Tam mesai günlerinin ortasına gelir, sıkıntıyla geçirdiğin pazartesi ve salı gününü unutturur, şunun şurasında cuma gününe ne kaldı ki sonrası tatil diye sevindirir.
insan çarşamba gününü atlattımı, tatil moduna girer.
aslinda buydu beni gelistiren
lut gölünün ve karanlik resimlerin karsisinda
ordan uzayip geldikçe kararan resimlerin karsisinda
her gün seslendigimiz isimlerin karsisinda
(sinek kovalayan bir berber çiragi gibi
bütün isi gücü sinek kovalamak olan
ustasindan sinen ve sinek kovalayan.)
birden perdeleri açan bir sevgisizlik
sasilacak bir balik iriliginde
bu temmuz nasil olsa birkaç yil sürer
aksamlari ve sabahlari birtakim iliskilere degistiren
yani birbasina kalmanin mutsuzlugunu.
istesem ne olur kurtulmayi
-serin degil ki bildigim sokaklar, sinekli-
renkli camlar gecesinden, keten ter mendilinden
uzayip gelen resimlerin karanligindan
ve rumeli beylerbeyinden
ve taksitle satislardan
kurtulmak.
kurtulmak!
bir sonsuz kelime
bilmedigim bir eski zaman dilinden
bir güzel ask ölümü belki
hiçbir seye hazirlikli degildik
oyunlar oynandi, gökler kapandi, yenildik
ama sehirlere koyverdiler bir menekseyi
bir menekseyi
o zaman basindan sezdik yenilgiyi
o zaman sehre çiktim bir elimde firça
bir elimde sineklik
öbüründe bir sinema bileti
kim varsa gelsin artik yeniden oynayalim
hizim bir araba dolusu ask gibidir
gölün rengiyle asfalti karistirip
kizim, ne varsa hep yeniden boyayalim.
aslinda buydu beni gelistiren, asksizlik!..
asksizlik büyütür beni
yeni bir aska dogru ve
öyle saniyorum ancak birkaç yil sürer
insanin sebepli umutsuzlugu
. . . . . . .
üçüncü gün. yorgun
ev aklimda. gitmeyi unuttum
ya abi çarşamba neden var ya. ulan salı dan sonra ne güzel perşembe olsun sonra cuma olsun. zaten iple çekiyoruz haftasonunu. sanki bizim beklediğimizi biliyorlar da, " dur ipnelik olsun şunlara araya da bir çarşamba atalım" der gibi koyuyorlar salıdan sonra.
Çarşamba günleri bana diğer günlerden daha uzunmuş gibi geliyor. 26 saat sürüyor gibi o gün. Kötü bir şey değil yani, seviyorum Çarşamba gününü.
Mesela bütün işlerimi bu güne topluyorum. Ders, kurs, dışarı çıkma vs gibi bütün ıvır zıvır işlerin hepsini bu gün hallediyorum. Çarşambalar güzeldir yani. Nereden aklıma geldiyse artık.
hafta ortası olması sayesinde ortalama sevgi duyulan, pazartesi sendromundan uzaklaşılıp hafta sonu tatilini simgeleyen cuma gününe yaklaşılması sayesinde parıl parıl parıldayan günümüz.
epeydir gitmemiştim dün yolum düştü. sinir içerisinde geçtim caddeden çocukluğumun geçtiği mahalleden. dükkanlarda tabelalarda neredeyse bir tane bile türkçe yazı görmedim. ingilizce rent a carları kanıksadık derken arapça yanıp sönen ışıklı tabelalar, her taraf dolmuş. esnafına sokakta gezenlere bakıyorum değişik tipler, türkçe konuşanlar azınlıkta kalmış. şehrin merkezi olmasına karşın tekinsiz banliyöye dönmüş iyice.
ne oluyor dedim, neler oluyor ağalar beyler.?! biz mahallelerimizi, şehrimizi, ülkemizi teslim mi ediyoruz, esir mi alındık? nedir bu olan biten?
(bkz: giderek daha yaşanmaz bir hale gelen şehir olarak bursa)
ortada kalmış iğrenç bi gün ne baş ne son, daha yarısındasın, yine de perşembeden bi gün önce olması kurtarıyor biraz, sevmiyorum adı bile güzel değil ama perşembe öyle mi?
ikinci memleketim. bulvarını, adasını, ticaret borsası meslek yüskek okulunu özlediğim dilime bir köprüden geçtiğim de hala karşı geçe sözünü unutmayacağım tekrar tekrar görmek istediğim samsunun ilçesi.