbette annenin içi kanar.Kimi tüm bu sorulara evet diye karar verir,80'nine merdiven dayamışken mesela,50 yaşındaki özürlü oğlu gaz çıkarabilsin diye onu tuvalete taşır,altını bağlar,banyosunu yaptırır,kimi de hayır der,bunu kendine de evladına da yapmak istemez ve başından büyük bir acıyı engeller.Karar annenin.
o anneye o çocuğu büyütürken hiç birimiz yardım etmeyeceği için kendisini ilgilendiren bir durumdur. ama önce şu sorgulanmalıdır:
acaba biz o çocuğun geleceği için bütün gerekenleri yaptık mı?
o çocuk dolmuşa rahatça binebilecek mi?
okuyabilecek mi?
üniversiteye gidebilecek mi?
iş bulup çalışabilecek mi?
Gerçekten zor bir durumdur. Ancak ben olsaydım eğer, çocuk vücuduma zarar vermiyor olsaydı özürlü dahi olsa doğururdum. Çünkü onun da dünyaya öyle gelmesi gerekiyormuş derdim. Ancak vücuduma zarar verseydi durumlar değişirdi. Ama cidden zor durum yahu, Allah kimsenin başına vermesin .
Sahsen özurlu dogacak olsaydim dogmamayi tercih ederdim. Uzgunum ama her insanin söylemeye cekindigi seyde budur. Zaten devlet tarafindan %15-20 özurluyum, bir isim olmasa bile devlet bana ozurlulukten kaynaklanan maasi tipis tipis odeyecek. Fakat bunun diger tarafindaki ozurluluk boyutu cok daha farkli. 6 cesit ozurlulukten 1tanesiyim sadece cocuk yapmayi dusunerek de dogacak cocuklarimin ozurlu olmasina firsat verecek kadar da bencilim.
çok acı bir durum olmalı. ancak bilimsel açıdan kürtaj süresi geçmemişse aldırılması herkes için en doğrusudur diye düşünüyorum. ilaveten bu durumu doğru olmaz diye kabul etmeyenlerede saygı duyarım, tercih meselesi, aynı ötenazi kararının tercihe bağlı verilmesi ve yasallaşması gerektiği gibi.
dini hurafelerden gectim toplumun sacma sapan duygusal tutumunuda gectim bir engellinin dunyada ne kadar zorluk cektigini bilmeyen andavallarin duygusal yaklasimlarini anlayamiyorum down sendromlu bir cocuk 50 yasinda ne yapacak annesiz babasiz diye dusunen yok hayat onlar icin kolay degil kesinlikle kurtaj gereklidir.