Çocuk Felci 20. yüzyıldan önce sadece çocukları değil yetişkinleri de kitlesel biçimde etkileyen ağır bir rahatsızlıktı. Koşulların iyileştirilmesiyle birlikte sadece çocuklar üzerinde etkili olmaya başladı.
ABD'li hekim ve bakteriyolog Jonas Salk, 1954 yılında Çocuk felcine karşı bir aşı geliştirdi. 1957 yılına gelindiğinde, Salk’ın aşısı sayesinde ABD’de görülen çocuk felci vakaları %80-90 oranında azaltılmıştı. Salk, bulduğu çocuk felci aşısı için patent çıkarmamıştır. Eğer patent çıkarsaydı 7 milyar dolar kazanç sağlayabilirdi. O insanları kurtarmayı seçti.
"Güneşin patenti olur mu?... içtiğimiz suya patent alabilir miyiz?"
''Aşı insanlığa aittir''
tam bitti kayboldu derken suriyeli mültecilerin yeniden getirdiği ve biraz da trakya taraflarında romen bir gezici güruhun ülke sınırlarına soktuğu ve aşılarından vazgeçilirken devam kararı alınan hastalık.
aşıyla korunmayı sağlayabilmek kolay olan fakat bulaşma potansiyeli yüksek, çocukları vuran virütik hastalık.
işin anlayamadığım tarafı şu ki, kolay bulaşıyorsa nasıl yetişkinlere bulaşmıyor da direkt çocukları seçiyor ?
bu yüzden solunum yetmezliğinden ölen çocuklar olduğu gibi, vücut kaslarının kısmi bir bölgesindeki zayıflama ile atlatanlar da vardır.
2. dünya savaşı sırasındaki abd başkanı ve en uzun süre görev yapan abd başkanı rosewelt de çocuk felci geçirenlerdendi ve kısmi engelliydi, hayatının bir bölümünü de tekerlikli sandalyede geçirmiştir.
yaşıtlarınız top oynarken yazları akasya ağaçlarının örttüğü kaldırım kenarında, gelen geçen tanıdıkların alışageldik acımayla karışık eğreti bakışlarını, yapmacık sevgi sözlerini görerek gol atanların sevincine ortak olmak, kışları ise pencerenin buğusuyla oyalanıp biri gol kaçırsın da top cama gelsin diye beklemek.
insan yürüyünce ayakları kendiliğinden mi gidiyor diye sorarmışım çok küçükken dayıma, evde yürüyenlere kızar, bağırır, herkes oturana kadar avaz avaz ağlarmışım. hatta bir keresinde
rüyamda yürüdüğüm görüp uyanmışım, yataktan o şevkle inmiş, sonra da çıt çıt diye kırılan
dallar, yerde iç içe geçmiş, dokunulduğunda ayrılan yapraklar gibi düşmüş ayaklarım, ben de
öylece burnumu sofanın muşambasını yaslamışım. bunları bana kimse anlatmadı. miş'li geçmiş zaman olması tesadüf.
tıpla ilgilenenler bilir, travmaya bağlı kas endorfin gerilmesinin omurilik soğanındaki iç cepheye baskı yapıp soluksuz bırakması, kimi vakalarda leğen kemiği boşalmasına neden olduğundan kişi belinin döndüğünü hisseder, lakin hareketsiz kalan vücudun titremeyle karışık manik atakların zihne oyunudur bu aslında, daha sonra acıyla fark eder ve hıçkırıklarla ağlayarak bir gün önce dayısının aldığı motor yağını tekerlekli sandalyesine sürer.
şu belde çevrilen çemberlerden atmıştı küçükken bir animatör tekerlekli sandalyemenin üstüne.
arabamla beraber belki çeviririm sandım, tüm gözler bendeydi, dayım "hadi oğlum ya sen
yaparsın" dedi, evet, yapardım belki, ama yapamadım işte, çeviremedim, havuza düştüğümde insanlar clup dansına başlamıştı.
o günden beri tesadüf diyorum herşeye, serendipity filmini izletti geçenlerde bir arkadaşım bana. bazen böyle gelip yoklarlar beni vicdanlarını rahatlatma, kendi kendilerine bak biz ne kadar sağlıklıyız, halimize şükretmeliyiz deme uğruna. insanın zaman zaman böyle şeylere ihtiyacı oluyor. ben de kör ve kolsuz bacaksızlara bakıyorum. çok sevdim filmi. bir gün öyle aşk yaşarım belki.
"yanlış iğne yapılması sonrası felç kaldı" denilen özürlülerin % 90 ının özürlerinin gerçek nedeni olan hastalık. çocuk felci aşısı yaptırılmaması sonucu gelişen özür için, ailenin ihmalinin saklanarak suçun abalıya atılması, pratik bir gerikalmışlık belirtisi olarak sohbetlerde ve tv haberlerinde halen geçerliliğini ne yazık ki sürdürebilmektedir.
Bulaşıcılığı oldukça yüksek olan, polio virüsü denilen mikropla bulaşan bir hastalıktır.Kuluçka süresi 10-14 gündür.1-4 yaşlarında (% 30 ikinci yaşta) daha sık görülür.Mikrobun kaynağı hasta insanların dışkısı ve boğaz salgılarıdır.Dışkı ile kirlenmiş su ve besinlerin yenip içilmesi veya kalabalık yerlerde havaya yayılan mikropların solunması ile bulaşmaktadır.
Hastalık genellikle belirtisiz ve sinsi gidişlidir.Hafif ateş, başağrısı, baş dönmesi, bulantı-kusma gibi nezlede görülebilecek belirtiler ortaya çıkar.Kimi hastalarda hastalık bu belirtilerle sınırlı kalırken kimilerindede kalıcı felçler ortaya çıkar.Çocuk ayağa kalkmakta veya yürümekte eskisine oranla daha fazla güçlük çekmeya başlar.Felç olan bölgede (genellikle bacaklar) kaslar sert ve kasılmış değil, yumuşaktır ve duyu kaybı yoktur.Bazı vakalarda solunum kasları ve diafragmada felce uğrayıp solunum güçlüklerine neden olabilmektedir.Ölüm oranı % 2-20 arasındadır.Beyindeki solunum merkezininde etkilenmesiyle bu oranlar % 40 lara kadar çıkabilmektedir.
Hastalığın tedavisi yoktur.Ömür boyu kalıcı saakatlıklara neden olabilmektedir.
Korunma:Aşılanma ile olur.Tüm dünyada çiçek hastalığında olduğu gibi kökünün kazınabilmesi için yoğun aşılama çalışmaları yapılmış ve birçok ülkede başarılı sonuçlar alınmıştır.
Ağızdan verilen ve toplumsal bağışıklamanın sağlanmasında önemli rol oynayan aşının yanında kişisel bağışıklamanın sağlanabilmesi için oldukça güvenilir ve etkin olan , enjeksiyon şeklinde uygulanan şekli mevcuttur.
En etkili aşılama şeklinin 2,3,4. veya 2,4,6. aylarda enjeksiyon tarzında yapılan ölü aşı ile 18. ayda ağızdan verilecek hatırlatma dozu olduğu kabul edilmektedir