mevcut bilirkişi raporlarını (pınar doğan: bütün bilirkişi raporlarının ortak görüşü digital delillerin aynı tarihte oluşturulduğu. 2003'teki belgeler 2007'de yapılmış.)
iplemeyip sanıklara ağırlaştırılmış müebbet veren sözde bağımsız, yetkileri özel mahkeme bozması...
cemaatin işine gelmediğinden çok sevdikleri, dokunmaya, öpmeye kıyamadıkları başbakanı eleştirmeye başlamışlar.
adı üstünde özel yetkili, arkasına da terör yasasını alınca sınırsız yetkilere ulaşıyor.
şu haliyle harç zammını protesto eden öğrenciyi, zamaları protesto eden emekliyi dahi terör örgütüne üye olmaktan, çete liderliği yapmaktan, darbeye teşebbüsten içeri alabiliyor. hem de süresiz, istediği kadar tutuyor. nerde sesi çok çıkan muhalif var, cemaati eleştiren var tutukla.
nerde demokrasi nerde hukuk.
iktidar ve erk'i elinde bulunduranların kolayca maşası haline gelebilcek bir yapıdır ki, zaten gelmiştir. yoksa dünün dgm'si bugünün özel yetkili mahkemesi arada pek bir fark yok. sopa birinin elinden öbürüne geçmiştir böylece. ortak iyi üzerinde yoğunlaşılmalı. bir ülkenin en önemli mekanizması olan adalet mekanizması bozuksa o ülke iflah olmaz.
daha düne kadar yazılarında ''yandaş medya''''iktidarın bozduğu gazeteciler'' gibi bir çok aleyhte görüş bildirenlerin bir anda iktidar ın kendi tabanından, ikidarın iktidar olmasını sağlayan başlıca etmenlerden iktidara daha yakın dostu oluvermiş kalemlerinin kaldırılsın dediğidir.
kuran bu insanlara şöyle der;
''halbuki onlar yalnız kendilerini aldatırlar da farkına varmazlar.''
dgm yi kaldırıp yerine ucuz bir kelime oyunuyla ikame edilen mahkeme türü. özel dava mı olur ki özel mahkeme olsun. her dava özeldir ve herkes adalet bekler. kendi hakimine güvenmeyen adalet sisteminin ürünü mahkeme çeşidi.
Hükümetin Özel Yetkili Mahkemeler (ÖYM) ve yasadışı elde edilmiş ses ile görüntü kayıtlarının yayınlanmasına dönük başlattığı düzenlemeler medyada bazı arkadaşları bir hayli gerdi.
Hükümet çetelerle etkin mücadele niyetiyle kurduğu ÖYMlerin zaman içerisinde aldığı akıl almaz şekilden ve kendisine verdiği zarardan fena halde rahatsız.
Kabul etmek lazım ki ÖYMler artık adalet değil, sorun üretiyor. ÖYMler el attıkları her problemden bir kahraman ya da mazlum çıkarıyor.
Bana göre bu yeni bir durum da değil, kuruldukları günden beri böyleler. Onlarca haksızlık var. 28 yaşında bir teğmeni sehven 33 ay hapiste tutmak bunlardan sadece biri.
Bu meselenin bir yönü. Bir diğer yönü de röntgenciliğin bir hesaplaşma metoduna, bir silaha dönüşmesi.
Elinde gücü olanlar istedikleri insanları dinliyor, izliyor özel veyahut mahrem olduğuna ve doğuracağı sonuca bakmadan ellerindeki kayıtları yayınlayabiliyorlar. MHP kasetleri ile kaç insanın hayatı karartıldı, hepimiz biliyoruz.
işte bu tür kasetlerin yayınının yasaklanması da gündemde. Bu pespayeliğe getirilen yasak Zaman grubunda ve cemaate mensup bir grup arasında büyük bir infiale neden oldu.
Akıl almaz bir şekilde bunun serbest olmasını savunuyorlar. Zaman grubunda bazi halim-selim, dindar, hoşgörü abidesi arkadaşın gayri yasal yolla kaydedilen ses kasetlerinin yayınlanmasını açıktan savunduklarını görünce küçük dilimi yutacak gibi oluyorum.
Bu insanlıktan, ahlaktan uzak yöntemi öyle pervasız bir tutumla savunuyorlar ki "Bunlar yıllardır Hz Muhammed sanarak başka birinin ahlak anlayışını öğrendiler" sanırsınız.
Hukuksuz yöntemlerle elde edilen verilerden nasıl bir sonuç bekliyorlar doğrusu onu da anlamıyorum. Bir hesaplaşma yapılırken hukuka, adalete, ahlaka, vicdana uymayan yöntemlerin serbestiyeti için bu kadar pervasızca çaba göstermelerindeki motivasyon ne? Çok tuhaf.
Ahlaksız ses kayıtları yasaklanırsa darbeciler geri dönermiş. Adalet, ahlak, seviye, samimiyet, vicdan, delikanlılık olmayacaksa, bırakın geri dönsünler! Ne fark eder ki? Ha onlar ha siz!
AK Partinin ÖYMleri niçin gözden çıkardığını bir türlü anlamıyorlar. Diğer tarafta kendilerinin oluşturduğu hayal kırıklığından ise hiç bahsetmiyorlar.
Bu değişikliğe karşı yapılan uyarıların, telaşın, kampanyanın arkasında her ne kadar darbe korkusu var gibi gözükse de kabul etmek gerekiyor ki asıl gerekçe bu arkadaşların yargı da elde ettikleri kazanımların kaybedilmesinden korkmaları.
Son birkaç yıldır Zaman grubu yargının medyadaki avukatı pozisyonunda. Yargıya gelen her eleştiri onlar tarafından göğüsleniyor. Bunca hataya rağmen açıktan bir sahiplenme var. Ve biz tüm bu çabalardan anlıyoruz ki asıl amaç yargıda elde edilen mesafenin korunması.
Halbuki yargı bir yanlış yaptığında o yanlışa dikkat çekip eleştirselerdi hem yargıyı o hatalardan kurtaracak, hem çetelerle mücadeleye olan güven kaybının da önüne geçecek hem de bir camiayı töhmet altında bırakmayacaklardı.
istiyorlar ki kendi çevrelerinden savcıların-hakimlerin işledikleri her hukuk cinayetinin arkasında duralım. Niçin? Çünkü bu arkadaşlar dindar, Müslüman, ne yaptıklarına da biliyorlar.
Fakat ne yazık ki günümüz dindarlığının insanlara bir vicdan, bir adalet duygusu, bir ahlak kazandırmadığının artık herkes farkında.
Eskiden askerin yaptıklarının benzerini şimdi yargı yapıyor. Görünen o ki Türkiyenin yeni derin devleti yargı öncülüğünde oluşuyor. Eskiden Kemalistlerin elindeydi derin devlet şimdi dindarların elinde olacak.
Bu yeni derin devlet hükümeti tehdit ediyor, istediği belediye başkanını içeri tıkıyor, istediği operasyonu yapıp istediği akademisyenin, gazetecinin adını şaibeli işlere bulaştırıyor.
Yaptığı operasyonlarla halkın birliğine, sevincine, kardeşliğine halel getirmekten de kaçınmıyor.
Kurdukları yapıya tehdit olarak gördükleri insanları sebepsiz şekilde hapse atıyor, hiçbir hassasiyet gözetmeden, genelkurmay başkanlığı yapmış birine terörist diyebiliyor.
Sonra da bizden düzgün insanlardan oluşan yeni yapıya güvenmemizi bekliyorlar.
Asıl ilginç olansa yukarıda andığım çabalarında ittifak ettikleri isimler.
Mesela başlattıkları yasa değişmesin kampanyasında yıllardır beraber yürüdükleri Fehmi Korunun bu konudaki hassasiyetlerini, uyarılarını değil, ahlaki tutumu her zaman tartışma konusu olmuş Nazlı Ilıcakın desteğini önemseyip yazılarını veri kabul edip elden ele dolaştırıyorlar. Dindar savcılar için dindar yazarlarla değil, liberal yazarlarla ittifak yapıyorlar
Nazlı Ilıcakın fark ettiği o değeri, adalet duygusunu nasıl oluyorsa Fehmi Koru fark edemiyor ve gerekli kıymeti veremiyor? Size de ilginç gelmiyor mu? Buradaki tuhaflıktan bile rahatsız olmuyorlar.
Peki niçin bu savcı ve hakim arkadaşların adalet anlayışından toplumun büyük kesimleri tedirgin ve güvensiz?
Burada durup düşünmek gerekmiyor mu? Niçin yıllardır yol arkadaşlığı yaptığınız insanlar bu konuda sizden farklı tutum alıyorlar?
Toplum tarafından niçin emin sıfatına layık görülmediklerine kafa yoracaklarına, kazanımları kurtarma çabasındalar.
Derin devletin tam da bu gazetecilerin işaret ettiği türden insanların eline geçmesi halinde geçmiştekinden daha adil, daha vicdani, daha vatanperver, daha samimi, daha yerli olacaklarına dair içinde umut besleyen var mı?
Varsa beni de ikna etmelerini isteyeceğim onlardan. twitter.com/acikcenk
aslında tam kaldırılmayacaktır. sadece seçilmiş kişilere karşı darbe yapamayacaklardır. mit de olduğu gibi. doğan görünümlü şahinlere(çakallara) karşı önlemdir.
türkiye de ülke bütünlüğünün ve demokrasinin korunmasında büyük bir görev icra eden mahkemelerdir.
halk düşmanlarının ve bölücülerin korkulu rüyası olmuş, saltanatlarını başlarına yıkmışlardır.
bu tarihsel misyonu ifa eden özel yetkili mahkemelerin kaldırılması, son 10 yılda ki hatta özal dan bu yana 30 yılda ki kazanımları büyük riske sokacaktır.
hangi ''duygusal'' nedenler bu işe girişmeye neden oldu bilinmez, ancak bu mahkemelerin kaldırılması türkiye nin rayına girmesi sürecini uzatacaktır.
haşiye; bu mahkemelerde görev alıp, millet düşmanlarının tepesine binen kahraman savcılar ve cesur hakimlerin misyonunu gelecek nesiller daha iyi anlayacak ve hayır ile yad edileceklerdir.
başbakan'ın isteği doğrultusunda kaldırılması kararına varılmıştır. 3. yargı paketine dahil edilecek, 1 temmuz'a kadarda gerçekleşektir. kalkması durumunda darbecisi, çetecisi, mafyası, ağası babası nasıl yargılanacak bu da bir sorunsal. hükümet bu konuda başka çözümler üretecekmiş. farklı mahkemelere yetki verecekmiş, olay bu şekilde çözülecekmiş. birileri çıkıp dışarıya çoluk çocuk ayırt etmeden infaz edeceğiz diyor, kararlı oldukları her hallerinden belli oluyor, sen 10 yıldır uğraştığın bir konuyu bir anda bırakıyorsun. bilakis önlerini açıyorsun. devamı niteliğinde sürecek olan diğer zanlıların yargılanmalarını mevcut hükümlülerinde hız kazanmasını sağlıyorsun. yakında bunları dışarıya da bırakır, salıverirsin, bir darbe daha görürüz. olacaklar hiç de iç açıcı değil. kaldırılması hayırlı olmayacak türden.
Bu konuda söylenecek tek söz budur.
Ellerine sağlık Yılmaz Özdil. http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20748196.asp .
Yzık oldu milletime.
Hala ilker Başbuğ için 'olabilir,terörsit faaliyetlerde bulunmuş olabilir' diyenler var.
akp ne derse onu yapmaktalardı ancak iyice götleri kalkıp her önüne geleni içeri atmaya kalkınca akp kanadı bile tepki gösterdi. yarattıkları canavarı durduramıyorlar şimdi.
özel yetkili mahkeme, yani eski adı (dgm) devlet güvenlik mahkemesi. sadece isim olarak değiştirilmiştir. 1982den bu yanada varlığını sürdürmektedir. 1982 den beri kapanması gündeme gelmeyen mahkemeler şimdi ne olduda kapatılması isteniyor. Biraz düşünürseniz bulacaksınız.
bazı önemli ve ciddi ihtisas gerektiren konulara bakmak için özel yetkili mahkemeler olabilir. Ancak ülkemizde olduğu gibi, bu tip mahkemelerin güvenilirliği bu kadar çok tartışılıyorsa oturup tekrar düşünmek gerekir.
özel yetkili mahkemeler kapanmadığı sürece ilerlemek mümkün değildir. adı üstünde özel YETKiLi mahkeme. bu konu derinlere inildiğinde gerçekten kimin yetkilisi olduğu görülebilir. e tabi inceledikleri davalara bakarsanız az çok bi şeyler çıkartabilirsiniz. adeta 'suçsuzluğu ispatlanana kadar herkes suçludur' anlayışıyla 1-2 yıl cezası belli olmamış, mahkemeye dahi çıkmamış insanları esir alıyor. aziz yıldırım da bunlardan birisi. fanatizm yönüyle bakarsak olayın yönü değişir. e kardeşim bi mahkemeye çıkar bu adamı suç var de aziz yıldırım şike yapmış de. bunu kanıtla belgeleriyle. inanın savunan fenerli kalmaz aziz beyi. ama dedikleri gibi suçsuzluğu ispatlanana kadar herkes suçludur. peki aziz yıldırım aklandı diyelim. kim ne söyleyecek? o yüzü nereden bulacaklar?...
o yüzden sadece şike boyutuyla bakmayalım bu olaya ve diğer davalara. sadece o kimin YETKiSiNE sahip olduklarını araştıralım. onların emellerini araştıralım...
zamanında dgm lerde yargılananların, kendilerini yargılayanları yargılamak için icat ettikleri, yürütmenin kuvvetler ayrılığı esasına göre yargılama yapamadığı için kurmuş olduğu dolaylı olarak yürütmenin yargıç koltuğunda oturduğu mahkemelerdir. biraz daha geriye gidildiğinde muadilleri engizisyon mahkemeleridir.