annelerimiz binbir zorlukla sobanın üstündeki güğümde suyu ısıtır, mavi leğende ılıştırır sonra içine oturturdu bizi, elinde lif, o zamanlar şampuanda yok tabi, sabunla bir güzel yıkardı, ha su boşa gitmesin diyede biz çıktıktan sonra içine çamaşır atar birde onları yıkardı, sonra sen alelacele çıkıp sobanın arkasına geçer ısınmaya çalışırdın, vay be ne güzel günlerdi.. iyi ki ezikmişiz, iyi ki ezik olarak büyümüşüz, yoksa insan olduğumuzu bilmezdik.
yoktur eski dönemin yokluğunu yaşamış insanlarımızdır onlar. yani bu gün ben leğende yıkanmadım diyenin ninesi anasını o leğende hacişakir ile yıkamıştır. normal bir durumdur.
edit: kapağı bile kendine sokturtmaya çalışan kişiler leğeni ne yapar bilmem artık. belkide bu yüzdendir dostlar leğenden uzak duruşunun sebebi.
mavi leğenin içinde yarısına kadar dolmuş sıcak suyun üstünde köpüren hacı şakir olmadıkça, anası kızıp kızıp sabunu çocuğun kafasına vurmadıkça ne anlamı var yaşamanın.
su kazanının altında her an patlayacakmış gibi tıslayan gaz ocağının heyecanıyla, çinko leğende buz gibi su ve tas darbeleri eşliğinde gar sabunu ile çelimsiz bacakları yeni ayaklanmış buzağı gibi titreye titreye yıkanmış, soğuk ve korkudan çükü içine kaçıp taşakları akordiyon olmuş mis kokulu nesillerdir. şampuan çocukları gibi kimyasal ve hormonlu değillerdir.