Engin Ardıç diyor ki, "Özdemir ince yalan söylüyor. 1925-1945 döneminde, 'çağdaş demokrasi için gerekli kurumların' çoğu değil, hiçbiri kurulmamıştır. Yoktur böyle bir şey!"
Sonra da olan şeyleri sıralıyor...
Şöyle ki: "TDK, TTK gibi kurumların demokrasiyle falan uzaktan yakından ilgileri yoktur, ille de bir bağ kurmak için zorlarsak pek pek 'kültür politikasıyla' ilgileri olduğunu söyleyebiliriz. Yoksa Serbest Fırka'nın apar topar kendini feshetmeye zorlanması mı çağdaş demokrasinin önünü açmak oluyor? Tam tersine, çağdaş demokrasinin önünü kapatmak için girişimler vardır. 1936 yılında! Başta Recep Peker olmak üzere CHP'nin faşist kanadı, TBMM'nin dışında ve üstünde yer alacak bir 'Yüksek Konsey' kurmak için planlar hazırlamışlar, Atatürk'ten sıkı bir fırça yiyince susup oturmuşlardır!"
Budur!
Fakat 'Özdemir ince yalan söylüyor' iddiası bence haksızlık. insan bildiği, künhüne vakıf olduğu konularda (gerekiyorsa) yalan söyler, gerçeği çarpıtma gereği duyar. Bence Özdemir ince bilmiyor.
Engin Ardıç da hatırlayacaktır. Bunu (yani Özdemir'i) ikinci cumhuriyetçilere haddini bildirsin diye Hürriyet gazetesine konuşlandırmışlardı.
Hatta, Ertuğrul Özkök, 'ikinci cumhuriyetçiler korksun, entelektüel mahalle artık sahipsiz değil, Özdemir ince geliyooor' diyerek 'süper yazar'ın doğuşunu müjdelemişti.
Daha gelir gelmez, ayağının tozuyla çuvalladı.
Ne yaptı?
istiklal Savaşı komutanlarından Ali Fuat Cebesoy, Adnan Adıvar (Adıvar komutan değildir), Kazım Karabekir ve Rauf Orbay'ın, 'hilafetçi, saltanatçı ve eski mandacı oldukları için Atatürk'ün çevresinden uzaklaştırıldıklarını' yazdı.
Sonra tuttu 'karşıdevrim'in tarihini Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kurulduğu tarih olan 1924'e çekti. (Bu işlerden anlar görünenlere göre 'karşıdevrim'in tarihi, demokrasinin de tarihi olan 1950'dir.)
Bununla da kalmadı, ismet Paşa'yı 'karşıdevrimci' ilan ediverdi.
ismet Paşa, 'Atatürk'ün çevresinden uzaklaştırılan' isimleri CHP'ye davet ederek, hem karşıdevrim sürecini hızlandırmış, hem de 17 Temmuz 1947'de toplanan Büyük CHP Kurultayı'nda bugünkü Millî Görüş ve mevcut AKP iktidarının temellerini atmış...
Böyle şeyler yazmaya başladı.
Had bildirme göreviyle entelektüel ortama salınmıştı ama, gülünç olduğuyla kaldı.
Engin Ardıç, "Özdemir ince, 1925-1945 döneminde, 'çağdaş demokrasi için gerekli kurumlar'a bir tek, ama bir tek örnek göstersin" diyor.
Bilse, göstermeyi deneyecek.
Bilmiyor.
Cumhuriyet tarihiyle ilgileniyor, Cumhuriyet tarihini bilmiyor. Entelektüel durum tespitleri yapıyor, 'entelektüalizm'in ne olduğunu bilmiyor. Şiir yazıyor, şiirin 'gelenek'le ilişkisini bilmiyor.
Daha da kötüsü şu:
Bilmediğini de bilmiyor.
Mesela, Sabetay Sevi'yi, bir dönem hahambaşılık da yapan Sabetay Levi'yle karıştırıyor. Minareyi 'kule', ezanı 'şarkı', Kur'an'ı 'ağıt' diye çeviriyor. Tarık Akan'ı solcu, Suriyeli şair Adonis'i büyük düşünür sanıyor.
Hadi, 'gayri asri' gibi harika Türkçe örneklerine yer verdiği yazılarına hiç girmeyelim, tadında kalsın...