zamanında sportif başarısızlıklar için kendisine demediğimizi bırakmadığımız hatta bir ara fenerbahçelilikle suçladığımız eski ve rahmetli galatasaray başkanı.
not: adnan polat'ın dünkü maceralarından sonra özhan canaydın'a söylediğim tüm sözler için utandım, pişman oldum meğersem sen adam gibi adammışsın özhan abi. gelen gideni harbidende aratıyormuş. eğer bir yerlerden bu mesajı görebiliyorsan her şey için özür dilerim.
öldükten sonra insanların yere göğe sığdıramadığı galatasaray tarihinin en kötü başkanlarından.
iyi bir galatasaray'Lı olabilir beyfendi olabilir ama kardeşim adam öldükten sonra da göklere çıkartmak yanlış. iyi insan de kapat konuyu. hala büyük başkan diyorlar. ne yaptı bu adam galatasaray'a ya. herkes tutturmuş bi aslantepe. peki soruyorum nerede avrupa'da ki vizyon. herkes vefa falan diyor. canaydın zamanında bülent kork,maz,arif erdem, hakan ünsal gibi isimler futbolu bırakırken neden jübile yapılmadı?
bunlar uzar gider. sonuç olarak toplamak gerekirse galatasaray tarihinin en kötü başkanlarından biridir. aslantepe'de sadece takdir ederim. insanlığı da güzel olabilir. ama başarısızdı bu kadar açık.
galatasaray'ın bugünkü durumunun tek sorumlusudur. 2002'de lucescu gibi bir hocayı kovup yerine fatih terim'i getirerek kulübün altına döşediği dinamitler bugünlerde patlıyor işte. iyi adamdı ama, başkanlıkla uzaktan yakından alakası yoktu rahmetlinin. tıpkı adnan polat gibi.
başkanlığı döneminde takımın kötü gidişatına gören taraftarlarca istifa istifa diye bağırılan.
yeter artık moruk! bırak yapışkan koltuğu çek git git.
basiretsiz insan, başkan olarak itham edilirken. bugün özlenen rahmetli insan.
(bkz: hayat ne tuhaf vapurlar filan)
hatırlayınca aklıma hiç kötü bir anı gelmeyen centilmen rahmetli başkan. en azılı rakibimizin başkanlığını yapmış olmasına rağmen ben onu 6-0'lık maçta aziz yıldırım'ın elini sıkarkenki beyefendiğiliyle hatırlayacağım. gerçekten mükemmel bir insanmış. herkes gibi onun da değeri sonradan anlaşıldı. bazen olur olmadık zamanlarda aklıma geliyor ve içim acıyor nedense.. toprağında rahat et başkan.
vefatının üzerinden bir yıl geçen, bize bir çok güzellik göstermiş, futbol camiasına defalarca efendilik dersi vermiş, büüyük başkandır. nur içinde yatsın.
onun ' başarısız ' denilen döneminde bile galatasaray şimdiki kadar çaresiz kalmamıştı. galatasaray için varını yoğunu ortaya koymuş, gerçek bir beyefendiydi. huzur içinde uyusun.
şampiyon teknik direktör mircea lucescu'yu gönderip yerine gönüllerin teknik direktörü(!) fatih terim'i getirdiği gün galatasaray'ın ipini geçen rahmetli başkanımız.
kendisi hayattayken çok eleştirdim artık ölünün arkasından konuşmak istemiyorum. lakin geçenlerde dolmuşta yaşlı bir adam ile bir çocuğun muhabbetine konu olmuştu;
- amca sen hangi takımı tutuyorsun?
+ ben takım tutmuyorum. galatasaraylıydım bıraktım daha sonra.
- neden?
+ özhan canaydın yüzünden.
- o kim?
+ gizli feneli'nin tekiydi. o başkan olduktan sonra bıraktım galatasaray'ı.
ılık ile serin arası bir bodrum akşamı. "haydi sünger pizza'ya gidelim" diyoruz arkadaşlarla. terasa çıkıyoruz, masamıza geçmek üzereyken köşe masadaki gruba gözümüz takılıyor. "özhan canaydın değil mi o ya" diyorum, "haydi yanına gidelim." arkadaşlarım "ya hu ayıp olur" falan diyor, "yok be" diyorum, "gidip bir merhaba deriz, bir de fotoğraf; o kadar."
yanına geldiğimizi gören özhan canaydın, büyük bir nezaketle ve insanın tüylerini diken diken eden bir beyefendilikle ayağa kalkıyor, "bir saniye çocuklar" diyor ve ekliyor "müsaadenizle ceketimi giyeyim." ben arkadaşlarıma bakıyorum, onlar bana. kaldı mı gerçekten böyle insanlar diye birbirimize boş bakışlarla soruyor ve dumurdan dumura koşuyoruz.
"ee çocuklar nasılsınız, neler yapıyorsunuz?" diyor başkan bize. ve bunu o kadar içten yapıyor ki sanırsınız karşımızda koca galatasaray başkanı değil de kankamız var. "sağolun başkanım" diyoruz; "siz de iyisinizdir inşallah." "sağolun" diyor ve gözü o zaman kız arkadaşım şimdi ise eşim olan canıma takılıyor. "siz nasılsınız küçük hanım" diye soruyor; ya hitaba, klasa bakar mısınız. kız arkadaşıma o kadar içten ve sıcak bakıyor ki gören torununa baktığını sanır.
biraz sohbet ettikten sonra bana dönüp "aman kaçırma bu güzel kızımızı" diyor, "yok efendim kaçırmam" diyorum. efendim hitabını yaparken önce kendime sonra bu saygın bilge adama şaşıyorum. kendime şaşıyorum çünkü o güne değin kullandığım bir hitap şekli değil; özhan bey'e şaşıyorum çünkü bir insanın böylesine bir zarafet içinde olabilmesini aklım almıyor.
"kusura bakmayın çocuklar, yerimiz olmadığı için sizi masaya buyur edemedim, bir içecek ısmarlayamadım" diyor, bunu derken neredeyse kırılacak kibarlıktan. o bunları söylerken biz adeta şoktan şoka giriyoruz. "estağfurullah başkanım, ne önemi var, sizin elinizi sıkıp gideceğiz zaten" diyoruz.
biraz daha sohbet ettikten sonra "aman derslerinizden, işinizden geri kalmayın" nasihatlerini de dinliyoruz başkandan. o an aklıma sürekli benim iyiliğimi isteyen ve her konuda bana yol gösteren babaannem geliyor, istemsizce gözlerim doluyor ılık bir bodrum akşamında.
elini öpüp yerimize geçiyoruz. arkadaşlarla muhabbete dalıyor ve saatlerin nasıl geçtiğinin dahi farkına varamıyoruz. derken bir ses duyuluyor: "haydi iyi geceler çocuklar, iyi eğlenceler." bir anda okulun en disiplinli ama en sevilen hocası sınıflarına dalmış haylaz öğrenciler gibi ayağa fırlıyoruz ve "sağolun başkanım" diyerek teşekkür ediyoruz.
aradan yarım saat daha geçiyor, masanın en büyüğü olarak garsona "hesap lütfen" diyorum. garson masamıza geliyor ve kulağıma fısıldıyor: hesabınız kapandı efendim, özhan bey halletti." biz bir kez daha şoke oluyoruz, gözlerimiz doluyor adeta. "ne adam be" diyoruz. ama ödediği hesap için değil, bize davranışlarından ötürü elbet.
sonra aradan seneler geçiyor, o güzel adam çok ama çok uzaklara gidiyor ve uğruna gece gündüz çalıştığı stadın açılışında şu an galatasaray'ın başkanlık koltuğunu açıkça işgal eden adnan polat tarafından adı dahi anılmıyor. sonrasında konuşan erdoğan bayraktar adlı basit bir müteahhit tarafından "karşımda naif ve güçsüz duruyordu" denerek sözde küçültülmeye çalışılıyor.
benimse aklımda o rüya gibi gece; şimdi yukarılardan bir yerden bizleri izleyen bu güzel adamı anıyor ve soruyorum: ulan siz kim, sizin adınızın böyle bir adamla aynı cümlede dahi geçebilmesi kim? adnan polat, erdoğan bayraktar kim, özhan canaydın kim?
elimizde takımlar üstü olan bir tek süleyman seba kaldı; bari onu kırmayalım ve iyi bakalım.
adettendir editi: beşiktaş'lıyım.