bugün

ışığa duyarlı bir kaplaması olan kagıt cinsi
zamanında gene beni rezil etmiş kavramdır. yıllar yılı granizs gibi, kalebodur gibi bir şey zannettiğim özalit ve özalitçilerin teknik üniversitelerin etrafında toplaşmış olmasına bir anlam veremiyordum. aynı dükkanın camında fotokopi ve özalit kelimelerinin yazmasını da umumi tuvalete konan kontörlü telefon gibi bir cinlik olarak yorumluyordum. gene böyle mimarlı, manitalı bir ortamda yüksek kültürümle türklerin cin fikirleri üzerine ahkamlar keser, atar tutarken bir mimar kız özalitle ilgili korkunç gerçeği açıkladı. hebele hübele derken de tuvalete gidip ağlamaktan başka çarem kalmadı tabii. o gün bugündür, özalit ve özalitçilerden nefret ederim. haberiniz olsun, bir yerde karşılaşırız filan, sakın bana özalit demeyin.
gün geçtikçe hayatımın anlamı olan kavram.
basım ve matbaa sektörünün olmazsa olmazıdır. baskı öncesi ön izlemedir bir nevi.

genelde büyük işlerde ozalit istenir. istenir ki işte bir hata varsa düzeltmeye gidilsin, iş göte girmesin. ozalit müşteriye gönderilir, müşteri ozaliti inceler, onaylar ve imzalar sonrasında iş baskıya gönderilir.