bugün

boş hastane odasına,hasta dosyalarına bakmak yeter ki gözgöze gelmemek gelirse gözden süzülen yaşları durduramamak, her sabah doktorun verdiği takvimden geriye doğru saymak,vakit yaklaştıkça ya o gün bugünse diye için içini yemek, son veda sözcüklerini, akla gelen bütün sevgi sözlerini birbir sıralamak, her saniye Allah'a onu yanına alma diye yalvarmak ve fakat nihai son.Ağlamak, ağlamak. Gelen geçen herkese herşeye sövmek. yokluğunu başka hiçbir şey ve hiç kimse ile dolduramamak...
BEKLENEN

Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar,
Ne de şeytan bir günahı,
Seni bekledigim kadar.

Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Birak vehmimde gölgeni,
Gelme, artik neye yarar?

Necip Fazil Kisakurek
en kötüsüde ölümü bekleyeni beklemektir.Sevdiğiniz kişi bir hastane odasında makinalarla yaşatılmaya çalışırken o kapının önünde çaresizce beklemektir.ve inşallah acı çekmiyordur diye teselli olmaktır.
kimisinin can atarak kimisinin ise yusuf yusuf ederek ve boş vererek öyle ya da böyle beklediği son noktayi koymanin gelmesini bekleme eylemidir. bitecektir var olan. elbette gelecektir. ama hiyarto hiyarto beklemektense ne bileyim randevusuna gec gelen kisiyi beklerken ki gazate okuma eylemi gibi bir şey yapmak gerekir. hiçolmazsa vakit nakittir prensibini yürürlüğe sokmak gerek.
bilerek veya bilmeyerek herkesin yaptığı beklemedir.
(bkz: hayat boş eğlen çoş)
bkz:dt 213 bekleme yapma
korku tüneline girmeden önce bir çocuk ne hissederse, aynı o duyguyu hissetmek. biraz korku, biraz merak ve biraz da isteksizlik. geçmişle olan alacak verecek hesaplarını bir türlü kapatamayanların yatıştırıcı kaçış biletleri.
olumsuz durumlarda yapılması mantıklıdır.
yaklaşık 6.6 milyar insanın farkında olmadan her saniye yaptıkları eylem. 150000'i nihayete erdirip, 200000'i yeni bir bekleyiş içinde doğuyor. farkında mı? hayır. (bkz: hayat ne garip vapurlar falan)
ne beklenirken, ne de yasama hazinesini har vurup harman vurulunca büyük bir uzlet ve ufunetle beklenen ammavelakin tam tersi durumlarda ise beklediğini bilmeden bir an gelen olgudur.

evet hepimiz ölümlüyüz - vampirler haric- hepimiz bir mum gibi eriyecek ama insanlar yamanin varolmanin dayanilmaz hafifliği olarak tiye alirken yasayabilme ve ölümü ayakta magrur ve dik olarak karsilamak gerek.

ölümsüzlüğe ulasmanin ilk adimi gebermektir. cünkü siz geberdikten sonra size su hayat yolunda yedi bayram irzina gecen kişiler siyahlari giyip merhum iyi adamdi diye aglasmaya baslar.

birden meleklesirsiniz onlarin nazar-i celbinde.

gariptir insanoglu yasarken insanin anasini bellemek için firsat kollar ama geberince ihya eder, bu da ayri hikayedir tabi ki...

herneyse sözün özü sizi gebertmek ve yasayan ölüye döndürmek isteyenlere inat yasiyorum dediğiniz vakit ölümü iett otobusu beklermiş gibi sıkıntılı bekleyise süreklenmezsiniz.

benim balonlarim vardi, hala da hangisini istersiniz matmazel? kirmizi mi? buyrun efendim borcunuz yok. lütfen israr etmeyiniz para vermek için içimden geldi.
doğumla baslayan sürec.
bazen tutunacak bir varlığa(bir ele, bir çift göze, bir söze, bir umuda, bir cana) sahip olamamak ve umutsuzluktur.
bazen de gerçekçi olmak: sonuçta öleceğiz.
Ölümü beklemek ne zordur, onu kabullenebilmek... insanların hoşlarına gitmeyen değişimleri kabullenmek istemeyen ruhlar, gerçeğe savaş açsalar bile, gerçeğin gücüne karşı yalanlar, kendini kandırmacalar, düşünmekten kaçmalar en fazla anı kurtarabilecek kadar dayanabilirler. Fakat gerçeğin sabrı yücedir, sessizce beklemekten aşınmaz. Karşısına çıktığı insan ruhunun çaresizliği, insan acziyetinin en güzel örneklerindendir. Tıpkı etten yapılmış zayıf bedenler gibi güce dayanamayacağı bu anlarda gün yüzüne çıkar. Kibirle gezinen düşüncelere en ciddi uyarı anını yaşatır ölüm.
kelle koltukta gezmek.
hastaliktan dolayi bekleniyorsa, hic gecmeyen zamandir. daha da aci verir, gucsuzlestirir. ne ölünür, ne yasanir.
ölümü beklemek değil aslında olay. hergeçen gün ölüme gideriz. istesekte istemesekte..
hayat beklemektir zaten kimisi istekli kimisi zorunlu ölümü beklemekte mecburidir ama beklerken boş boş durulmamalıdır aslında, yatırım yapılmalıdır.
aslinda ilk nefes aldigimiz andan itibaren geriye sayan saat yürümeye baslar.

"her gecen gün mezarimiza biraz daha yaklasiriz." ama ölüm yokluk oldugundan ve aciklayamadigimizdan ondan korkariz. ne oldugunu bilmedigimiz icin. allah´a inanmayanlar icin ölüm tamamen yokolmaktir. inanan icin de sinavin bitisidir. ama gene de iki grupta korkar ölümden- cünkü hickimse geri dönüp " yaa korkulcak bisey yok o kadar da kötü bisey diilmis" dememistir.

insan herhalde ki kendisini sever ve ölüme bütün benligini hediye etmek zorundadir. bu tabii kendisine, parasina canina yemegine bu kadar düskün olan insan icin, son derece büyük bir sorunsaldir. herhalde böylesine bir olguyu beklemek de en zor olaydir.

ama bilincli ya da bilncsiz hepimizin yaptigi sadece hergün mezarimiza bir adim daha yaklasmaktan ibarettir.
" ölümü özledim anne, yaşamak isterken delice". (Şafak türküsünden)
tek başınasındır
ve
özgürlüktür..
ölüm doğumdur bir bakıma gerçek olan hayata , ebedi ziyarete bir sebeptir doğumun ölüme ölümün de doğuma benzerliği bu yüzdendir.hayatın iki bilinmeyenli denklemi olmuştur, ölümden sonrası ve doğumdan öncesi bilinmeyendir ya da bilineni bilinmeyen yapma çabasından başka hiçbirşeydir hayat.doğum elimizde değildir kaderde yazılanı doğrulamaktır da ölüm de doğumun diğer adıysa eğer ,kabullenmenin başka bir manasıdır kaderde varolanın yaşandığının..kadere müdahale edilemez belki ama ona teslimiyetin de anlamı yoktur hayatta..ölüm beklenir, hayat akıp gider, sonuç kuşkusuz ölümdür yani yeniden doğum, ama sadece beklemekle ölümü geçirilen hayat farksızdır aslında ölüyken yaşıyor olma gerçeğinden...
beklersin gelmez, beklemeyince ya gelirse lan denilendir. ***
her insanın tuvaletini yapmak gibi istemeden de yaptıgı temel ihtiyaçlardandır.
ölünce bedenin soğuyor da duyguların soğuyunca sen ölmediğini mi zannediyorsun ? bu bütün inançlarını küllükte söndürüp dumanında boğulmak gibi bir ölüm. en sıcak, en yoğun yanlarını sonsuzluğa uğurlarken, sanki sen de onlarla beraber gitmiyormuş gibi bir veda havası oluşturup üzülüyorsun. tam anlamı ile kaybolup gidemiyor yavaş yavaş eksiliyor ve geriye kalanınla yetinemiyorsun. giden senden olurken kalan sen olamıyorsun. ışıksız duvarı olan nesnenin, ışığa yansıyan kısmına bakıp başka bir vücut hayal etmek de kesmiyor seni. seni tanrının sana verdiği değil, senin alamadıkların üzüyor. gecenin köründe duyduğun aritmik sesler senin kontrolüne alamadığın sonsuzluktan sana kalan kısmın daraldığını ifade ediyor. bunu inkar edip derinlemesine nüfus ettiğin hayat çabaların gerçeği değiştirmiyor. ne kadar yaşasan da diğer ucunda ölümü bekliyorsun. yaşadıkça ölüyor, yaşadıkça azalıyorsun. çünkü kaybediyorsun. senin aleyhinde olan terazide bu kaybı materyaller ile eşitlemeye çalışıyorsun. bedeller, hak ettiklerinden daha ağır basıyor. her bedel günahla ıslanmış ve acizlikten kuruyup çatlayan emeklerinden daha etkili. her an ölüme yaklaşmanın verdiği müthiş depresif durumdan keyif al ve hayat gailesinden uzaklaş. çünkü eksilirken senden gidenler gaileler değil ümitler oluyor.



diyalektik felsefeye selam eder, soyutluğa hasta kaldığımı bildiririm.
tanım ; çaresiz, bezgin, kırılmış, bıkmış ve yorgun insanların yaptıkları hede.

artık yapabildiğim tek şey ve sadece acele etmesini istediğim..
ölümü beklemek beklenenlerin en acı olanı..