Ölümü beklemek, zorunda kalmakla seçim yapmak arasında değişebilir gibi.
Herkes öleceğini bilir lakin çoğumuz beklemez. Unuturuz ölümü yoksa delirir insan.
Bilerek bekleriz kimimiz. Zorunda kalmışızdır ve yapacak bir şey yoktur. Acıdır...
Bazımız intihara meyyaldir. intihar büyük cesaret ister. Belki de o cesareti bulana kadar bekler bazımız...
Velhasıl bilinçle beklemek ölümü zordur ağırdır acıdır ağlatır...
Beklemek zorunda kalmayana selam olsun
hedefsizliktir.
umut edecek bir sey kalmamasidir.
bu sebeple 75 yasindaki insanlarin uyanip sabahtan aksama duvari seyrederek gun gecirmesi. gulmemesi, plan yapmamasi.
yada
25 yasinda umutsuz kaybetmis insanin 75 yasindaki insan gibi davranmasi bu sebepledir.
umutsuzluk
hedefsizlik, amacsizlik
ölümü beklemek zordur, ölümü cagirtir.
allahim al canimi dedirtir.
ölüm seni arar oldum, nerdesin dedirtir.
zordur.
çaresizliğin dibi, yapacak hiçbir şey kalmamış ve sadece zamanının dolmasını bekliyorsun etrafında biriktirdiğin o insanları bırakıp gidecek olmak acına acı katıyor çoğu zaman.
Eğer Ankara'da yaşıyorsanız ve yürüdüğünüz yerlerde başka insanların cansız bedenleri yer etmişse hiÇ de garip karşılanmayacak durumdur. Şükür bugün de ölmedik!
--spoiler--
"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
"Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
--spoiler--
türkiye'deki vatandaşların terörle verdiği imtihan. bu suskunluklarından dolayı fark etmeden bu dünyayı terk-i diyar edecekler. az biraz nefes alırken bir şeyler haykırmak ve bu duruma dur demek için isyan etmeli !! cesaretin varsa tabi...
bir filmde, üç kardeşin en küçüğü bir hastalığa yakalanır ve çocuk ölecektir. diğer kardeşler babalarına, kardeşlerinin başına ne geleceğini, ölümün ve kabrin ne olduğunu sorar. baba eline bir eldiven giyer, parmaklarını oynatır, eşyaları tutar, sonra eldiveni çıkartır ve masaya bırakır. eldiven hareketsiz masada kalakalmıştır. ancak babanın parmakları hâlâ hareket edebilmektedir.
burada eldiven insan cesedini, parmaklar ise ruhu temsil etmektedir. ölüm ânında ruh ile beden ayrılır, beden cansızlaşır, nefes almaz, duymaz, soğuk ve sıcağın farkında değildir; ruh ise ruhlar âlemine alınmıştır ve varlığını devam ettirmektedir.
bu gerçek, bize kabrin yüzünü aydınlatır ve ölümü beklemek işte böyle birşeydir.
lakin... gelmiyor azizim gelmiyor. azrail dediğin sipariş almıyor rezervasyon denen kavramdan zaten bihaber zat-ı muhterem. işin kötüsü bir üst mahkemeye de taşıyamıyoruz konuyu!
+ bizim bir ölüm işi vardı mümkünse ötanazi onu bi şeyapsaydık
- ....
+ pardon ölüm işi demiştim ama...
-...
diyoruz ama kapı duvar. ne mümkün? ben bu şartlarda daha fazla kendisiyle muhatap olamayacağım açıkçası. çok kırıldım. ulan hiç bir şey bilmiyorsan bir rüyaya gir, karabasanlık yap, balkondan falan atlat di mi? yok ama... paşamızın keyfi gelmedi. daha da muhatap olmam. açık ve net.