Bu ölüm- ölümsüzlük mevzusunu insanlar niye anlamıyorlar işte ben de onu hiç anlamam; ya hu kardeşim hangimiz ölecekmişiz gibi hissederiz.hiç bir zaman hissetmeyiz çünkü zaten ölmeyeceğiz.ölen gövdemiz.ölen elbisemiz. biz gövde değiliz .biz halihazırda gövdemizin içindeyken kendimizin içerdeki olduğunu bilelim öylece kabul edelim içerdekini iyice büyütelim ki yarın gövdemiz olmadığında karanlığa,bilinmezliğe gömülmeyelim.
Kısacası hayatı kesemezsin o bir bütündür. gövdenle yaşarken de aynı hayattan yaşıyorsun.gövden yok iken de aynı hayattan yaşıyorsun.
Gövde ölüyor.ölen hayat değil!
Belirli bir yaştan sonra yaşamak işkence olur diye düşünüyorum.
Bir de sonsuza dek ne konuşacak insan ya da ne bilim bıkar yahu insan ve hayvan görmekten.
ileri görüşlü olmak lazım.
Birileri türkünü söylüyor, şiirini okuyor, filmini izliyor, adını verdiğin sokakta yaşıyor, ismini taşıyan okulda okuyor; hatta ve hatta kurduğun ülkede yaşıyor diye sen ölümsüz mü oluyorsun?
Kemiklerinin bile hangi topraklarda gömüleceğine karar veremiyor canlıyken milyonları peşine takmış insanlar.
Ama ölümsüz oluyor şimdi öyle mi?
Başkalarının gözünde ölümsüz olmanın hiçbir kıymeti yoktur ölü nazarında.
Ölümsüzlük yaşamaktır ya. Ve yaşamak bütün acılara rağmen öyle güzeldir ki, son nefesini verirken herkes bir şansı daha olsun ister.
Bu şans ismini bırakmak için süre istemek değil daha uzun yaşamak için bir şeyler yapmak için istenir.
Çünkü yaşamak ya, yemek içmek su entryi yazmak var olmak ya.
Ruhun bir bedene sahip olması. Filmlerde bile bütün ruhların ortak amacıdır canlı kanlı bir bedene sahip olmak.
Ölümsüzlük ruh ile beden ile sonsuza kadar yaşamak demektir.
Gılgamış, ölümsüzlüğü arayan lk ölümlü. M.Ö. 2800'lerde Mezopotamya’daki Uruk kentinde hüküm sürmüş, destanıda var; Gılgamış Destanı, tarihteki ilk yazılı destan, kil tabletlere yazılmıştır.
Destanda, Uruk Kralı Gılgamış'ın, yakın dostu Enkidu'nun ölümünü kabullenemediği bu sebeple ölümsüzlüğün sırrını aramaya çıktığı anlatılır;. gılgamış Ölümsüzlüğün sırrına, Ut-Napiştim’deki bilgi ile ulaşabileceğini öğrenir.
Gılgamış sonunda bilge Ut-Napiştim’e ulaşır ve ölümsüzlük otunun yerini öğrenir. Gılgamış ölümsüzlük otunu bulur ancak bir yılan otu çalar ve yer. Büyük hayal kırıklığı içindeki Gılgamış, ölümsüzlük şansını ebediyen yitirmiş olarak ülkesine geri döner.
şimdi yenilmezlikle ölümsüzlüğü karıştıranlar olmuş şöyle izah edelim;
ölümsüzlük olacak olursa zaten fonksiyonel ölümsüzlük olur. Yani yeterli gıdayı vesaire tükettiğinizde bir hastalığınız da yoksa yaşarsınız. Kısaca yaşlanmayı, "ay götüm başım tutmuyo"yu engellersiniz.
Böyle durumda bir hastalık sizi öldürebilir ya da canınız çok sıkıldığında ötenaziyle ölebilirsiniz.
Diğeri artık god mode oluyo, öyle bişey uzak gelecekte de mümkün değil, sonuçta bir canlısınız.
Istakoz ve deniz anası gibi, birisi ya da bişey tarafından öldürülmezseniz yaşarsınız.