bunu diyen arkadas balıkesir havranlı koca seyitin koskoca ocean'ı tek bir top darbesiyle nasıl batırıldıgını düsünmesini isterim ben cevabı direk olarak veriyim arkadas yerine
-tesadüf.
o halde savasa ne gerek var, kana ne gerek var, herkes ersin, eren olsun, kendini imani meselelere adasin. tüm topraklar bizim olur, diye karsilik verebilecegimiz önermedir. peki ölenler imansiz miydi?
araplar da, osmanli birliklerini iman gucuyle yenmişlerdir. bu durumda imana gore savas basarısı;
musluman arap imanı> musluman turk imanı
1915 canakkale savası nın ardından, 4 yıl sonra tek kursun atılmadan istanbul un isgal edilmesi de hristiyan imanının musluman imanına karsı zaferidir.
hristiyan gavur imanı> musluman turk imanı
daha sonra musluman araplar ın, hristiyan mandasına girmesinden mutevellit
eksik tespittir. sadece iman gücüyle kazanılmadı, asker gücü de eklenince bir başarı elde edildi.
"o zaman ingiliz donanması nasıl boğazın derinlerine batırıldı?" diye sorulması gereken durumdur.
--spoiler--
bilmeyenler için, o dönemde ingiliz donanmasını terazinin bir kefesine koyun, diğer kefesinede tüm dünyanın donanmasını koyun, ingiliz donanması ağır gelir.*
--spoiler--
birinci dünya savaşının diğer cephelerinde kahramanca çarpışan türk ordusunun en müstahkem yeri çanakkale idi. öyle ki müttefik orduları başkumandanı general hamilton bu muazzam direniş karşısında:
" insan ruhunu yenmek mümkün olmuyor. dünyada hiçbir ordu bu kadar uzun müddet ayakta kalamaz. sadece bugün 1800 şarapnel attık. savaş gemilerimiz aylardan beri gece gündüz mevziilerini bombalıyor. son derece hırpalanmış türkler i onları koruyan allah larından ayırmak için başka ne yapılabilir!" demekten kendini alamaıştır. (hamiltın günlüğünden)
hamilton günlüğü 21 ağustos 1915, imroz:
"saat sabaha karşı 4.30 idi. 11. tümenin, türkler in ileri mevziilerini ele geçirdikleri haberi geldi. yeniden karakol dağa tırmandım. bu sefer ismailoğlu tepesi ni hiçbir kuvvet elimizden kurtaramazdı. sabah erken saatlerde durumda umulmadık bir değişme yaşandı. gittikçe yoğunlaşan bir sis, etrafı göz gözü görmez bir hala getirmişti. top, tüfek sesleri birer birer azaldı ve cephe sustu. tabiat türkleri gizlemiş, allah onları korumuştu."
ve imkanlar kısıtlı da olsa gerektiği kadar silahla kazanılır.
Yetenekli askerler= Türk askeri
Yetenekli Subaylar= Tarihin gördüğü en büyük komutan Mustafa Kemal!
şimdi iman gücüne gelelim.
Tanrı elbette ki Kahramanlığımıza izin vermiştir. Ama o kahramanlık hak ettiğimiz kahramanlıktır.
Balkan savaşındaki gibi Topyekün ihanet eden Arnavut birlikleri yoktur O askerlerin içinde.
Topyekün ihanet eden balkanlı halklar da yoktur Çanakkale'de. Sadece ve sadece Kalan son toprağı ölümüne savunan üstün türk askeri ve Mustafa Kemal vardır.
Türk askeri Mustafa Kemal ve diğer deha subayların etkisiyle gücünü ve imanını ortaya koymuştur.
Orada mustafa kemal değil de beceriksiz subaylar silsilesi olsaydı, Orada canını dişine takmış Türk askeri değil de karman çorman bir ordu olsaydı, Tanrı O savaşı kazanmamızı kesinlikle sağlamazdı.
imanla falan alakası yoktur bu işin. ingiliziler pagan bir ordu falan değildi.
hatta skolastik düşüncenin gölgesindeki hristiyanlardı hepsi, ki hala taşırlar izlerini.
iman kavramı yarasa onların işine yarardı.
gelgelelim savaşın dini, mezhebi, şusu busu yoktur. gözünün önünde kurşunlar uçuşursa, burnuna barut kokusu gelirse unutursun bildiğin bütün duaları. savaşın halet-i ruhiyesi bambaşka. cuma namazı değil ki bu!.
Elbette iman gücüyle kazanılmamıştır. Bir kere "iman gücü" iki tarafı birbirinden ayıran bir özellik değildir. Her insan, cepheye gidince dine sarılır, ve çanakkalede deki her iki taraf da imana sığınmıştır. Tarafları ayıran özellik imanları değildir. Kendisini çok inançlı, Batılıları ise toptan inançsız-ateist kabul etmek, ilkel bir türk-muhafazakar refleksidir.
Gelelim çanakkale zaferine: çanakkale savaşı çok çok büyük bir onurdur ülkem tarihinde. Fakat, bu savaş üzerine inanılmaz efsaneler yaratılmakta, zafer, olduğunun da onlarca katı abartılarak anlatılmaktadır. Dönemin en güçlü orduları, dönemin teknik ve teknolojik açıdan geri, ve özellikle de manevra-taktikleri açısından tecrübesiz bir ordusuna yenilmişse, bu operasyon başarısız olmuşsa, bunda ingiliz kurmaylarının hiç mi suçu yoktur? vardır, hatta esas suç onlarındır. Evet bizim atalarımız dedelerimiz cansiperane savunmuş, kendilerinden beklenenin çok daha fazlasını yapmış ve yabancı savaşçıların takdirini kazanmışlardır. Ama aynı dedeler, aynı kahramanlıkla çölleri geçip, aynı kahramanlıkla süveyşe de saldırmışlardı. Orada doğruları yapan ingilizler burada neyi yanlış yapmıştı?
bir kere ingilizler (ve tabii fransızlar) donanmanın nispeten demode olmuş, yavaş ve alman donanmasının peşinde olmayan gemileriyle boğazı geçmeye çalışmışlardı. Stratejik açıdan bu karar doğru olabilir, ancak geliboludaki bataryaların o kadar yoğun olmasını beklemiyorlardı. Boğazın en dar yerinde yoğunlaşmış onlarca batarya buldular karşılarında. (not: ingiliz donanması burada batmış falan değildir. Bir ingiliz savaş tarihçisine bunu söylerseniz, size kıçıyla güler, o zaman ingilterenin elindeki gemi sayısını gösterir, bunların kaçının marmara sularına gömüldüğünü anlatır ve batan gemilerin modellerinden, niteliklerinden bahseder. üzülürsünüz...)
ikincisi, kara harekatını deniz harekatıyla koordineli yapmadıklarından, mısırdan askerler geldiğinde türk savunması çoktan yerini almıştı. bu da büyük bir hata idi.
üçüncüsü, çıkarma yapan birliklerin elinde, gelibolunun doğru dürüst bir haritası yoktu, dolayısıyla ilk gün, olayın şokunu türk tarafı üzerinden atamamışken hızlı bir ilerleme sağlanması imkanı kullanılamadı.
dördüncüsü, çıkartma yapılan noktalarda türk tarafı aynı hızda karşılık verince, savaşın bir siper savaşına dönmesine, batı cephesine benzemesine izin verilmemeli, manevra kabiliyeti, ilk hücumda yedekte bırakılan birlikler sayesinde korunmalıydı.
beşincisi, en yetenekli Alman kurmaylarından olan Liman von Sanders, ve bir askeri efsane olan Mustafa Kemal'in karşısına belki de hiç çıkılmamalıydı.
ha yine de, çanakkale, 1. dünya savaşı tarihinde istisnai değildir. Zira 1. dünya savaşındaki hemen her taarruzda savunma yapanlar galip gelmiştir zaten (son dönemin zırhlı-piyade-uçak koordineli hücumları istisna). Çünkü bu savaş dönemi, ateş gücünün manevra kabiliyetine göre çok daha gelişkin olduğu bir dönemdir. Dolayısıyla çanakkale, aslında tipik bir birinci dünya savaşı cephesidir.
Bir de bu savaşta türk askerlerinin yaşadıkları zorluklar aşikardır. askerler günde 1 peksimetle beslenmiştir. Yine de bu savaşın ölümcüllüğü, Batı cephesinin yanına bile yaklaşamaz. Çanakkale'den hareketle türklerin üstün karakterinin altını çizenlere, aynı karakterin savaşan tüm taraflarda olduğu hatırlatılmalıdır. Örneğin bir dönem batı cephesinde bir subayın ortalama hayatta kalma süresi 2 haftaya düşmüşken, ne ingilizler ne de almanlar gönüllü asker sıkıntısı çekmemiştir. Dolayısıyla, milliyetçiliğin en sinsi silahı olan "kendini numune zannetme" hastalığına kapılınmadan, çanakkaledeki şehitlerimizin hatıraları anılmalıdır.
son olarak, ben o kadar savaş tarihi okuyup, çanakkale savaşının ve genel olarak biinci dünya savaşının askeri-teknik analizlerini kendi amatör çabamla yalayıp yutarken, çok afedersiniz ama "biz bu savaşı iman gücüyle kazandık" diyen varsa ona da götümle gülerim. Celal şengör'e de götümle gülüyorum, o ayrı tabi...
edit: Bir günde 1800 şarapnel yemesine rağmen yerinde dimdik duran askerlerden bahsedenler, bi pashalende'ye falan baksınlar, batı cephesindeki büyük taarruzların öncesinde ne kadar mühimmatın karşılıklı yağdırıldığını, oradaki askerlerin nelere rağmen hücuma kalktıklarını görsünler. Tekrar ediyorum, amacım dedelerimin yaptıklarını küçültmek değil, sadece başkalarının dedelerine de saygı duymak, onların hatıralarını da hayranlıkla okuma yeteneğimi kaybetmemeye çalışmak...
edit2: şehitlik=martrydom - Ayrıca bir bakın bakalım o dönemin ingiliz toplumu savaşta ölenleri nasıl anıyordu...
edit3: bir de can sikici bir ayrinti var resmi tarihcilerin girmedigi: turk askeri, bu savasta da ortacag gelenegini devam ettirmis ve pek esir almamistir. teslim olan 'gavurlarin' cogu oldurulmustur. ust kademe komutanlar, lan bilgi bile alamiyoruz teslim olanlardan, kesmeyin sunlari esir degisimi falan yapariz ileride diye yakinsa da durum degismemistir. pek bilmeyiz boyle ufak ama can sikici ayrintilari.
inanmak başarmanın yarısıdır. bi de yeterli cephane yok, kıtlık da cabası askerler üzerinde bunlardan daha büyük bi moral bozukluğu olabilir mi?
ama olmadı, inandık geçilmez dedik ve başardık. o müthiş deha oradaydı bu da mı tesadüf... inanıyorum ki attığımız mermilerin hiç biri boşa gitmedi , kimin yardımıyla bi düşünün.
bi siktirsin gitsindir. o toprakların her karışı kutsaldır. bir insan oğlu 276 kilo ağırlığındaki bir mermiyi yerinden oynatamaz.*biz buna iman gücü diyoruz...
iman kelimesi geçiyor ya, nerde oldugu nasıl kullanıldıgının bir önemi yok galiba görüldüğü kadarıyla.
tamam ama çanakkale savaşı nasıl kazanıldı o zaman hadi nasıl kazanıldıgını ispat edin de iman gücü degil diyelim biz de diyebilecegimiz türden başlık.
doğrudur. sadece iman gucu değil; iman gücünün yanı sıra vatan sevgisi, yürekli insanlar, süper yetenekli ve akıllı liderlerin ortak gücüyle kazanıldı.
vatan sevgisi, iman gücü ve büyük anafartalardan dört koy ötede tuz gölünün berisine cikarma yapan anzac angutlarinin o geceyi ' zaten karaya ciktik önce dinlenelim eylenelim askerimize moral olsun' düsüncesidir( götlerinde patlamistir bu bir anlik rehavet). Mustafa kemal atatürk' ü unutaninda alnini karislarim! .
kısmen doğrudur. çünkü çanakkale zaferi alman imparatorluğunun verdiği silah ve mühimmat desteğiyle kazanılmıştır.
çanakkaledeki turgut reis tabyasında, türk askerinin boğazdan geçen düşman gemilerini vurması için almanlar tarafından monte edilen devasa topu görmek yeterlidir.
çanakkale zaferinin temel sebebi, ilk entrymde ifade ettiğim üzere iman gücü olmadığı gibi, rehavet falan da değildir. Hatta anzacların rehavete kapıldığı da yoktur, bu da bir başka "türklerden başka herkesi aşağıyalan tarih yazımı" örneği. Söz konusu olan boğaz akıntısı, türk topçu ve makinalı ateşi ile von Sander paşanın hazırlattığı sualtına döşenmiş dikenli teller sebebiyle çıkarma anında oluşan kaos, ve dahi arkadan gelmesi gereken mühimmat v.s.nin yokluğu sebebiyle, ve ayrıca çıkarma anında birliklerin pek çoğunun dağılıp gitmesi, ellerinde de doğru düzgün haritalar olmaması nedeniyle, bütün gece bir gecenin reorganizasyonla ve mühimmat v.s. beklemekle geçmesidir. Yoksa ingiliz kumandanlar da, ilk anda alınacak alanların, ve hatta hücum dinamiğinin korunmasının öneminin bilincindedirler. Adamlar batı cephesinden geliyorlar sonuçta. Ne kadar karikatürize ediyorsunuz adamları, ne kadar basit görüyorsunuz bu işleri be...
efendim gayet doğru bir tespittir.iman gücüyle kazanılan bir şey yoktur.Osmanlı ordusu da hiç bir zaman imanın gereği budur diyerek askerlerini celallendirmemiştir malk,mülk sözü vermiştir.Neyse konumuz bu değildir.Dönemin ingiliz gazetelerine bakarsanız bizim devasa ölçekli inanılmaz kahramanlıklarla dolu çanakkale zaferimiz ingiliz basını için 2-3 sutündan öteye geçememiştir.özelliklede ilk safhalarında.daha sonraları orası bir çukur haline gelmeye başlamış giden dönmemiştir de millet amma uzattınız demiştir ingiliz parlementosu da halkın sesi çıkınca tırsıcak tarzda olduğu için geri çekinilmiştir.Orda yazılan destanın ne olup ne olmadığını ANZAC lar bir de bizimkiler bilir aslıyla yani.ingilizler için başarısız bir çıkartma eylemi ve kötü koordine edilen bir işgal planıdır orası.yani bir hata.Kel alaka Liman paşa nın anılarını da okursanız Mustafa Kemal den ne kadar az bahsedildiğine ve içeriğine şaşırırsınız.
Çanakkale bence iman ın türk topraklarını terk ettiği bir yerdi.
savaşlar zeka, teknik ve buna inanmakla kazanılır bu açıdan doğru bir önermedir. tolga örnek adlı yönetmenin gelibolu diye bir belgeseli var, o belgeselde savaşı diğer taraftan anlatıyor tavsiye ederim izlenmesini. yani ingilizlerin yaptıkları hatalar silsilesini başlangıçtan itibaren vermiş. her neyse bu tabiki zaferin meşruluğunu yadsıyamaz. ya da buna benzer örnekler ya da yukarıda seda nickli yazarın somutlaştırdığı bir takım gerçekler. bu konuda naif düşüncelerimi iletiyorum, bir savaş uzmanı ya da bir asker değilim, fakat bu savaşla ilgili bilgileri internetten rahat erişilebilir. ortada bir iman gücü lafına imandan ne anladığınız çerçevesinden bakabilirsiniz ancak. bu ya da buna benzer bakış açıları da bu kavram erafında yoğunlaşır. bize anlatılan tarih bu perspektifi maalesef dini yönlerle harmanlıyor ve ortay bir sürü saçmasapan bakış açısı çıkıyor.
kusura bakmayın ama cumhuriyet türkiye sinin tarihi yazılıyor ve bu anlamda çanakkale savaşı ortaya çıkardığı sonuçla kurtuluş savaşına bir ruh vermiştir. bu ruhu da sizin iman dolu fikirlerinizle zedeleyemem. çünkü zaferler bu kadar çabuk ve basitçe kazanılamaz.