ölümden sonra yaşam olduğuna inanan bütün insanların yer aldığı kategori. kendimce fişledim hepsini. biraz daha açayım mı? bence açayım.
dünya hayatında yaptıklarıyla doğru orantılı olarak öldüğü zaman cezalandırılacağına veyahut ödüllendirileceğine inanan kişilerdir. ölümden sonra mutlaka yaşam olduğuna inanırlar. ayrıca bu dünya sonrası hayata hazırlık için kendilerini bu dünyada kısıtlar, hayata geçirmeyi düşündükleri bazı fikirlerini geri çekerler.
cennet ve cehennem gibi iki yol ayrımı vardır onlarca. iyiler cennete, kötüler cehenneme gidecektir. yüzyıllar önce yaşamış, veya yaşadığı iddia edilen insanların izinden gitmeye pek bir meraklıdırlar. sanki imzalı fotoğrafı vardır elinde kanıt olarak. kitapları da vardır. kitabın yetersiz kaldığı durumlarda; kulaktan kulağa bu yüzyıla kadar gelmiş, gerçekliğinden hiç bir şey yitirmediği iddia edilen açıklamalar, farzlar, emirler vardır. hadis deniyor bunlara. kolpaları bulunduğu gibi sahih olanları, yani %100 gerçek olanları da mevcutmuş.
insan; burada görüldüğü gibi yine açgözlülüğünü belli ediyor. kaç yıl yaşayacağı belli olmuyor lakin ortalama 60-70 yıl yaşadığını varsayarsak, işte bu süre insanlara yetmiyor. açgözlülüğünü bastırmak adına kendince bir ahiret hayatı yaratarak kendini kandırıyor. 60-70 yıl ne lan, iki sevapla sonsuza kadar mutlu mesut yaşayacağız gibi avuntular içerisine giriyor ki; yazık.
yahut şeytanı ele alalım. her dinde hedef gösterilen simgetor. insanoğlunu çeşitli vesveseler neticesinde yoldan çıkarıyormuş. inancına göre günah olan fiillerden sıyrılmak adına bok atmak için uydurulan bir "günah keçisi". inancına göre yasak, anladık. peki sen çatur çutur mala vur, içki iç, hırsızlık yap sonra tüm bu naneleri şeytanın üzerine yık. harbiden kolaylıklar dini vesselam.
ne zaman anlayacaksınız bilmiyorum, ölüm bir sondur arkadaşlar. doğduğunuz andan itibaren başlayan yaşamınız ölüm ile birlikte nihayete erecek. gelin, hayatınızı doya doya yaşayın. kendinize sınırlar, çizgiler koymayın. pişman olmazsınız, benden söylemesi.
peşinen düşülen not: sakın ha gelip hadislerden örnek gibi ya da bilmemkaçıncı surenin şu ayetinde tarzı entryler falan girmeyin. onların kanıt olduğu konusunda hemfikir falan değiliz. onların gerçekliğini kanıtlayamazsın, sadece inanırsın.
edit: hala gidip gelmişçesine anlatanlar var. var oğlu var yani.
hayatın ölüme verilmiş kısa bir ara olduğunu kabullenemeyen düz adamlardan daha kötü olmayan insandır. 60-70 yıllık ömrünü; ye kebabı, iç şarabı vur karpuz gibi göte mantığıyla geçirmek isteyenlerin asla anlayamayacağı bir inanış biçimidir, ölümden sonra, tekrar yaşamak. bu tipler cennetin, cehennemin, allah ın kanıtı isteyip dururlar. kanıtın nerde, nerden biliyoruz var olduğunu gibi saçma sapan argümanlarla din adı verdiğimiz olguyu çürüttüklerini zannederler. her şeye fiziki kanıt peşinde koşmalarından ötürü büyük bir çelişki içindedirler aslen. kanıtlanmayan hiç bir şeye inanamayacaklarını dile getirip, kendi hür iradesiyle, allah a, göktanrıya hatta ineğe tapanlara sürekli muhalefet durumundadırlar.
- karnım ağrıyor
+ ıspatla
başım çok ağrıdı
+ ıspatla
- seni seviyorum
+ aşk nedir ıspatla
iş ıspata kalırsa fiziki kanıt isteyenler her daim kendini yalanlamakla meşguldür. ironi yaptım yer misin?
--spoiler--
"Pascal beklenen değer teorisini kullanarak hayatını dine adaması gerektiğini kanıtladı. Her
matematikçi gibi o da, bu soruyu bir formüle indirgedi."
Hangisi daha büyüktür?
a) Beklenen değer (hedonizm yani fiziksel yaşamdan zevk alma)
Ya da
b) Beklenen değer (dini hayat)
Varsayım...
a) Olasılık (ölümden sonra hayat yok) * (hedonizmden alınacak zevk) +
Olasılık (ölümden sonra hayat var) * (sonsuza dek lanetlenmek) Ve
b) Olasılık (ölümden sonra hayat yok) * (dinden alınacak zevk)
Olasılık (ölümden sonra hayat var)* (sonsuz mutluluk)
Pascal'ın mantığı çok basitti: Eğer (a) (b)'den büyükse o zaman hedonizme devam edecekti, ama
eğer (a) (b)'den küçükse o zaman dindar olmalıydı."
"Ama değişkenlerin değerlerini bilmeden bu denklemi nasıl çözdü?" diye sordu Michael.
"Birkaç varsayımda bulundu, örneğin, sonsuz mutluluğun değeri pozitif sonsuzdu ve sonsuza dek
lanetlenmenin değeri negatif sonsuzdu."
Sonsuz mutluluk = +00
Sonsuza dek lanetlenmek =-00
"Eğer bir denklemde sonsuzu kullanırsanız bu diğer her şeyi etkiler, çünkü çok büyük bir sayıdır,
böylece (a) hedonizmin beklenen değeri negatif sonsuz ve (b) dini hayatın beklenen değeri pozitif
sonsuz."
(a) hedonizm =-00 ve (b) din = +00
o zaman
{a)< (b) böylece...
(b) bek. değer (hedonizm) < bek. değer (dini hayat)
"Anladınız mı? Ölümden sonra insanın ruhunun yaşamasının veya her hangi bir şekilde bir hayat
olmasının olasılığı ne kadar az olursa olsun, Pascal'ın dine bağlı bir hayat yaşamasından beklediği
getiri, yine de dünyevi zevklerle hedonistik bir yaşam sürüp de sonsuza dek lanetlenmeyi göze alacağı
bir durumun getirisinden daha büyüktür."
--spoiler--
ahiret inancına sahip olan insanlardır. genellikle ilahı bir dine inanan insanlardır. ilahi dinler dışında öldükten sonra bir yaşamın var olduğunu söyleyen dinler de vardır.
sana hiçbirşey söylemiyorum. tamam farzet ki din yok. haşa tanrı yok. kuran yok. hiçbişey yok. senin bakış açından değerlendirelim konuyu tamam mı?
güneşte big bang oluştu dünya koptu yörüngeye girdi falan.. sonra nasıl olduysa su oluştu. toprak oluştu. bu toprakta nasıl olduysa artık bitki oluştu. o bitkileri yemek için hayvanlar oluştu. o hayvanlar o bitkilere erişebilmek için ayağa kalktı ve insan oldu öyle mi? bu kadar tesadüfi şey meydana gelerek insanı oluşturdu ve insan ölünce herşey bitti öyle mi? seni tebrik(!) ediyorum arkadaşım.**
edit:Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir ve gözleri üzerinde de bir perde vardır; dehşet verici bir azap beklemektedir onları.(bakara-7) konuya değil senin dünya nimetlerine ve aldanmacasına kendini ne kadar kaptırdığını ispatlayan ayet.
Ölüm dünya hayatı için bir sondur. Dünya da ki herşey bitmiştir artık dönüş yoktur. Ahiret hayatı için ise sonsuz bir başlangıçtır. Dünya hayatında ne yaptıysan onu biçersin. Orada bu dünya da saçma sapan fikirlere inanıp sapıtanların ahirete , allaha, kur'an a inanmayanların vay haline. Kişisel tercihtir inanıp inanmamak ama iş saygısızlığa geçerse saygımızı kaybedebiliriz. Ölümün bir son olduğunu kabullenen insanlar ise tekrar enerji vs gibi şeylerle dirileceğine inanır. Bu nedenle hayatı en kısa ve en yüzeysel şekilde ot gibi yaşarlar. Ne de olsa kendilerine göre toprak altına girecekler sonra ot olacaklar sonra inek gelip yicek bok olacaklar. tekrar dirilcekler.
ölümün bir son olmadığının ispatı olmayacağı gibi, ölümün bir son olduğunu sanki daha önce ölmüş gibi kesin kes konuşmak adeta bir embesillik, dingoluk, rakunluktur.
ben var olduğunu düşünüyor ve o şekilde yaşıyorsam fakat yanılıyorsam ne zararım olur...? bu sorunun cevabını konuyu açan "dünya zevklerini yaşayamayacan daha ne olsun" diye özetleyebilir. bunu ben biraz açayım:
*köpekler gibi sokak ortasında çiftleşemeyeceksin.
*çalamayacak, hak yeyemeyeceksin.
*sarhoş olup kendini rezil edemeyeceksin. yalan söyleyemeyeceksin....vs.
sen olmadığını düşünüyor ve o şekilde yaşıyorsan fakat yanılıyorsan emin ol s.ki tuttun. olum bu dünyada işin iş, öteki dünyada kolla g.tü.
insanlar varoloşundan bu yana Herhangi bir inanç ile bu Dünyanın mükemmeliğini küçümsemiştir. Kendini Dünya üzerinde var etmeye çalışmıştır. Bunun için heykellerini resimlerini bırakmışlardır. Yada bunu bugünde bilinçaltında bulunduğu gibi genlerini geleceğe aktararak gerçekleştirmeye çalışmıştır. insanlık tarihine baktığımızda bir çok din toplum var olup yok olmuş. Kimileri 10.000 sene Güneşe tapmış bir hiç uğruna bugün ise güneşe tapan olursa k..cimizla güleriz. Bugün müslüman olmamız veyahut hristiyan olmamız bizim elimizde değildir aslında. Kalabalıklar sayesinde din seçilir. Küçükken anne baba sevgisi onların inançlarına bağlanmamızı sağlar ve bu şekilde deam eder. insanlar güneşe taparken güneşin ne olduğunu bilmiyorlardı ve tartışılmaz şüphe duyulmaz üstün güçlü yaratıcı bir varlıktı. Ama aralarından birkaç şüpheci Bilim yaptılar ve güneşi çözdüler bu inanış sona erdi veya iyice azaldı. Bugün ise islam denilen 4.000 yıllık bir Din tarihi var ve biraz toplumun bulunduğu inananların bulunduğu dinin bulunduğu yerde en ufak şüpheye düşüpte bir kayaın başına başına çıkıp aşağıdakilere bakmak çelişkileri gözler önüne serecektir. Tanrının var olup olmadığını bugün bilim kanıtlayamaz ama şuda açıktırki Bizim ve diğer bütün dinler insanın hayalgücü ortaya koyuyor insan ürünü olduğu çok açıça ortadadır. Sinirlenen, bağıran çağıran, kızan kırıp döken bir Tanrının varlığına inanılmamız isteniyor. Peki böyle bir yaratıcı olabilir mi? insan özellikleri taşıyan Mitolojilerden ne farkı var? Farkı var çünkü şu anda bunlara inanan insanlar çok çok çok fazla bu onları ister istemez doğru görmemizi sağlıyor. Kısacası tanrı egolarına yenik düşmüş bir varlıktır var olduğuna inandığımız tanrı. Ama bir yaratıcı olup olmadığından emin olunamaz buda ayrıdır.
Dünya güzeldir. Dünyanın bu güzelliklerinden kopmak istemeyecektir hiç bir kimse. Bunun için kaasında cennetler oluşturacaktır genlerini aktaracaktır. Yada yazılı olacarak kalmak isteyecektir insanların aklında kalmak isteyecektir büyük şeyler bulmak isteyecek güçlü bir asker iyi bir bilim insanı, veyahut herhangi tanınmış biri olarak gelecekti insanlara varlığını hatırlatmaya çalışacaktır insanın doğasında vardır her hayvanda vardır. Hayvanlar yalnız genlerini aktarabilmektedir. Bilinmezlik ve korku insanı inandırır gerçekler acıda olsa gerçektir.
Kısaca cennet cehennem olmasına gerek yok en inançsız insan bile Dünyada kalabilmeyi hedeflemektedir aslında. Bu yüzden inançlılara acımamak lazım.
Din ve Metafizik Bilimi peşler aynen bir asalak gibi.
Ölümden sonra yaşam olup olmaması bir inanç meselesidir ve bunun ispatı yoktur. Yalnız şöyle bir şey var ki, biz ölen canlının tüm vücudunun bütünlüğünü kaybedip, doğaya karıştığını biliyoruz. Bununla birlikte bilinç ya da ruh dediğimiz vucudun sinirsel organizasyonunun da işlevini kaybettiği ortadadır. Bu durumda ortada kanıt yokken, ruhun tekrar dirilmesini iddia etmek ister istemez fantastik kaçacaktır. Neye göre mi fantastik kaçacak? Yaşadığımız evrenin somut gerçeklerine göre elbette.
Ayrıca bir insanın gerçeklerin bilincinde olması yemek, içmek, seksten daha önemlidir. Ben sıkıntılı olduğum zamanlarda bile kırlarda özgürce otlayıp duran, kaygısı olmayan bir koyun olmak istemezdim. Çünkü kişinin sahip olduğu farkındalık ve bilnç çok değerlidir. Yemek ve seks gibi doğal gereksinimlerden çok daha değerli. Bu nedenle ölümden sonra hayatın olduğuna inanan insanların hiç bir şey kaybetmeyeceği doğru değildir. Biricik bir hayatı yanlış bir bakış açısıyla, fantastik hayallerin verdiği bir bilinçsizlikle tüketmiş olacaklardır. Gerçeği bilmeden bir ömürü heba edeceklerdir.
Ölümden sonra ceza-ödül sisteminin olmayacağına inanan insanların her türlü ahlaksızlığı yapacağı da tam bir safsatadır. Çok rahat şekilde saftadadır diyebiliyorum, çünkü teorisi ile uğraşmaya bile gerek yok, pratik örneklere bakılabilir. Din uğruna yapılan savaşlara, öldürülen insanlara bakmak bile yeterli. Üstelik tanrıya inanmayan insanların her türlü kötülüğü yapabileceği iddiası insana büyük bir hakarettir. Tabi aynı zamanda, bu iddiayı ortaya koyanların, kendilerinin eğer ortada caydırıcı bir otorite olmaması durumunda her türlü ahlaksızlığı yapabileceğinin itirafıdır.
Tanrıya inanan insanlarla alay etmek, onları aşağılamak gibi bir niyetim yok. inançları kendi tercihleridir. Kimseye zarar vermediği müddetçe nasıl inanacaklarına elbette kendileri karar vereceklerdir fakat bu demek değildir ki, kendi doğru bildiklerimi açıkça ortaya koymayacağım.
allah'ın varlığını biyoloji gibi bir müspet doğruyla karşılaştıracak kadar boş ve çapsız olabilir.
dersin ki allah'ı sen kafanda yarattın. dolayısıyla varlığı ispatlanamaz. varlığı ispatlanamayan şeylerin yok olduğu kabul edilir bilimsel metod gereği. adam der ki hadi olmadığını ispatla, seninki de inanç. içinizde aklı başında inananlar olduğunu da biliyorum. lütfen birisi bana açıklasın bu kadar akılsızca tez üretildiği zaman allah'ın varlığına sizin de içiniz burkulmuyor mu bir noktada?
yani bu mantıkla bakarsan, bunu söyleyen adam diş perisine de inanıyordur, noel babaya da inanıyordur, uçan spagetti canavarına da inanıyordur. zira henüz hiçbirinin yokluğunu kanıtlayabilmiş durumda değil.
bir de bu su kaplumbağalarının yanında bin senelik tezlerle o zaman bana acıyı ispatla, aşkı ispatla düşünceyi ispatla diyen versiyonları da vardır. biyolojik olarak bunların nasıl ve hangi sistemlerde oluştuğunu bilmesini beklemiyorum bu cehalette insanların ama hiç değilse müspet bilimle müspet saçmalığı aynı kefeye koyma be arkadaşım. o inkar ettiğin bilim sayesinde her işini görüyorsun, o inkar ettiğin biyoloji sayesinde tedavi görüyorsun. sonra da gelip inkar ediyorsun, hadi bunları ispatlasın diyorsun. adamı taşlarlar.
bazıları da sonsuzluk gibi var olmayan kavramarla yapılmış bin senelik ispatları temcit pilavı gibi önümüze sürer. basitçe olayı şöyle düşün. sonsuzluğu kabul eden zaten tanrı'nın varlığını kabul edenle aynı kişi. sen hesabını yaparken sonsuzu kullanıyorsun zaten. belli ki allah'ın varlığına inanmışsın, recursive ispat yapmaya çabalıyorsun. olaya şöyle bak; ateist için 60 senelik hayat bütün elinde olan şey. sen diyorsun ki 60 senelik hayat ne ki sonsuz mutluluk için boşa harcanabilir. yalnız kaçırdığın nokta şu. eğer o bahsettiğin sonsuzluk yoksa sen elindeki tüm zamanı boşa harcamış olacaksın. ki bu da sonsuz kayıp anlamına gelir. tabi sen sonsuzu ispatlayamadığın için bunların hepsi boşa dönen değirmen misali.
bazı çeşitleri de üç kuruşluk teorik fizik bilgisiyle bize evrenin oluşumunu açıklıyor. big bang güneşte olmuş sonra dünya oluşmuş sonra toprak oluşmuş da bilmem ne. evet canım. böyle engin bilimsel bilgileri hangi bilimsel makalelerden okuduğun belli oluyor zaten. güneşte big bang olduğunu bildiğine göre hayatın nasıl oluştuğunu da eminim aynı titizlikle okumuşsundur öğrenmişsindir.
bir şey demiyorum.
bir diğer kulağakaçan böceği türü da ahlakı doğrudan dinle bağdaştıran yobaz. bu adama ne desen boş. çünkü o küçücük beyninin içinde kurduğu tek terazi gürül gürül cehennem odunlarıyla çalışan bir prensibe sahip. sen bu adama "vereceksin odunu" başka türlü adaletten, eşitlikten, özgürlükten anlamaz çünkü. illa "höt" diyecek birilerine yaltaklanma ihtiyacı içindedir. bir otorite boşluğu bulsa dünyanın amına koyacak islami terörist tipine en güzel örnek de budur zaten. de ki alevi öldüren cennete gidecek, hemen gözü döner bu sincap yavrusunun. geçmişte örnekleri çok görülmüştür. muhattap bile olmayın. aman diyim.
bu çeşit insanların bir genel özelliği de, daha mantıksal safsataların hiçbirini bilmedikleri halde, sanki ezberden okuyormuş gibi hepsini aynı paragraf içinde bulundurabilme özelliklerinde gizlidr. mesela desen ki argumentum ad populum. o neymiş diyecek. senin anlayacağın mahalle kahvesi ağzıyla açıklayayım o zaman:
1.ölümün son olmadığına inanmak isteyen insan.
2.dünyada adaleti sağlamak adına kıçını kaldırmayıp allaha havale eden insan.
3.işine gelince dinini mantıklı ve bilimsel gören sıkışınca canım zaten inanç bu canım deli zırvası olsa da olur diyen insan.
4.dine inanan kişi.
yani:"bir kişinin sanrısı çılgınlıktır. milyonlarca kişininki din olur." (bkz: tanrı yanılgısı)
cahil insanların aksine ölümden sora ahiret yaşamını bilen bilgili insandır. etrafa bakın sayısızca varlık hiç için yaratılır mı?,
gurup her vicdanda çeşitli yollar açar ve bir hüzün esintisi halinde bir ürperti meydana getirir.Halbuki her kayboluş, bir yeniden doğuşun müjdesini de taşımaktadır. Akşam sabahın, kış baharın, ölüm de bir ikinci dirilişin...
ahiret yaşamı inancını bu dünyada da devam ettiren insandır. dostum o değil de, ölüm sonrası yaşam diye bir şey var. ben de sizler gibi öncede buna inanmaz, hatta "yapraak kafalı mısınız olm bi sınav varsa ölünce bitiyo işte ne meraklısınız uzun yaşamaya." gibi densizce laflar ederdim. taa ki ölüp, ölüm sonrasını rüyamda görene kadar. yaşam devam ediyor. tam olarak aynı olmasa bir yaşam var dostlarım. bu gerçeği size bildiğim için kendimi şanslı hissediyorum. çünkü ben allah'ın şanslı bir kuluyum ki, şükürler olsun ki rabbim bana öbür ahireti gösterdi. böyle işte. ölümden sonra bir yaşam olduğuna inanın dostlarım. kafir olmayın lan!