Not: Yorumun başlık ve içerik ile nasıl bir alakası yokmuş ben anlamadım. Çok da güzel popo kağıdı yapıyor bu (sözde) gazeteci abiler. Konu başlığının ilk mesajında Türkiye' nin en çok satan (beleşten dağıtılan) gazetesi olduğu yazılmış ve üzerine bir de gazete linki verilmiş. Sonra da yorumun konu başlığı ile alkası yokmuş diye mesaj siliniyor. Ne güzel iş, ne güzel ileri demokrasi...
son reklamı mükemmel olan uyduruk gazete. niyeyse zaman reklamları hep güldürmüştür beni, genelde "aa ne güzel reklammış" diyip sonunda zaman yazısı çıkınca bi gülesim geliyor. çelişkiden olsa gerek. bu arada reklamdaki şarkı new order'dan blue monday.
hevesimi kursağımda bırakan gazete.
"6. gazete tasarım günleri başlıyor" reklamını gördüm, sevindirik oldum. zaman'la bağlantılı çıktı. yürü git işine kardeşim. sana da yazıklar olsun ulusözlük, hevesimi kırdın!
bu gazete hemen her yerde "mahalle baskısı" denilen olguyla satılır. eğer almazsanız abiler sizi ziyaret eder. "neden almıyorsun","dağıtıcıdan yana sorun mu var" şeklinde sorulara boğarlar. siz de eğer "siyasi görüş ayrılığımız var" deme hatasına düşerseniz "senin o gazete sayesinde kaç gencin okutulduğundan haberin var mı" ve "neden ihtiyacı olan o çocuklara yardım etmek istemiyorsun" demeye başlarlar. bunun dışında sizden alışverişi keserler, siz alışveriş yapıyorsanız size iskonto vermez, vade tanımaz her türlü pisliği yaparlar. psikolojik olarak rahatsız edilirsiniz. gazeteye bir kez abone olduktan sonra bırakma şansınız eğer büyük bir işletme değilseniz çok azdır. bu yüzden satışlarını çok iyi gibi gösterirler. aslında zorla satılan ve de hiç okunmayan gazetelerden biridir.
bir cafenin alt katı, kocaman bir masaya oturmuş onca kişi. bir adam ilk kez dahil olmuş topluluğa. o gün atılan tohumlar, dün bir düğünle son buluyor. masada sandalye sahiplerinden biri şimdi çocuk sahibi, biri trabzon sınırlarına taşınıp toplulukla ilişiğini kesmiş, bir diğeri geçen onca zamana öfke ve şaşkınlıkla bakıyor.
en büyük düşman zaman. acıların ilacıymış, hadi lan ordan!
ölümün hemen orada karşında oturduğunu ya da ilerde pek sevgili eşin olacak insanın az önce mağaza vitrini önünde durduğunu.
dakikaları har vurup harman savurmanın düşüncesizliğiyle, düşünmek geleceği. sanki şu anı yaşasak gelecek kendini rafa kaldıracakmış gibi.
sonsuza kadar sürecekmiş gibi bu bayrak yarışını devam ettirmek,
az önceki senin şimdiki sana bayrağı tutuşturmasını izlemek.. aslında hepimiz tanrı tarafından yaratılmış kum saatinin içinde hapsolmış, düşmek için sırasını bekleyen, zavallı birer kum tanecikleriyiz!
ve ne kadar acı ki hepimiz sıramız geldikçe aşağıya düşeceğiz.