Livaneli: 'Sanat vicdan dilidir, Demirtaş bu dili konuşuyor'
Sanatçı Zülfü Livaneli, Edirne Cezaevi'nde tutuklu HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın on iki öyküden oluşan “Seher” adlı öykü kitabı hakkında değerlendirmelerde bulundu. Livaneli , değerlendirmesinde "Kitabın özenli ve akıcı bir Türkçeyle yazılmış olması, hem estetik hem de toplumsal açıdan ayrıca övgüye değer" ifadelerini kullandı.
4 Kasım 2016 tarihinden beri Edirne Cezaevi'nde tutuklu bulunana Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın 12 öyküsünden oluşan 'Seher' 16 Eylül'de okuyucularla buluşacak.
Demirtaş'ın yazdığı öyküleri değerlendiren sanatçı, yazar Zülfü Livaneli, 'Seher' adlı öykü kitabına ilişkin şu ifadeleri kullandı:
“Siyaset ve sanat disiplinleri birbirine benzemez. Siyaset; doğru zamanda siyasi açıdan doğru olanı söylemek ve gerçek düşünceleri saklamak ilkesine sahipken, sanatçı deyim yerindeyse yüreğini kazıyarak en gizli duygularını, en büyük kitleyle paylaşmaya koşullanmıştır. Bu açıdan Selahattin Demirtaş’ın değerli öykülerini özel bir yere koymamız gerekir diye düşünüyorum. Acılar karşısında duyarlı bir yüreğin çığlığını yansıtan bu öyküler, siyasetten çok daha derin bir insani damara dokunuyor. Kitabın özenli ve akıcı bir Türkçeyle yazılmış olması, hem estetik hem de toplumsal açıdan ayrıca övgüye değer. Bu ülkedeki herkesi birleştirecek olan ortak payda sanatın büyülü yaratıcılığında gizli. Çünkü sanat, vicdanın dilidir. Selahattin Demirtaş da bu dili konuşuyor”
insan hiç umut beslemediği zaman durumu kabulleniyor fakat kapkara bulutlar arasından iğne ucu kadar güneş ışını belirince, bütün dünyası o ışığa bağlı oluyor.
insan olarak cok sevdigim adeta bir dede olarak gördügüm mutlaka yüzyüze görüsüp sohbet etmek istedigim hümanist insan. Sevdalım Hayat ta kendisinin kücüklükten beri edebiyat merakindan bahsetmesine ve kendisini edebiyatci olarak tanimlamasina ragmen, ben kendisini özellikle Konstantiniyye Oteli okuduktan sonra ortalama bir yazar olarak görüyorum sahsen. Az kitabini da okumadim hani: kronolojik sirayla su son ada, mutluluk, Sevdalım Hayat, Serenad, Kardeşimin Hikayesi(gerci yarida biraktim), Bir Kedi Bir Adam Bir Ölüm, Konstantiniyye Oteli Rafimdaki huzursuzluk ve iyi bir kitap oldugunu duydugum Leyla'nın Evi disinda yeni yazacagi kitaplari okumayacagim. son yillarda cok popüler olmasinda Dogan Kitap in öneminin büyük oldugunu düsünüyorum.
ben kendisini müzisyen olarak tanimlamayi yegliyorum. BU entry de Güneş Topla Benim için dinlenirken yazildi.
Eğitimli, aydın, sanatçı, yazar, araştırmacı, yorumcu, müzik adamı ve adam gibi adamdır.
Duruşu, donanımı, birikimi, vizyonu ile bu ülkeye on beden büyük gelen, layık olduğu değer verilmemiş, sol gòrüşün en kallavi temsilcisi olabilecek, çok yönlü bir insandır.
Üniversite dònemlerimde, konserlerine gitmek için, günlerce simit yediğim, sınav kaçırdığım günler olmuştur.
Memik oğlan' ı, Karlı kayın orman' ını, gòzlerini, özgürlük' ü haykıra haykıra söylediğim nefis konserlerin sanatçısıydı.
Uzun süredir konser vermiyor. Haklı...
Verceği ilk konsere, fizan da bile olsam, iki elim kanda da olsa gideceğim şahanedir.
Özlenendir. Candır...
Okulda defterime
Sırama ağaçlara yazarım adını
okunmuş yapraklara,
Bembeyaz sayfalara yazarım adını...
Eyyyy òzgürlüüüükkk!!!
• Ben bir kalıbın içine girip o kalıbın içinde şekil alan, kendini farkılılığa kapatan insanlardan hoşlanmıyorum. Bunun sebebi bu kafada olan insanların bir kere asla bilimsel düşünemeyeceği.
• solculuk kılıfına girip -direniş, emek, işçi vs- edebiyatı yapan insanlardan öğreneceğim hiçbir şey yok benim. Dolayısıyla bu kafadaki insanları direkt olarak çiziyorum. Çünkü bir kalıba girip o kalıbın içinde şekil almak dogmalara özgüdür. Bir şeyin dogma olabilmesi için ritüelleri, farzları (oruç, namaz, zekat) olması gerekmez.
• marksizm bir dogmadır, çünkü tüm bir tarihi bilmiş kabul edip tek sebebe indirger ; paraya ve buna inanmanızı ister.
Bu zülfü livaneli denilen herif daha bunu anlayamamış ortalıkta solcu, atatürkçüyüm diye geziyor zülfü efendi bak atatürkçü olmak belli bir kalıba girmeyi reddetmektir hatta atatürkçülük kılıfına girmeyi bile reddetmektir. Önce bunu idrak et, öğren, solculara oynamayı bırak.
Hani orhan gencebay’a falan laf ediyorsunuz ya hükümet yanlısı falan diyorsunuz ya emin olun zülfü livaneli denilen herifin mantık olarak bundan hiçbir farkı yok. Çünkü her ikisi de bir kalıbın içine girip o kalıbın içini %100 doğru kabul ediyorlar.
Yazar, politikacı, müzisyen senarist ve yönetmendir kendileri. Çeşitli görüşlerinden ötürü hapis yattığını hatırlıyorum. Kitaplarında ise okuyucuyu daima kitaba bağlayıp, hüzünlendirir. Değişik bir anlatımu vardır, fazla da akıcı değildir Ama genelde Üzülürsünüz.
Son ada adlı kitabı en iyi eserlerindendir, kesinlikle okumanızı öneririm. isminden anlayacağınız gibi ada'da geçiyor kitap. Öyle bir anlatışı var ki sanki ada'da, sahil karşısında kitabı okuyorsunuz.. Hem huzur, hem de hüzün kokuyor o kitap.
Hüzünlendim şimdi.
Ortaokul öğrencisi olduğu yıllarda hemingway'e o kadar hayrandır ki bütün gece onun kitaplarını okumaktan ders çalışamaz hale gelir. Ailesinin kitap okumayı yasaklamasına rağmen yorganın altından cılız bir fener ışığıyla gizli gizli okumaya devam eder. Sene sonunda karnesinde 7 kırık görünce evden kaçıp hemingway'in "yaşlı adam ve deniz" romanındaki gibi bir yere kaçmayı kafasına koyar.
Bu kaçış macerası Marmara kıyısındaki "eskihisar" kasabasında son bulur. Ailesinin haberi olmadan tam iki ay burada bir gemicinin yanında teknede yaşar. Hayatından memnundur; fakat ailesine yaşattığı ızdırap ağır basar ve ankara'ya dönmek zorunda kalır.
Bu Okuma sevdası sonraki yıllarda birçok edebi eser şeklinde vücut bulur.