1000 YIL ÖNCEKi DÜNYANIN DAHiSi ÖMER HAYYAM. (1048-1131)
Ha Belh'te ölmüşsün, ha
Bağdat'ta hepsi bir
Kadeh dolmuşa eğer,
zehir olsa da içilir.
Isfahan'dan Meşhed'e giden hacılar, Nişabur'a Hayyam'ın mezarına tükürmek için için uğrarlardı ki : yaptıkları Hac-ı Şerifleri (şerefli hacları) kabul göre.
Bu gün islam Alemi'nin yaşadığı sefalet bilime tükürenlerin yüzündendir.
Dünya dediğin bir bakmışızdır bizim;
Ceyhun nehri kanlı göz yaşımızdır bizim
Cehennem, boşuna dert çektiğimiz günler,
Cennet ise gün ettiğimiz günlerdir bizim..
Tanrı, cennette şarap içeceksin, der;
Aynı Tanrı nasıl şarabı haram eder?
Hamza bir Arab’ın devesini öldürmüş:
Şarabı yalnız ona haram etmiş Peygamber.
Nerde yüreği tertemiz uyanık insan?
Nerde güzel düşünceler ardında koşan?
Herkes kendi kafasının kulu kölesi:
Hani Tanrı’nın kulu, nerde o kahraman?
“bir yanda gül renkli şarap, şirin sevgi
öte yanda iki yüzlü dincilerin zilleti
çoğu cehennemlikmiş dünyada aşıkların
desene kimsenin göreceği yok cenneti
bilmem kimim neyim, benden ne kalır yarına
cennet mi düşer yoksa cehennem mi payıma
sevgili, şarap, müzik yeter bana
gerisi senin olsun, al cenneti çal başına”
Sözleri bir kuan parçasına dönüşmüştür.
Şuraya bırakıyorum:
bazı dörtlükleri var ki, okudukça kahkaha attıran..
hayyam ki; hem güldürür, hem düşündürür.
"dedim, ben artık kızıl şarabı içmem;
üzümün kanıymış bu, ben kan dökmek istemem.
gün görmüş aklım şaşırdı: sahi mi? dedi;
yok canım, şaka, ben nasıl içmem!
"oruç tutup namaz kılmaya kalktım geçende;
dedim; belki öyle ererim dileklerime.
yazık ki bir kuru yelle bozuldu abdestim;
bir damla şarapla da orucum gitti güme.."
bir de, yok yere adamın amına da koyar hayyam. öyle rubaileri vardır ki, aşka gelir insan..
"gece, gül bahçesinde ararken seni,
gülden gelen kokun sarhoş etti beni.
seni anlatmaya başlayınca güle,
baktım, kuşlar da dinliyor hikayemi."
lise yıllarında rubailerini okuduğum, bir tanesi hala ezberimde olan şair, filozof, astronom ve aynı zamanda Nizamül-mülk ile Hasan Sabbah'ın okul arkadaşı olan şahsiyet.
Uzun eşek nicki kendisine çok daha yakışacak cahillerin daha kim olduğunu bilmeden hakkında ahkam kestiği güzel insandır.
Şu akp'nin memlekete yaptığı en büyük kötülüklerden biri cahillerin cehaletlerinden utanmasını hepten yok etmesi oldu. Herkes üç kuruşa beş köfte derdinde... Okuma yazmayla pek aran mı yok, cahil misin, hiç sıkıntı yapma, sendeki feraset okumuşlarda yok, sandık başına toplaşıp, çoğunluğu sağladığın anda anadan doğma haklı olursun diye boklu götlerini okşaya okşaya kaldırdılar bunların.
Diyorlar ki kendini haksız mı hissettin, hiç sıkılma, daha yüksek sesle anır, üste çık, hiç utanma... Ne kadar yüksek sesle anırırsan o kadar haklı olursun.
Öğretileri böyle ama bu yoldan giden daha haklı olmaz, daha büyük eşşek olur o kadar...
--spoiler--
dinle imanla alâkası olmadığı gibi oturduğu yerden felsefe s*çarak kendi hâlinde insanlara bok atar. günümüz doomer ve looserları tarafından baştacı edilir.
--spoiler--
ömer hayyam tam 971 yıl önceden bugünün yobazlarına ayar veriyor...
"Ey kara cübbeli, senin gündüzün gece;
Taş atma dünyayı bilmek isteyenlere.
Onlar Yaradanın sanatı peşindeler:
Senin aklın fikrin abdest bozan şeylerde"
Hâlâ korkular, renkler ardında mısın?
Çirkinle güzel seçmek kaydında mısın?
Oldun diyelim Zemzem, ya da ab-ı hayat
Birgün öleceksin yar, farkında mısın?
Ezeli sırları ne sen bilirsin ne de ben
Bu muammayı ne sen okuyabilirsin ne de ben
Perde ardında sen ben dedikodusu var amma...
Perde kalktı mı ne sen kalırsın ne de ben
Ey dünyanın işinden haberi olmayan sen yoksun
Dünya esen yel üstüne kuruldu..
Varlığımız iki yokluk arasındadır
Çevrendekilerde hiçdir sen de bir hiçsin
Medresede söz vardır tekkede de hal
Fakat bu aşk sözden de dışarıdır halden de
ister şeriat müftüsü ol ister şehir vaizi
Aşk mahkemesine gelindi mi dilsiz kesilir
Bugün zevk etmek elindeyken zevkine bak
Yarını düşünmen beyhude bir heves
Bir çok kişiden arda kalanlar
Sana da kalmayacak sen de göçüp gideceksin..
Gıyaseddin Eb'ul Feth Ömer ibni ibrahim el-Hayyam.