özellikle ülkemizde ve bu sözlük içerisinde din propogandası yapan , din'i kendisi ve insanlar için nasıl ve neden önemli kıldığını sorgulamayan ve her daim aynı lafları ederek bilip bilmeden , diğer dinler ve tarih üzerinde konuşacak lafı bulunmayan cahillerin izlemesi daha sonra üzerine yorum yapmasını istediğim filmdir.
ancak inanıyorum ki bunu izledikten sonra da bu köktendinci ve nasıl olsa dogma kişi bulup buluşturacak ve onca kanıt , belge ve yaşanmış tarihi olaylara rağmen yine kabullenmeyecek ve kendi bildiği okuyacak , kendini ve nasıl biri olduğunu gösterecektir. ki zaten onu bu hale getirenin ''din'' olduğunu filmi izlerse anlayacaktır. ayrıca bu kadar açık ve gözüne sokarken gerçeklere karşı inatla ters durup düşünmemek , sorgulamamak nasıl bir histir o da ayrı bir soru.
sadece cd/dvdsini dağıtmak için bile sivil toplum derneklerinin kurulması gereken belgesel. bunu yapan heriflerin hala nasıl hayatta olduklarına şaşmamak da elde değil.
izleyecek olanların zaten az çok tahmin ettiği, içeriğindeki birkaç şeyi bugüne kadar duymuş olduğu; izlemeyi reddedecek olanların ise zaten hiçbir tahminde bulunamayacağı belgesel.
3 bölümden oluşur. ilk bölümde hristiyanlıgın kaynagına eleştiriler getirir. kanıtları gayet sağlamdır. isa'dan önceki birçok antik çağ tanrısının da hikayesinin isa'yla birebir benzerlik gösterdiğini anlatır. ve bölüm sonunda da hepimizin iyi bildiği, dinin nasıl politikaya alet edildiğini anlatır.
2. bölümde 11 eylül saldırılarının nasıl düzmece oldugundan bahseder. gene sağlam kanıtlar sunar ortaya. özellikle binaların o şekilde çökmesinin uçak çarpmasıyla imkansız olduguna dair teknik kanıtlar gösterir. bulunamayan uçak enkazları, başka patlamalar duyan tanıklar vs ... küresel terörizmin amerikan çıkarkarına hizmet eden bi safsata oldugunu vurgular...
3. ve son bölümde de ise kapitalizme ve onun nasıl savaşla beslendiğine değinir. kendi halkına açıkça "aptallar" der. amerikanın hem 1. hem 2. dünya savaşlarına ve de vietnam savaşına giriş senaryosunun ne kadar da birebir aynı oldugunu gözümüze sokar. her savaşta nasıl da iki tarafı birden beslediğini vurgular.
izlenmesi gerekir. eger konularla az çok ilgili biriyseniz açıkçası 2. ve 3. bölümlerde çok da şaşırdıgınız bilgiler bulamayacaksınız. ama güzel bir derleme olmuş.
ilk bölümünde açıktan hristiyanlığa ve museviliğe kendi çapında giydirmeye çalışan ; bunu yaparken bahsettiği bazı konular itibariyle (bkz: nuh tufanı) (bkz: hz. musanın kavminin buzağıya tapması) islam'a da çamur atan belgeseldir.dinlere saldırmadan hemen öncede batı dünyasında çocuklara tanrının tanıtıldığı kareler kıvamında birkaç görüntü sergilenmektedir ( bulut üzerinde beyaz sakallı tanrı figürü ).bu tanrının paraya dayanamadığından yola başlayarak ; biz müslümanlara göre de büyük günah olan hz.isa'nın tanrının oğlu olduğu iddiasına değinmektedir.
her ne kadar Kuran'ı kerim'de de yer alan hz.isa'nın varlığını inkar etse de , nuh tufanı gibi olayların uydurma yahut çalıntı olduğunu söylemeye çalışsa da , açık ve net olarak islam'a ve hz.muhammed'e bir eleştiride bulunmamaktadır.buna islam'ı yok saymak deyip kızadabiliriz ; islam'ın açıklarını bulamamışlar diyip pollyannacılıkta oynayabiliriz...( islam'da açık yoktur ama pislik atmak isteyen ayetleri kesip biçerek saldırabiliyor ne yazıkki )
ikinci bölümünde 11 eylül saldırlarının düzmece olduğunu ve büyük bir plana hizmet ettiğini anlatmaktadır.kanımca bu konuya biraz da olsa eğilim göstermiş genç neslimiz pek çok yayın sayesinde zaten bu gerçeğin farkındadır.fakat bu belgeselde anlatım dili ve kanıtlar çok daha net ve anlaşılırdır.
üçüncü ve son bölümde ise asıl konuya gelmekte para üzerine kurulu ekonomik sistemin insanları sömürmek üzere kurulmuş nasıl da lanet bir oyun olduğuna değinmekte , bu sistemin arkasındaki birkaç ailenin asıl amacının tek dünya devleti kurmak yani tüm dünyanın hakimiyetini kesin olarak ellerine almak olduğu ifade edilmektedir.
dünyaya dinlerin zarar verdiği hususuna katılmamakla birlikte , dinlerin iyi anlaşılmaması sebebiyle pek çok şeytan akıllı insanın dinleri kendi çıkarları için kullandıkları açık bir gerçektir.burdan yola çıkarak diyebiliriz ki dünyaya dinler değil , hristiyanlık ve musevilikle çıkarları için oynayan onları bozan insanlar zarar vermekte ; bunu göremeyip cahilce bu dinleri izleyenler ile ; bozulmamış tek din olan islamı yaşadığını sanan kişiler onlara alet olmaktadırlar.
sonuç itibariyle belgeselin ilk bölümünü değil ama 2. ve 3. bölümlerini şiddetle tavsiye ederim.
dipnot : 2. ve 3. bölümlerde de din olgusuna karşı yapılan suçlamaları da belirtmek şart.
ısrar üzerine izlediğim yaklaşık iki saat süren türkçe duplajı olmayan belgesel, hz. isa ile ilgili bölümü geçersek diğer bölümler mutlaka ama mutlaka izlenmeli. herkese izletilmesi gereken belgeseldir.
din/para dilemmasında kalmış, sonrasında "neden sentezlenmesin?"le kendince çıkış yolunu bulmuş, benzerleri de çokca var olan bir belgesel.
izlediklerimden anladıklarımla saptamalarım şu, bu, o:
ateistler bu hengame içerisinde günahsız olan kesimdir(!). 1. ve 2. dünya savaşlarının çıkış nedeniyle kendilerinin bir ilgisi yoktur; dini imanı para olmuşların-aslında buna uygun en doğru belirleme bu- dünyasında onlar kenarda olup bitenleri izlemişlerdir. ortalık yarı süt liman hale geldiğinde ise menfaatsiz bir aydınlanma gayesi ile sahnede yerlerini almışlardır. suppersiniz ne diyeyim.
atladıkları o kadar çok şey var ki; bunların içerisinde en gözden kaçanı, şu dünyada fikir adamlarının bilim adamlarını yönettiği gerçeği. her götveren diktatörün yanında muhakkak bir bilim adamı yer almıştır. son yapılan araştırmalara göre de dünyadaki bilim adamlarının büyük bir yüzdesi ateisttir ve bunlar şerefsiz idarecilerin köleleri olmuşlardır çoğunlukla.
bu reddedişleri bilimin tanrıyı yok saymasından dolayı değil, öğrendikçe aklın kendisini ilahlaştırmasından mülhem bir sonuçtur. ateist allamei cihanların metamorfozları esnasına bazı melekeler yitirildiğinden olsa gerek kullanıldıklarını fark etmemişler ve/veya buna bazı getiriler-mesela para-nedeniyle sessiz kalmışlardır.
savaşlardan, yıkımlardan, kavgalardan beri ve masum! olan bu güruhun insanlık için çabası; fikir adamlarının kölesi olmak yerine insanlık için ideal olan idare biçimlerini üretip insanlığa sunmak olmuştur diye bir cümle var olsa idi eğer yeryüzünde, kendilerini politikacıların ve patronların köpeği olmadıkları için tebrik edebilirdim, ama yok.
dinlerin temeli efsanelere dayanır iddiasına cevaben; bu, onların çocukları hergün tanrıyı hatırlasın diye ismini ayakkabı bağcıklarına nakşettikleri jesus için geçerli olabilir. biz de öyle nane yok. nietzsche bundan çok daha önce hristiyanlığı bundan çok daha güzel bir şekilde hicvetmiştir. bunu biliyorduk zaten.
dinlerin insanlığa herhangi bir yarar sağlamadığı meselesi de yine hristiyanlığı bağlar. islam'a ruhban sınıfı dahil etmeye çalışanların da yaptıkları kendi sorumluluklarında olduğundan bağlayıcı değildir. kendi dinimi bu belgesel üzerinden tetkike yanaştığımda islam pırıl pırıl ışıldamaktadır.
niye mi? şöyle ki; islam'ın geleneklerle sarmalanmış, kişiye özel ritüellerle ve tarikat şeyhleri ile taassuba itilmiş, bilmem ne partisinin oy talebinin sebebi olamayacak düsturlara sahip, menkıbelerle masallaştırılmış bir din olmadığını gayet iyi biliyorum. birileri bunları yapıp kendi sözleri ile özden uzaklaşıyorlar diye din bu demek değildir.
bu belgeseli hazırlayanların din olgusuna bakışları elbette sadece tahrif edilmiş 2 din üzerinden gerçekleşmiş olduğundan ve o dinlerden birinin içerisinden kadın sevdası nedeniyle ayrı bir mezhebin çıkmış olması gerçeğiyle birlikte, halen tanrı ile konuştuğunu iddia eden bir başkanlarının da şaka gibi olmasına rağmen halen nefes alır vaziyette olması sebebiyle belgesel sahipleri aşina oldukları coğrafyalardaki din üzerinden haklı olabilirler. hepsi o.
ikiz kuleler-wtc-mevzuu:
bu mesele kabak tadı verdi. burada abanılan ve bu sayede yüksek rating yapmış tek nokta, uçakların kulelere dalmasından sonra alt katlarda gerçekleştiği iddia edilen patlamalar nedeniyle bunun stratejileri daha önceden belirlenmiş bir yıkım olduğu gerçeğini işaret etmek. yahu şurada hepimiz aklı başında insanlarız birader/hemşire. yani deniliyor ki; uçakların işi bittikten sonra alt katlarda bazı patlamalar olmuş ve planlı yıkım gerçekleştirilmiştir.
şimdi sağlıklı akıl sahiplerine soralım: bush piçinin ırak ve afganistan işgali için illa ki o kulelerin çökmesi mi gerekirdi? yani diyelim ki o efsane bombalar-bilimsel yaklaşıp komplo teorilerine geçiş yapanlara da bu iş pek yakışmamış ya neyse- yoktu ve binalar çökmedi. yahu çökmemesi daha utanç verici ve daha gaz yapıcı 2 unsur olmaz mıydı? abd halkı günlerce tüten/tütecek 2 kule ile daha feci gaza getirilemez miydi?
yani kuleler çöktü ve din/para ikilisi yaptı bu planı öyle mi? eh, bu orta akıl kabulüdür ve eğer bunda ısrarlıysan samuel huntington ismini hiç duymamışsın demektir.
dünya, her zaman olduğu gibi mustazaflarla müstekbirlerin savaşını yine ve yeniden yaşayacaktır. savaşların bitmesi de tarihe yeni yönünü verecek, gerçek adaleti getireceklerin hakimiyeti ile mümkün olacaktır. birileri gibi oturup mehdi ya da kapitalizm zayıf düştüğünde proleter yumruğun inip devrimin kendi kendine gerçekleşmesini beklemek inandığına dolaysız bir ihanettir.
din bölümündeki tespitlerin Ömer Çelakıl diye şifreci gencimizle aynı üslup çerçevesinde sunan bu belgeselin kendince verdiği en net mesaj dünyada dinin imanın para olduğudur. Ekonominin çetrefilli dilinin, ".gif" animasyonlarıyla açıklayan-basitleştiren, terör üzerine bugüne kadar hala kabak gibi gerçekleri görememiş zevatları çimdikleyen-uyandıran, medya konusunda bugüne kadar sadece bakıp da göremeyenlere hitap eden sendikalaşmış bir iktidar-patronlar ilişkisini anlatan belgesel. ikinci bölümündeki ütopyanın uygulanabilir tarafı hariç(alternatif enerji kaynaklarının gücünden-varlığından bi haber edilmemiz) tam bir deli saçması olan ve projeyi anlatan amcanın belgeselin sonunda işte bu venus project'e katılım bedeli sadece 100$ diyecekmiş hissi veren ütopya.
Peter Joseph in yazıp yönettiği, 2007 yapımı bir belgesel.
en başından belitrmek gerekirki hayatını bazı ezberler üzerine oturtan insanların kesinlikle izlememesi gereken bir yapımdır. ezber bozma konusunda çok iddalı bir yapım olmuş.
3 bölümden oluşuyor belgesel.
birinci bölümde din kavramı ele aınıyor ve hiristiyan inanışının kökenleri eleştiriliyor.
ikinci bölümün konusu 11 eylül olayları ve amerikan toplumunun düşünce yapısı üzerine.
üçüncü bölüm ise finansal sistem ve bu sistemin arkasında yatan gerçekleri konu alıyor.
medya sektörü ve bu sektörün insanlar üzeirindeki etkilerinede değiniliyor belgeselde.
dünyamızın nasıl demirparmaklıklar arkasına yerleştirildiğini anlatan bu belgeseli herkesin izlemesini şiddetle tavsiye ederim.
belgesel olan versiyonu fena halde kendini soluksuz izletmiştir. 3 bölümden oluşuyor nidaları duymaktayım. benim izlediğim bölümündeki durum tamamen neydik, neyiz, ne olmamız lazım kısmını kapsıyor. içeriğinde ki herşeye tamamen katılmakla beraber kafamdaki tek soru işareti; biraz spolier sanırım
-spoiler-
açıklamalarda bulunan ajanımsı neden dünyayı hükmettiğine inandığı*şirketlerin karşısında bu kadar kendine güvenir şekilde; kimliğini ve yüzünü saklamadan açıklamalarda bulunabiliyor?
-spoiler-
anlayamadım. savunulan, aktarılanın ve istenenin arkasındayım.
müthiş bir belgesel. herkesin, özellikle amerikan vatandaşlarının izlemesi gereken bir yapım. izlerken tarih boyunca milyonlarca insanın ölümüne neden olan 1. ve 2. dünya savaşlarının, vietnam savaşının, afganistan ve ırak savaşlarının nasıl tezgahlandığı, kimleri zengin ettiği, kamuoyu tepkilerinin nasıl minimum seviyeye indirildiğine ibretle şahit olunmuştur.
loose changein daha geniş çaplısı. zihnen dinç olunan bir zamanda izlenmeli, yoksa hem anlaşılmaz hem zaman kaybettirir. sürekli ortaya konan veriler ve üretilen tezler var.
belgeselin ilk bölümüyle ilgili yapılan yorumların mantık düzlemine oturtulamayışını islam akaiTiNE hakim olunmayışına bağlıyorum ve hoş görüyorum.
"ne diyor bu pezevenk" der gibi bakanlarınız var, yapmayın, açıklıycam. islam inancı hz. muhammed'den önce gelen diger peygamberleri de kabul eder. bu peygamberlerin arasında hz. isa ve hz musa da vardır. yani "baba hamdolsun islam'ı teğet geçmişler bak" demek mantık dışıdır. çünkü belgesel'in ilk bölümündeki sav, hz. isa'nın hiç yaşamadığı yolundadır. bu dolaylı olarak islam dinine de dokunur.
modern yaşamın tüm yalanlarını çat çat insanın yüzüne vuran harikulade belgesel. kişi bu belgeseli izledikten sonra, yaşamak zorunda olduğu bu gök kubbeden kalkan ilk mekikle kaçmak ister. lanet olsun böyle dünyaya...
etrafında olanlara biraz olsun ilgi duyan, değişik açılardan bakmayı akıl edebilen her insanın farkında olduğu gerçekleri kanıtlara dayandırarak, geliştirerek önümüze sunan muhteşem belgesel. ne kadar çok insana ulaşabilirse farkındalık o kadar hızlı artacak ve belki de bişeyleri değiştirebilecektir... hmm hayır belgeselde de söylendiği gibi değiştirebileceğiz.
dipnot : kesinlikle bir kişisel gelişim belgeseli değildir, izleyenlerin "olm 3. gözüm acıldı lan, aha bak alnımda" gibi sözlerine inanmayın. onlara da söyleyin tekrar dikkatli izlesinler.