Kesinlikle arkadaşlarla kardan adam yapıp daha sonra kar topuyla birbirimizle savaş yapmaktı. Bizim mahallede bir duvar vardı. Üstü yayvandı herkes oyuncak arabasını getirir sürerdi. Topraktan garaj falan yapardık. Ah ah geçti güzelim günler.
Umarsızca oyun oynamak.
Odev yaparken parmakların kırmızı kalem izi olması.
Camurla oynamak.
Aksam ezanında eve girmek.
Sobanın üzerindeki portakal kabuğu.
Pazar banyoları.
Gelen coşkulu misafirler.
Çok da bir sey gelmiyor aklıma. Demek ki güzel bir çocukluğum olmamış. Her zaman olgun , büyük insan gibi davranan bir çocuktum zaten. Hiç şımarıklık yaptığımı hatırlıyorum. Oysa Her cocuk biraz şımarıklık yapmayı hakeder .
Murat isimli bi arkadaşımla ilkokulda bir milli bayram törenine katılmak için stada gitmiştik, tabi Murat yanında ekmek kasasında simit-poğaça getirmiş. Gün boyu ben de ona yardım ettim ve simit-poğaça sattık. Az miktar para kazanabildik ve o paranın bir kısmı ile şehrin merkezinde yağmur ve soğuğa rağmen bir çınar ağacının altında gariban halli bir sokak satıcısının tanesi 250 bine ( o dönem) sattığı lahmacunlardan yedik. Benim tek kazancım yediğim lahmacunlar olmuştu. Tadı harikaydı. Bu da böyle bir anımdır.
her yaz gittigim dedemlerin evi ve evin bahçesindeki o çeşit çeşit olan meyve ağaçları ve sebzeler. ve o evin bulunduğu köydeki neşeli zamanlar.
babamın ve dedemin hayatta olduğu zamanları da özlüyorum.
ve çocukluğumu yaşadığım dışa dönük olduğum kendim olduğum o zamanları özlüyorum. çünkü sonrasında erkenden büyüdüm ve saçmaladım, batırdım. ara ara iyi toparlasam da genelinde batırdım. ve ancak yeni yeni kendimi tamamen toparlayıp o çocukluk zamanlarımla bağlantımı kurabildim.
çocukluğuma dair pek çok şeyi özlüyorum. ve özlediğim yerde kalıyor her şey. orada bir tebessüm olarak yerleşiyor yüzüme.
Büyük bir yorgunlukla uyunan derin bir uyku sonrası bir kaç saniye için bile olsa uyandığında, kim olduğun dahil hiçbir şey hatırlamamak. Bu bana çok gizemli gelirdi. Kötü güçleri olan birinin bana büyü yaptığını falan düşünürdüm.
Başıboşluk ve yavaş akan zaman bir de elbette. En güzeli ise o ne yaparsan yap bitmek bilmez uzun yaz tatili.
yaz geceleri annelerimiz apartmanın aşağısında toplanıp örgü örüp sohbet ederken, çocuk arkadaşlarla deli gibi saklambaç oynamak. öyle zevk alırdım ki çok güzeldi. o zaman güven vardı bir nebze de olsa. istediğimiz gibi oynardık. araba da bu kadar yoktu şehirleşme de. dostluklar samimiydi. çocuklar olarak bizde şendik. keşke şimdi ki çocuklar da ellerinde tablet yerine ip atlayan, koşuşturanlarla dolsa. o güven ortamı olsa yine olur aslında.
Anneannemin meyve ağaçlarıyla dolu bahçesi, bana aldığı kuzu, yumurta almaya gittiğimde peşimi bırakmayan horozu, evinin önünde bulunan adını bilmediğim ağaçtan üstüme düşen tırtılları, bahçedeki tulumbadan içtiğim buz gibi suyu, çamurla oynamayı en önemlisi bütün bu anılarımda bulunan anneannemi çok özledim.
Onunla geçirdiğim şahane Zamanlar, sarıp sarmalayan sevgisi, hiç bitmeyen şefkati, koynuna alıp anlattığı Kaf dağının ötesinde cereyan eden mistik masallar...
Babama dair her ayrıntı.