öykü

entry56 galeri0 video1
    56.
  1. bugun benim en cok sevdigim kissadan hisselerden biriyle karsinizdayim.
    cunku canim oyle istedi;)

    evvel zaman icinde, kalbur zaman icinde birbirine cok asik genc bir cift varmis. hic paralari yokmus. ama cok asik ve mutlularmis.
    sevgililer gunu gelmis. oglan saatini satmis, sirma sacli sevgilisine altin bir tarak almis.
    hevesle sevgilisinin yanina gitmis.
    oysa sevgilisi saclarini kisacik kestirip satmis, o parayla askinin saatine bir kayis almis hediye olarak.
    0 ...
  2. 55.
  3. 54.
  4. 53.
  5. 52.
  6. Adi öykü olup guzel olmayan yok sanirim.
    1 ...
  7. 51.
  8. "Dünyayı anlatma, görme biçimine en uygun dal" olarak tanımlar Tomris Uyar.
    5 ...
  9. 50.
  10. “Gitme demiyorum sevgilim, hobi olarak gene git…” Bahadır Cüneyt Yalçın

    Kentte yağmur günlerdir durmak bilmiyordu. Sular her zamanki gibi yokuş aşağı akıyordu. Küçük çocuklar camdan dışarı bakıyordu. Arap bacı ölmüştü. Ali, Ayşe’yi seviyordu ama bu bambaşka bir hikayeydi.

    http://mbsadam.blogspot.c...er-soyluyorsun-nalan.html
    0 ...
  11. 49.
  12. Hayatın içinden sessizce çekilip alınmış kelimeler vardır ve
    Bu kelimeler bir bir düşlerde toplanır ve bir gün yaşam denen olayı anlatır..

    Başka bir deyişle her insanda birbirinden farklı binlercesi bulunan,kimi zaman anlatılan kimi zamansa anlatılamayan en güzel kelimelerdir..
    7 ...
  13. 48.
  14. Öykü, zamanla olmasının yanısıra zamanda olur. Kendini zamanın ölçülebilir boyutunda ifşa ya da teşhir etmez.
    5 ...
  15. 47.
  16. tv deki salak bir dizideki kıza verilmiş isim.
    0 ...
  17. 46.
  18. 45.
  19. 44.
  20. ercan ve gökhan çağıran kardeşlerin çok hoş şarkısıdır.



    Şu Bulutlardan Dökülen kar taneleri
    işte Onlar Senin Gözlerin Öykü

    Nehir Yaprağı Gibi ıslak Hüzünlü
    Dokundular Gözlerime
    Ağladım
    Duyuyor musun Öykü duyuyor musun
    Hala Kır Çiçekleri Topluyor musun
    Kırık Dökük Bir Şiir okuduğunda
    Bu Kederli adamı Anlıyor musun

    duyuyor musun öykü duyuyor musun
    arada bir anneme uğruyor musun
    kırık dökük bir şiir okuduğunda
    bu kederli adamı anlıyor musun

    Yağmurlar Dinse Bile Derdin Ya Öykü
    Sen Yüreğindeki Bulutları Kurutma
    Geçip Gitti o Bulutlar o Gök Yüzü
    Anılara Daldım Yine Ağladım

    Duyuyor musun Öykü duyuyor musun
    Hala Kır Çiçekleri Topluyor musun
    Kırık Dökük Bir Şiir okuduğunda
    Bu Kederli adamı Anlıyor musun
    0 ...
  21. 43.
  22. çok tatlı bir isim, söylerken bile mutlu oluyorum.
    0 ...
  23. 42.
  24. şu ana kadar çirkinine rastlamadığım isimdir. hepsi mi güzel olur hocam?
    1 ...
  25. 41.
  26. şiirle roman arasına sıkışan yazın türü. oysaki ne şiirdir öykü ne de roman. hiçbiri, hem de hepsi.
    0 ...
  27. 40.
  28. 39.
  29. gerçek ve ya düş ürünü olan yaşanmışlıkların, gözlemlerin kurgu dahilinde sunulmasıdır.
    0 ...
  30. 38.
  31. gerçeğin ya da düşlerin, söz sanatları ile bezenmiş biçimde ya da yalın halde aktarımıdır.
    0 ...
  32. 37.
  33. gerçeklerin ve ya gerçek olmasına rağmen, saklı kalması gereken hakikatların üzerini bir günah gibi örten yorgandır. iç çekme, hased dökme cennetidir.
    0 ...
  34. 36.
  35. derdini kısa yoldan anlattığı varsayılan şiirin ağabeyidir. parçaları tamamlamak, görünürde işiniz ve ihtiyaç duyulan bir şey olmasa da; aslında size kalan büyük bir sorumluluktur. onu, romanlaştırmak da bir kısa cümle haline getirmek de sizin elinizde. "uzun öykü"ler müstesna.
    0 ...
  36. 35.
  37. duygular halinde çıkarlar, yazarın yüreğinden. zekanın da yardımıyla hafızadan; kendilerine yakışan ve onları ifade eden sözcükler beğenirler. akıl, duyguların ahengini ve okuyucu üzerindeki etkilerini bozmadan bu sözcükleri alır taptaze ve dokunaklı cümlelere dönüştürür. sonrasında, "yaz!" der başkumandan ve yazar el, kalemden kağıda dökülür bir bir cümleler.

    - böyle oluşmuşlarsa eğer, yaşanılmadık tatlar verirler.

    (bkz: söykü)
    0 ...
  38. 34.
  39. 33.
  40. bir edebiyat çeşiti.ayrıca çok güzel bir isim
    0 ...
  41. 32.
  42. CEZMi

    ilkokul üçüncü sınıftaydık. Kar beyazı güzelliği ve iyiliği ile o zamana kadar gördüğüm tek güzellik ve iyilik imgesi olarak Sinderella’ya benzettiğim ilkokul öğretmenim Ayşe Beyazıt, sınıfın korsanları olan Adil, Nedim ve Ayna’dan yorulmuş, bezmişti. Tembellikleri, uyumsuzlukları artık öğretmenimizin canına tak etmişti. Üç kuşaktır üçüncü sınıfta olan, on altı yaşındaki koca adam Nedim, en arka sırada hala çizgi çekiyordu. Büyük ablamın sınıfından ortanca ablamın sınıfına, oradan da benim sınıfıma kalmıştı; dolayısıyla Nedim’i ailecek tanıyorduk.
    Adil de bir başka koca adamdı. Yüzünde derin bir kasatura izi vardı. Ayna elebaşlarıydı. Asıl adı Mehmet Hanifi idi ama herkes ona soyadı ile hitap ederek Ayna diyordu. Bu çetenin dışında bir de kendi başına bir çete olan Cezmi vardı. Babası okulda hademeydi. Masmavi gözleri ve sapsarı saçıyla çok güzel bir erkek çocuktu ve onca uyumsuzluğuna ve tembelliğine rağmen, ah gönül bu işte, ben ona aşıktım. Gülüşünü seviyordum. Gülünce ortaya çıkan ağzı bir kedininki gibi tertemizdi… Gerçekten de Cezmi sapsarı bir kediye benziyordu. Kedinin cambazlığı vardı onda… Yerinde duramıyordu sanki… Ve onun tembelliği, anlamamasından, babasının kızınca ona bağırdığı gibi, “geri zekalı” olmasından kaynaklanmıyordu da sanki daha biz yeni anlamaya başlarken onun anlamaklardan dönmesinden, bu tek başına dönmelerden, giderek sıkılmaya başlamasından kaynaklanıyordu… Ben sınıf birincisiydim. Cezmi’ninkinin tersine her zaman yakalığım ütülü ve kolalıydı. Örnek gösterilirdim, tıpkı annemin işlediği dantel yakalığım gibi örnek örnek… Cezmi’nin bir ucu hep sarkık gezdiği yakalığını seviyordum ama ben… Benim yakalığımın hiç öyle dağınık durma özgürlüğü yoktu…
    Öğretmenimiz bir gün bana, “çık tahtaya, bir gününü anlat, herkes örnek alsın, nasıl ders çalışıldığını öğrensinler!” dedi. Bir an ürperdim. Yüzüm kızardı. Annemin, “hadi yatın, elektriği boşa verip durmayın, bu kadar ders çalışmayı da ben siz de gördüm, iş yapmamak için habire kitap açıyorsunuz, biraz da ev işi yapın, el işi yapın!” dediğini anlatamazdım. Tek gözlü odamızda, çoğu gün aynı sözler tekrarlanırdı… Üç kız kardeş, gizlice ders çalışmanın yollarını arardık… Böyle anlatamazdım elbette. O anda kafamda bir ışık belirdi. Öğretmenimizin benden ne istediğini hissetmiştim. Örnek olacak bir ev yaşantım olmalıydı. Anlatmaya başladım. “Okuldan eve gidiyorum. Önlüğümü çıkarıyorum. Sonra karnımı doyuruyorum. Sonra masama oturuyorum…”
    (Masa dediğimse, evin içinden çatıya çıkılan, sanki merdiven basamakları yorulmasın diye dedemin birkaç kare tahtadan bir düzlük oluşturup yine basamak çıkmaya devam ettirdiği enteresan bir düzenek. Ortaokulda da bu düzeneği masa gibi kullanmıştım. Ben ders çalışırken örneğin ev halkının, defterime kitabıma basıp çatıya çıktıklarını, ya da kedinin gelip kitabımın üstüne yattığını hatırlıyorum. Bir de o masada Gaus problemlerini anlamaya çalıştığımı… Bir çalışma masam ve kitaplığım ancak lisede olabilmişti yani) Devam ediyorum: “Sonra, o günkü dersleri tekrar ediyorum, sonra ödevlerimi yapıyorum. En son da biraz kitap okuyorum.”
    Öğretmen anlattıklarımı herkesin defterine yazmasını istedi. Ertesi sabah tekrar beni tahtaya çağırdı. “Tekrar anlat bir gününü nasıl geçirdiğini. Dün Cezmi gelmemişti. Bu gün o da duysun.” Ben nasıl bir coşku seline kapıldıysam, bir cumhurbaşkanı brifing veriyormuş gibi anlatmaya başladım.
    -Eve gidince önce önlüğümü çıkarıyorum.
    …
    Alkışlanacakmışım gibi bir müddet bekliyorum her cümle sonunda.
    -Sonra, yemeğimi yiyorum.
    …
    Cezmi gülmekten ölüyor. Çeşitli provokatörler olabilir tabi, devam ediyorum:
    -Sonra, sonra masama… Oturuyorum.
    …
    Cezmi karnını tuta tuta gülüyor,
    -Sonra, diyorum, öğretmen Cezmi’yi sınıftan atıyor. Teneffüste Cezmi beni buluyor. Taklidimi yapıyor.
    -Önce önlüğümü çıkarıyorum, sonra yemeğimi yiyorum… Sonra, sonra, sonra… Gene aynı şekilde gülüyor…
    ilk kez sınıf birincisi olmaktan utandığımı hatırlıyorum… Korsanlar tek gözleriyle aşağılayarak bakıyorlar bana…
    O gün nedense yaşamla ilgili gerçekleri, bu tembel tenekelerin, biz çalışkanlardan daha iyi bildiklerine dair bir his oluşmuştu içimde… O kısacık hayatımda ilk kez kafam karışmıştı…
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük