sevdiğiniz biriyse kesinlikle kabul edemezsiniz ölümünü. üzerinden seneler geçse de kabul edemezsiniz.
morgdan eve gelmiş bir cenaze, en sevdiğiniz insanlardan biri hem de. "keşke..keşke onun yerinde ben yatsaydım" dersiniz. ama olmaz..en umulmadık bir anda azrail onu seçip almıştır yeryüzünden. ve son kez dokunursunuz..bedeni yıkanır sonra. ellerinizle bir tas su da siz dökersiniz..kefenlenir beyazlar içine. ve tahta bir tabuta konur. bahçeden koşup en sevdiği beyaz zambaklardan kopartırsınız. getirip yanına iliştirirsiniz. bakakalırsınız omuzlar üzerinde mezarlığa giden tabuta, onca anı eşliğinde..sanki giden bir başkasıymış gibi. o anı olmasu gerektiği gibi yaşarsınız. ama en sevdiğiniz insanın hiçbir şeilde ölmeyeceğini bilirsiniz. hep yanınızdadır, hemde hep..
soğuk bir eylemdir. ölmüş ve biraz zaman geçmişse kan çekilmeye başlar ilk ayaklar soğur ve vücut soğumaya başlar. o soğuk bedene dokunmak ve ölen şahsın yüz ifadesi akılda kalır unutulmaz.
Aslında korkulacak bir yanı yoktur. Aksine canlı diri bir insandan daha az tehlikelidir. Potansiyel bir yalancıya dokunmak mı daha iyi yoksa tum yalanlardan ve sahtelikten sıyrılmış ölü ve ruhsuz bedene mi? Aslında böyle düşününce ölü insana daha sıcak gelebiliyor. Yani tüm olay, onu nasıl düşünüp değerlendirdigimize baglı.
body worlds'e giden insanların yapmak için içlerinin geçtiği olaydır.
ölü bedenler sanki maketmiş gibi gelir insana. kemiklerini, kaslarını görüp ellemek ister insanlar. normalde ölü kelimesinden bile korkan insanlar hiç çekinmeden burada ölüleri inceliyorlar.**
Sesiz, soğuk, derinden gelen bir çığlık gibidir ölü bedene dokunmak. boynuna kapanıp, gözyaşlarınızla yıkarsınız o cansız bedeni. öpersiniz, ellerini yüzünüze sürersiniz, içinize bir titreme gelir, kabullenemez siniz bir türlü. kokusu yok artık, sıcacık gülüşü, tartışmaların akabinde sarılıp sevişmeler, karşılıklı içilen kahveler, uzun sohbetler yok artık. olmayacak.
Ona dokunurken bütün yaşanan güzel hikayeler gelir akla, sözleri, dokunuşları, eşyaları, sevdiği her şey. Ama yoktur artık, isyan edersiniz. ''NiYE'' hemen peşini tövbeler kovalar. Asla bırakmak istemezsiniz, ona dokunmaktan vazgeçemezsiniz çünkü bir daha ''ASLA'' dokunamayacağınızı bilirsiniz.
yaşamadan önce insana çok korkutucu gelen ancak yaşandığı zaman gayet doğal gelen durumdur. uyuyormuş gibi görünür. hiç fark yoktur yanakları pembe, elleri sıcacıktır. korkmak bir yana son kez dokunduğunuzu bildiğiniz için yanından ayrılmak istemezsiniz.
hadi kalk dersin, kalk gidelim. önce kalkacakmış gibi gelir gözyaşlarını silerken anlarsın gözyaşların gibi kaybolmuştur o da çoktan, ama bilirsin gözyaşların gibi hep içindedir o, he deseler koparır zincirlerini.
son nefesini ben duymuştum yanına koştum alnı terliydi. kalbi ise atmıyordu. son dakikasına yetişmiştim anneannemin ben. elimi alnına attım sıcacık ve birazda terli ecel teri demekki. çenesini bağladım . sonra ayak parmaklarını. annem zaten ilk defa tattığı bu duygu içerisinde dili tutulmuşçasına gözlerinden süzülen damlalarla annesine bakıyordu . hala anne uyan artık diyordu ama nafile uyanmıyordu işte anneannem. zaman geçti doktoru bekledim hep yanındaydım . biraz biraz beyazladı sonra buz kesildi. ama öldüğüne kimse inanamıyordu ses vermiyordu ama uykudaydı işte gözlerini açacakmış gibi hissediyor insan . hep yanındaydım sabaha karşı elini tutuyordum sanki buz kesmiş parmakları benim elimi sıkıyor gibiydi. sanki yanımızdaydı. konuşuyordum ona sanki beni dinliyordu ve bir kaç kez cevap verdiğini bile duymuştum . son tahta konulana kadar öldüğüne inanmıyorduk. allah rahmet eylesin nur içinde yatsın anneanneciğim benim.