Uykudan önce ve rahmetli Adile Naşit. Nur içinde yatsın.
Sokak arkadasimla alcak bir bahce duvarini otobus yapip diyar diyar hayalimizde gezmek. Yine hayalimizde istedigimiz her turlu pastayi biskuviyi yemek. Bu hayali pastalarla falan gercekten doyuyorduk lan galiba *
insan; Geçmişin hasretçisi, geleceğin özlemcisi, yaşadığı anın şikayetçisidir.
Çocukluğumun fazla sorumluluk almadan, rahat geçtiğine inanıyorum ancak fazla birşey hatırlamıyorum. Ne bir özlem duyuyorum ne de özlediğim bir şey var. Sadece çocukluğumda yaptığım hatalar aklıma gelebiliyor ve kendime kötülük yapmışım gibi hissediyorum. Çabuk unutmanın verdiği his bu olsa gerek.
Abimle beraber sandalye ve battaniyeden yaptığımız çadırları özledim. Bir de küçük kırmızı plastik bir arabamız vardı içine karıncaları bindirip gezdirirdik. Güzel günlerdi.
Yazları dedeme gittiğimizde son seste haberleri dinlerken minderine uzanıp beni de kolunun altına alıp yaklasık 2dakika icinde uyuyakalması ve uyanmasın diye kalkamamam. Suan özledim
geçmişe, güzel anılara özlem duyulması normaldir. bunların en çok olduğu zaman ise çocukluk zamanlarıdır hiç şüphesiz. çocukluğa dair her şeyini özlemeli insan. aga dedikleri ile birlikte beş parasız gezdiğini, bütün gün maç yaptığını, şadırvandan su içtiğini, cips alıp paylaştığını da özlemeli.
oyuncak askerlerim vardı sıkılmadan bıkmadan tüm gün onlarla oynardım. o kadar çok severdim ki askerlerle oynamayı bir gün annem gelip, sen askere giderken onları da bir torbaya koyup sana vericem orada da oynarsın demişti. annem bile trollmüş.**
Sokakta hava kararana kadar oynamak...
Şimdi ben kendi çocuğumu değil hava kararana kadar, yanında bir yetişkin olmadan gunduz vakti kapının önünde oynamasına izin veremiyorum. Dünya ne kadar değişti, kirlendi...
Abimin sirt ustu uzanip ayakarinin uzerinde bizi ucurmasi. Bunu hakikaten özledim Uctugumuzu saniyorduk ne güzeldi. Bir de Elektirikler gidince körebe oynamak.