- gidin öteki sokakta oynayın, diyen camdaki cırtlak sesli teyzeyi
- topunuzu keserim, diyen damdaki dedeyi
- topu olduğu halde oynatılmayan huysuz arkadaşı
- saklambaçı, maç yapmayı, körebeyi
- kardan adamı,
- ilkbaharda meyve yemek için 5-10 kişi çıkılan meyve ağacını,
- komşunun ektiği 3-4 metrekare yerden çilek çalmayı
- sokak kedilerini
tanıyamamış
4 duvar arasına hapsedilmiş, çocukluğunu pc başında geçiren, çocuk demeye bin şahit isteyen, çocuktur.
zamane çocuklarıdır yalnız acımak lazımdır onlara, dizlerinde en ufak bir çizik bile yoktur belki ama gerçek arkadaşlığı, küsmeyi barışmayı, ağız dolusu eğlenmeyi öğrenemeyecektir.
tipik günümüz çoçuklarıdır. mahallede top oynarken bi evin camını kırıp hiç topu kesilmemiştir, cipslerden çıkan pokemon tasolarından hiç koleksiyon yapmamıştır ve sokakta arkadaşlarıyla bilye oynayıp tüm bilyelerini kaybedince evine salya sümük ağlayarak gelmemiştir. tüm bu güzellikleri yaşamayan çoçuğa çoçuk demem ben.
benim. sokaktaki yapışkan veletler abuk subuk oyunlara meraklı kızlardan hep nefret ettım. altı yasıma kadar tek arkadasım vardı o da erkektı. sonrasında tasınınca ergenlıge kadar sokakta oynamadım. kıtap okudum, kendı kendıme oyun oynadım, verdım hayal gucune verdım resıme kendımı. onlar hepsı bılmem ne bok dınlerken senfonik metal falan dınlemeye basladım, kendıme kaygılar falan yaratıp onlarla ugrastım. o kafıle hala gozumde gerızekalı. neyse ıste boyle de obsesıf bombok bırı oldum buyuyunce. bırakın oynasın piçler.
Bunların vücudunda en ufak çizik yoktur en büyük sakatlıkları ayaklarının serçe parmağının sehpaya çarpmasıdır. Dizi parçalanmamış çocuk, çocukluğunu yaşamamıştır efenim. Kol kırıklığı ayrı bir karizmadır oraya girmeyeceğim.