bugün

0-10 yaş arası. Keşke bütün ömrümü bu yaş aralığında geçirebilseydim. Şimdi yaşadığım hayattan öyle bir tiksinmişimki aynada suratıma bakacak tahammülüm yok. Hayatın bütün ağır yükleri ne var ne yoksa omuzlara binmiş, yorgunluktan gebersende yürümeye devam etmek zorundasın. Hayat sana çocukluğundaki özgürlüğü fırsat tanımıyor artık. Anca geberip gittiğinde kurtulursun bu lanet hayattan.
Dışarda özgürce insanların arasına karışmak.
2015 yılının temmuz-ağustos ayları. Havada nem, Kıçımız tahta sandalyelerde oturmaktan nasırlaşmış, Ciğerlerimiz çay kahve sigarayla dolmuştu. Ama mutluydum çok ne önemi vardı ki?
Rumeli caddesinden aşağı yürürken acaba ne zaman tutacak elimi’ nin hem tedirginliği hem heyecanı kaplamıştı içimi. Tutmadı ama olsundu. Yanımdaydı ya huzurunun kokusu şakaklarımda ıllk rüzgarla dalgalanıyordu nasılsa.
Sahile indik mektepli sevgililer gibi. Eteklerimiz de ziller çalarken midemiz de kelebekler uçuşuyordu.
Yürüdükçe konuştuk, konuştukça eğlendik, eğlendikçe sevdik. Gece bitti evlerimize dönme vakti gelmişti. Herkes arabasına yol alırken, yarın tekrar nerede buluşulacağının planları yapılıyordu bile.
Sonra veda zamanı. Ama öyle filmlerdekinden güzel. En mutlu sonla.
Dudağa küçük bi buse. Yıllar geçse de unutulamayacak belçika çikolatası tadında..
işte o gün bugün yatağımın sol yanında bu huzur. iyi ki beni öptün sevdiğim..iyi ki bu canın eşi oldun.
Ömür gibi. Ömre bedel.
çocukluk. Sokakta tek kale maç yapmak, Gönlünce oyun oynamak, topaç çevirmek, uzun yaz tatillerinin tadını çıkarmak, bayramlarda el öpüp harçlık toplamak, saatlerce çizgi film izlemek, çorap alınınca sevinmek, uçurtma uçurmak, sorumluluktan uzak rahat bir yaşam sürmek, dahası da var elbette.