bugün

Ruhun hastalığı yaşam ise, tedavisi ölümdür. Kaçınılmaz olan gerçektir. Ha erken gelmiş, ha geç. Kimi zaman keşke başımıza gelse dediğimiz olaydır. Kimi zaman ise korktuğumuz şeydir kendisi...
-evet, derin bir nefes al veee veeer rahatlaa eveet işte böyle iyi yolculuklar bebeğim...
hazmedilemez bir gerçek. katlanılamaz bir son. fizik kanunundaki "hiçbir şey yoktan var olamaz, var olan hiçbir şey de yok olamaz, sadece form değiştirir" olayını ne yönde anlamalıyım merak ediyorum. ruh mu, gübre mi? doğumumdan öncesini bilmediğimden, ölümümden sonrasını da bilmiyorum. Ölümün gizemi de varlığın başlangıcı gizeminden farksızdır. Bazen oyuncak gibi hissetmiyor değil insan kendini. Öğrendiklerimiz, yaşadıklarımız, seviştiklerimiz, bizimle birlikte yok oluyor. Bir spermden sonsuzluk beklemiyorum ama bir sperm "ben" haline gelebiliyorsa farklı şeylere de ihtimal veriyorum. acı olansa, yakının ölümü ve "artık var olmaması"dır. beyin hazmedemiyor gerçekten. yok olmak. ne büyük bir kabus.
Ayrilik huzun ozlem gozyasi.
Ayrılıktır. beraber bir sigaradan nefes çektiğin dostunun kendini dünyadan koparmasidir. Boğazini kesen dostunun haberini aldığında ciğerlerinin acımasıdır.
hayat denen yolda kırmızı ışığın yanmasıdır.
Sonrasında, mecburi istikamet karacaahmet başlar.
(bkz: game over)
başlangıçın yada sonun olmadığı bilinen en temel şeylerin bile yanlış olabileceği ve hatta ve hatta bilinen en temel yanlışların doğru olabileceği zamanın olmadığı mesela iki artı ikinin dört olmadığı olmak yada olmamanın da olmadığı bir ortama geçiş belkide değil Allah bilir..
insanın nefesini kaybetmesidir.

(bkz: son nefes)
hep erken gelir ve soğuktur.
bir sene içinde üç değerli insanı almıştı ölüm benden, daha kardeşlerimin ölümünü kabullenmeden, anneannem de terketmişti beni. daha 17 yaşında hayata küsmüştüm, niye ben? niye? niye? niye? niye? her gün bu soruyu soruyordum kendime, bu sorunun cevabını babam verdi bana.

yeni yağmur yağmıştı o gün. kapı çaldı babam içeri girdi çabuk toparlanın gitmemiz gerek dedi. yolda anlattı anneannem ölüyormuş, son kez bizi görmek istiyor dedi babam. geldik ama yetişemedik çoktan ölmüştü, titrek adımlarla odaya girdim yüzüne baktım. bak geldim burdayım, beni affet yetişemedim son kez duyamadım sesini, göremedim bana gülümsemeni. anneannem kardeşlerim öldüğünde sen avutmuştun beni, ama şimdi sen de yoksun..
odadan çıkıp hızla bahçeye indim, üzüntü ile karışık öfke duyuyordum. adalet mi bu? durmadan tekrar ediyor, bir yandan da duvara yumruk atıyordum. artık nefesi zorla alıyordum, bitkin bir halde duvara yaslandım dizlerim daha fazla dayanmadı düştüm. babam geldi yanıma, kalk ayağa dedi bana. ben duymuyordum bile, bir daha söyledi ve kalkmadığımı görünce kolumdan tutup kaldırdı. kendine gel, geçicek hepsi isyan etmek işe yaramaz diye bağırdı bana. bense sarhoş olmuş gibi sersemdim, bir senede üç çok sevdiğim insanı kaybettim. niye ben niye biz baba? annemi seni kaybedince ne yapacağım peki? yaşamaya devam ediceksin, böyle yaparak kendine zarar veriyorsun. umrumda değil ben de ölmek istiyorum dedim, 17 sene boyunca bitek kötü söz söylememiş babam tokat attı bana, bir anda donup kalmıştım ve sadece durmadan yaş akıyordu gözlerimden. bir daha böyle konuşma, yakınlarını kaybeden bir tek sen değilsin ve bencil olmaya da hakkın yok. her şeye rağmen ayakta durmalı ve yaşamalısın. tokatla ve bu sözlerle rüyadan uyandım, kendime geldim sanki. babama o gün söz verdim, ne olursa olsun ayakta kalıcak her şeye rağmen mücadele etmekten vazgeçmeyeçektim. seneler geçse bile, ne zaman kaybetsem yenilsem aklıma o tokat ve babamın sözleri gelir..
bazen unutuyorum ne olduğunu , taa ki yakın cevremde birileri bu duyguyu tadana kadar... ölümü hatırlatan tek şey yine kendisi...
ölüm ölüme benzer derler. ölün en çok kendisine benzermiş.
son gibi gözüksede aslında yeni başlangıç.
"öteki dünyada, akşam vakitleri,
fabrikamızın paydos saatinde
bizi evlerimize götürecek olan yol
böyle yokuş değilse eğer

ölüm hiç de fena bir şey değil."

orhan veli kanık
milyarlarca insan öldü şuan yaşayan yedi milyar insanda ölecek en fazla 100 yıl sonra.
hayatta olan bizlere; kaynakların sularını, bağların şaraplarını içen, tarlaların ekmeğini yiyen bizlere yuvalar dar geliyordu; ölülere, toprağa düşen insana ise basit bir mezardan başka hiçbir şey kalmıyordu. toprak onları alır, unutulmak onları örter ve her şey orada biter.
demiş, (bkz: guy de maupassant)
o'nu, beyni kanayan soylu kafalara sor. ölüm zorların zoru, yaşamak ondan da zor. necip fazıl'ın harika sözünü hatırlatır. kalan kısmı teferruattır.
unutma!! her fani bunu tadacaktır.
çaresiz hissettirir. hayatta korktuğunuz hiçbir şey yokken en büyük korkunuz sevdiklerinizi bir bir kaybetmek olur; bir kez yenilmeyin ölüme...
üşüyor mudur, korkuyor mudur, özlüyor mudur? beni hissediyor mudur? kırgın mıdır tüm sevdiklerine? yoksa artık yok mu olmuştur ruhu da tıpkı...
bir canlı kanlı bıraktığınız hayalini bir de mezar taşını getirip gözünüzün önüne; konduramazsınız.
tek başına insanlara yetecek ibrettir, böyle derler ve mantıklıdır .

ben kendimi ölü düşünürüm bir hadis i şerife dayanarak. annem gibi yakınlarımında ölümünü düşünürüm.

inanın hastalıklı bir olay değil. mesela daha bağlanacaksınız. sevdikleriniz şaşıracak büyük ihtimal değişiminize.

onlara karşı gözünüzün kırtışını kıracaksınız yani daha çok doyacaksınız. yani eskiden daha fazla iyi olacak.. tam doyulmaz onlara...

ölümün kısa bir süreliğine ayrılık olduğu düşüncesine iyice kendinize hazırlayacaksınız. bu iyi, çok iyi bir şey..

mesela anneniz fakirlik dönemlerinizde mantı dökmüştür ve bu konuyu detaylı değerlendirememişinizdir .

bu konuyu açmış ve anneniz duygulanmış ve de sevinmiştir, bu fedekarlığı hatırlandığı için..

dök dök bitmez o mantılar sabaha kadar demiştir size ve siz duygulanmışsınızdır.. hayat bazen çok zor ama allah tan sabır istemek lazım..

yaşarken ölü olma olayı da vardır. bir aşk acısı hemen sonrası mesela..

hz.ibrahim azrail can alırken nasıl göründüğünü sormuştur ve görünce bayılmıştır.

her canlı ölümü tadacamış. zamanı geldiğinde tadarız.. gerçi demiştim ayrılık acısı ile yaşadığımı düşünüyorum ve herkesin tabi ki..
canlılığın sona ermesi. vücut bütünselliğinin bozulması ile sonlanacak çürüme sürecinin başlangıcı. beyin aktivitelerinin sona ermesi. ihtiyaçların sona ermesi, mutlak tatmine ulaşmak durumu.
Kimisine göre bir kurtuluş kimisine göre bir ayrılıktır.
herşeyden öte en büyük dileğim ölümle alakası:
Hayırlı ölümler diliyorum herkese gerisi pek bir boş hele hele ölümün tadını hafiften aldıysanız!
Ölüm her aklına geldiğinde
Ah edip vah edip inleme
Bu halinle Tanrı'yı incitmiş olacaksın
Ecel kapını çaldığında evi telaşa verme
O geldiği zaman sen gitmiş olacaksın

ahmet kaya