Büyük şehrin insanı içine düşürdüğü durum. Hani sıradan insanlarda derinlik yok zannederiz, oysa ki büyük şehrin insanlarındaki o kibir savaşları, hınç ve yıldırma çabaları küçük yerlerde bu kadar yıpratıcı olmuyor. Yalnızlaştırıldık.
Bugün aslında hep öyle olduğunu fark ettiğim durum. Her şeyden şikayet eden, hiçbir şeyden memnun olmayan, ruhsuz, mutsuz bir insan oldum. Hayatım boşa gitti, beni mutlu eden hiçbir şey yok. Asıl kötü olan, takıldığım, kafama taktığım pek çok şey gebermeye yaklaştığımda anlamını yitirmiş olacak. Ömür böyle geçmez.
Mümkün mü bilmiyorum. Duygusallık doğuştan gelen bir şey bence. Aynı şeyleri defalarca yaşasam da yine aynı şekilde üzülebiliyorum. Belki benim aptallığım. ruhsuz olsak bile sonradan duygusuz olamıyoruz.
Mutsuz olmamak gibi bir getirisi vardir. Tabi, mutlu da olamiyorsun. O da yaninda ek olarak geliyor. Olan biten cok fazla etkilemiyor. Yalniz yasamanin en ideal hali bu insan icin ve sonra bi cift goz giriyo hayatina, acayip bi gulumseme o gozlerin icinde. Ustun basin,her yerin ayni dunya gibi oluyo. icinde bi cekirdek varmis yanan ama toprakla kapli, ustunde yesillikler ve gokyuzu. icinde bi yerlerde bi seyler varsa tutusmasi cok zor degil yeter ki iklim kosullar vs yeterli olsun.