ölü

entry35 galeri0
    35.
  1. Yüzümün bulutu oynaştıkça keskin uçlarımda
    Göğüs kafesinden içeri tıkıldı başım
    Çıkarabilene aşk olsun
    Aşk olsun göğsümün güvercin resimlerine kıpırtı olana
    Ben aşkı ancak bunun akabinde isterdim

    Gücümün son közünü bu şehirde külledim anne
    Şimdi çok ölüyüm
    Tutup kolumdan
    Evire çevire ele güne ve Allaha
    Beni yeniden doğursana.
    0 ...
  2. 34.
  3. 33.
  4. dünyevi hayata elveda demiş olan kişidir. nesneler içinde kullanılabilir.
    0 ...
  5. 32.
  6. 31.
  7. halâ aynı saltoda dinlettiren parça, ulan 5 milyon oldu be, 100 kişi izlemişti vay *
    1 ...
  8. 30.
  9. "ama sana bu ölü halimle gömdükçe diyosun ah ne güzel"dir. (bkz: contra)
    0 ...
  10. 29.
  11. Kalbi durmuş olan * .

    Türkiye'de çok beğendiğim bir kural (yasa)var, o da anne karnındaki embriyonun "insan" sayıldığı günün kalbinin atmaya başladığı gün olması. Tam olarak 21. Gün.

    Duyduğumda çok anlamlı geldi ve bunu bu şekilde empoze etmiş olan tek ülke türkiye.

    (kalp deyince aklıma geldi) *

    (bkz: bu da böyle bir anımdır')
    1 ...
  12. 28.
  13. 27.
  14. "bırakın ölüleri, kendi ölülerini gömsünler!"
    "...hani benim iznimle ölüleri de hayata çıkarıyordun."(maide:110)
    kurallar ve rutin, belirlenmiş bir gelecek insanları öldürür. bir ölüyü düşün, her anı aynı ve her olası geleceği belirlenmiş; hep orada ve hep ölü olacak. hayatının tamamını planlamış birisi de aynı, hep nerede olduğu belli ve hep aynı şeyi yapmaya devam edecek; bir makina ya da bir ölü gibi.
    0 ...
  15. 26.
  16. Contranin harika bir sarkisinin ismidir.
    0 ...
  17. 25.
  18. 24.
  19. 23.
  20. ergun evren'in efsane şiiri. insan okuyunca bir garip oluyor ayrıca.

    hah
    hah hah hah hah
    ha ha ha ha ha ha ha ha ha
    dur... kaçma...
    benim de gözlerim vardı bu boşluklarda
    parça parça kurtların yediğine bakma
    ne ateşli dudaklar değmişti dudaklarıma
    komik mi? hah ha ha...
    korkunç değil mi? korkunç...

    hah
    hah hah hah hah
    bu mezar, işte bu benim yatağım
    bunlar da kurtlar...
    etlerimi yemek için sabırsızlanıyorlar
    bu toprakları siz attınız üzerime
    dün sizlerleydim daha caddelerde
    bugün ölülerle...

    yooo, yooo, yooo, yooo,
    ben ölü değilim
    yoo, yoo, yoo, yo, yo, yo, yo,
    hayır, hayır, hayır, hayır
    istemiyorum bu sandığı
    ne olur bu kadar ağır betonlarla kapatmayın üzerimi
    dayanamam
    yoo, yoo, yoo, ne olur kıymayın bana

    26 şubat 1961

    dağ gibi ateşler yakıyorlar geceleri
    gölgeler oynaşıyorlar
    mezar taşları mı ne?
    yoksa onlar mı?
    ben elli altıncı parselden kaçtım buraya
    ordan, sizin gömdüğünüz yerden
    hah, ha, ha, ha, hah, hah, ha, ha, ha, ha
    kurtlar aç kaldı, şimdi çukurda
    zavallı kurtlar.

    yine birini yakıyor olmalılar, bakın... bakın...
    çığlıklar... çığlıklar... çığlıklar...
    bizimkilerin çığlıkları, ölülerin...
    hah ha hah hah ha ha ha ha hah ha ha ha ha
    dedim size biri yanıyor yine
    bir eğlence var
    birazdan bu çığlıklar benim için atılacak

    sahi ben, ben nereden geldim buraya?
    bütün duaları unuttum...
    peki siz siz kimsiniz? ya bu aydınlık?
    bu toz toprak, bu çiçek kuruları üzerimde...
    şu yara, şu başımdaki...
    sahi, sandukamı çakarken kafatasıma saplanmıştı çivileri.
    acemi mezarcılar...
    ama benim başım acımaz ki, ben ölmem ki... hah hah ha ha ha ha

    bu gün tam kırkıncı günüm,
    didik didik etti kurtlar ellerimi
    dokunsanız ellerinizde kalacak
    gözlerim, burnum, dudaklarım...
    dişlerim koptu yerlerinden.
    ben toprağım, ben kemiğim, ben kurdum,
    ha ha ha ha ha ha ha ha ha ha
    ben ölüyüm.

    yılanlar dövüşüyor mezarımda kurtlarla kımıl kımıl
    etim çok semiz olmalı...
    yoksa dudaklarımı mı paylaşamıyorlar?
    ne dersiniz? bir zamanlar kadınlar da paylaşamazdı da

    bir kış günü yatırdılar beni buraya
    hepiniz kalın giyinmiştiniz.
    ama ben çırılçıplaktım
    ne komik değil mi?
    çırılçıplak...
    ha ha ha ha ha ha ha
    kefen dahi giydiremediler üstüme
    param yoktu ki...

    tüm adabını öğrendim yer altının
    tüm törelerini,
    alıştım da.
    etlerim parçalanıp düştükçe toprağa
    daha da alışıyordum.

    ama geceleri korkuyorum yalnızlıktan
    yalnızlıktan korkuyorum... oooooooh hah hah ha ha ha ha ha ha
    onun için beyaz beyaz geziniyorum rüyalarınızda ara sıra
    korkuyorum... korkuyorum... korkuyorum...
    ne olur beni de alın, beni de alın, beni de alın
    geceleri aranıza.
    1 ...
  21. 22.
  22. insanın götüne koyan bir contra şarkısı. Youtube'da 1.5 milyona yakın dinlenmiştir. Sağlamdır.

    0 ...
  23. 21.
  24. ölü, artık yaşamayan değildir aslında... sonsuza dek hayallerde yaşamanın başlangıcında olan kişidir, hayvandır, nesnedir, şeydir.

    hayatımın ilk ölüsü ile çok küçükken tanıştım, karşılaştım. anadolu'da kış sert geçer. karlı geçer. karlı bir kış günü idi. gününü şu an tam hatırlayamadığım bir senenin, hatırlayamadığım bir haftasonu idi... öğlen vakitleri idi. kahvaltımızı ailece yapmıştık ve bahçeye çıkmak üzereydik abimle. karlar erimeden, kardan adam yapacaktık. annemden gizli doyasıya kar yeyip zatürre olacaktım.
    merdivenlerden bahçeye inen yoldaydım. başımı sol yana çevirdim gayri ihtiyari. karşımızda tek katlı bir ev vardı. o evde şerife teyze ve beyaz dede yaşardı. beyaz dedenin adı aslında mustafa idi. ancak saçları bembeyaz olduğundan biz çocuklar ona beyaz dede derdik.
    evin bahçesinde bir kalabalık gördüm. insanlar toplanmış tuhaf şeyler yapıyorlardı. abimi ve karları arkamda unutup yolun karşısına geçtim. evin bahçesine doğru yaklaştım. kimse de beni engellemedi. bahçede 2 duvar arasına bir beyaz çarşaf serilmişti. koca bir kazanda su kaynıyordu. biraz daha yaklaştım. çarşafın arkasında neler olup bitiyor deli gibi merak ediyordum. hafifçe eğildim. beyaz dedemin morarmış yüzü bana dönüktü. ağzında bir pamuk vardı. pamuğun yan kısmı kan rengindeydi. olanca gücümle irkildim. hemen geri çekildim. hızla yolun karşısına koştum ve evime, odama girdim. beyaz dedem galiba ölmüştü ve onu yıkıyorlardı. sonra saçları gibi bembeyaz bir kumaşa saracaklardı. sonra derin bir çukur kazacaklar, beyaz dedemi de o çukura koyacaklardı. üzerini tekrar toprakla örtüp, onun günahlarının bağışlanması için dualar edilip, onu orda ebedi yalnızlığına mahkum edecekti eşi dostu, akrabası ,komşusu... bu gerçekleri babaannem anlatmıştı korkudan sapsarı olmuş masum çocuk yüzüme. hava buz gibiydi... o üşümez miydi çelik gibi soğuk toprağın altında? geri gelebilir miydi? buna gücü yeter miydi? üzerindeki ıslak ve acı kokan toprağı, karları silkeleyip, çıkıp gelebilir miydi? yine mahallede çocukları etrafına toplayıp ,bize pamuk şekeri alabilir miydi? hayır... gelemezdi elbette... birkaç gün sonra atlattım ilk şoku tabi... zaman unutturuyor birçok şeyi... ama şu an bile aklımda beyaz dedenin morarmış yüzü, ağzında kanlı pamuğu... off ben gece nasıl uyuyacağım şimdi.?
    0 ...
  25. 20.
  26. geri dönüp bazı şeyleri yapmak için artık çok geç kalmış kişidir. aslında musalla taşında yatan kişi öyle pişmandır ki belkide geri dönüp tövbe etmek allah'a yalvarmak istiyordur ama artık çok geçtir. o yüzden bazı şeylerin dünyada iken yapılması şarttır. *
    0 ...
  27. 19.
  28. 18.
  29. modern yaşantıların tabularıdır. yaşamsal fonksiyonlarını yitirmelerine karşın, hala birtakım imtiyazlar ile animistçe aramızda dolanırlar. mezarları ekstrem durumlar dışında açılmaz, dokunulması mekruhtur, ardlarından duadan gayrısı edilmez.. saygı kavramı onlara atfedilir. ne var ki, tüm bunların gereği tartışılabilir niteliktedir. ölen ölür ve bilinç kaybı yaşadığından, bunların tümünden bihaber ve münezzehtir. o halde: saygı ve sevgi nerede başlar; nerede biter? öldükten sonra, mezarımı açsalar, cesedimi dağlasalar, sürükseler, satsalar ne olur? farkında olunmadıktan sonra...
    2 ...
  30. 17.
  31. gelsene sen buraya bakayım. ne arıyorsun burada.

    - ölüyüm de ondan.

    -kim söyledi sana bunu? adın ne?

    -calib

    -senin kaydın yok. sen yaşarken de yaşaman bir şeye benzemeyordu ama. şu duruşuna bak. bu ne biçim ölülük. salak salak geziniyorsun ortalıkta.

    ..*
    1 ...
  32. 16.
  33. 15.
  34. 14.
  35. ölüler yokluklarıyla değil de -onlara bizim aramızda- söylenemeden kalan sözler yüzünden keder verirler asıl.
    0 ...
  36. 13.
  37. 12.
  38. 11.
  39. kalbi atmayan gebermiş olan.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük