reklamlarını bugün kendi sitelerinden izledim. Özellikle ellerinde Türk bayrakları ile muhtemelen cumhuriyet mitinglerinden birine gidenlerin canlandırdığı sahnede miltarist damgasını görüyoruz, bundan yaklaşık 6 önce ellerinde türk bayrakları taşıyanlara kendileri militarist dememişler gibi, türk bayrağı'nı taksisine asmış bir taksici sanki protestolarda türk bayraklarını kullananlara faşist yükseliş diye kendileri manşet atmamışlar gibi, uzun saçlıya satanist vurmuşlar sanki bundan önceki rock yazılarında satanistler diye bunlar metalci diye köşe yazılarını yayınlamamışlar gibi, sanki orada hazırlanan etiketlerin %90 kendi gazetelerinde yayınlanmamış gibi.
yorum sayfasında türkiye'nin birbirinden değerli entellektüel isimlerinin yazılarına yer veren fikir gazetesi. çıplak kadın, çanak, çömlek, film türü ürünlerle satışlarını artırmak yerine sempatizanlarının desteğiyle türkiye'nin en çok satan gazetesi olmuştur. evet bir eve 5 gazete giriyor doğru, ne kadar güzel bir şey, hangi birimiz gazetemize bu kadar sahip çıkma gereği duyuyoruz?
türkiye'de garip bir misyon üstlendiğini düşündüğüm ilk gazete. ikincisi (bkz: taraf). şöyleki, köşe yazarlarının çok çeşitli boyutlarda yer alan, birbirinden farklı düşünen, birbirinden farklı hayat tarzlarına sahip kişiler olduğu söylenir hep ve gerek reklamlarında gerekse de tanıtımlarında tarafsızlığından, dürüstlüğünden falan bahsedilir. ama bildiğim, okuduğum, gördüğüm kadarı ile ne türkiye'yi büyük ölçüde tanımlayabilecek bir yazar seçkisine sahip, ne de tarafsızlığından veya dürüstlüğünden bahsedebiliriz.
yazarları arasında kimisinin milliyetçi, kimisinin ulusalcı, kimisinin vatanperver dediği kişiler yok. özellikle kültür sanat konularında yazı yazan kimseler nesnel, düşünsel ve işlevsel yazılarından ziyade, belirli bir kesime hitap eden, belirli kuralları olan bir sanat kültür yelpazesinden hareketle yaşamlarını sürdürüyor. örneğin; (bkz: iskender pala), (bkz: hilmi yavuz).
ikinci husus, dürüstlük ve tarafsızlığa gelirsek, malumunuz, vakti zamanında bu memlekette cumhuriyet mitingleri yapıldı. gerek bu gazete, gerekse de bu grubun televizyonu bu kitlesel refleksi 'anarşist, aykırı ve zararlı bir hareket' olarak niteledi hatta izleyenlerine açık açık bu tertibe katılmayın dediler. eğer tarafsız ve dürüst bir yayın organıysan bu tarz eylemleri üstünkörü verirsin ve geçersin, şurada şöyle bir miting oldu, şu kadar kişi katıldı, falan filan diye. ama sen bu eyleme tutup da bir kulp yapıştırırsan olmaz. nerden mi biliyorum, o zamanlar özellikle bu grubun bu mitingler hakkındaki haberlerini izledim. bu arkadaşlar o kadar tarafsız ve dürüstlerdi ki, bazı mitinglerde mitinge katılan insanlarla sohbet, röportaj yapabilmek adına mikrofanların üzerinde yer alan ve kanallarını belirten kauçuk zavazingoyu çıkartarak dürüstlüklerini sergilediler. yani günlerce yaftaladıkları insanlardan ki o insanlar sokaktaki sade insanlardı, onlardan korktular. hatta günlerce, gerek televizyon kanlına çıkararak, gerekse de bu gazete de yazı yazdırarak bir psikologu kullandılar. bu grubun kanalını takip ediyorsanız tanırsınız muhtemelen, saçları önden seyrelmiş, gözlüklü, yavaş konuşan bir psikolog. ve bu adama aynen şunu dedirttiler;'çocuklarınızı bu tarz tertiplerden uzak tutun, zarar görebilirler, gelişimini engeller...'
en son edindiğim bilgilere göre, düzeltiye açığım, malum ikinci gazete, yani (bkz: taraf) bu birinci gazetenin basımevlerinde basılıyormuş. artık nasıl bir ilişki varsa aralarında...
şakirtlerin üzerine su dökülünce ıslanmayacağını ve bu ıslaklığı altına geçirmeyeceğini iddaa ettiği gazetedir. aslında hiçbiri denememiştir. bir keresinde ben dört dörtlük bir şakirt ile deney yapmıştım. kendisine anlatılanlara o kadar çok inanıyordu ki benim yanılacağımı söylüyordu. ancak deney sonrasında gerçekleri görünce yani zaman gazetesinin de normal bir gazete olduğunu görünce yaptığı yorum mükemmeldi.
"ama diğer gazeteler gibi hemen ıslanıp suyu alt tarafa geçirmedi."
alevilerin ankara'da yaptıkları mitingle alakalı olarak ' sivas ve gaziyi planlayanlar yeni oyun peşinde' şeklinde terbiyesizce başlık atan gazete. sanki sivasta, maraşta, çorumda, gazide aleviler kendi kendisini öldürdü ya da onları katlederken atılan sloganlar " yallah, bismillah, allahu ekber" değildi.
öyle yaftalamadan düşünün diye reklam yapmakla olmuyor diye geçiyor insanın içinden. önce kendi kapının önünü temizleyeceksin ki sonra demokrasi havariliğine soyunasın.
hükümete karşı gelen şerefsizlerin ne kadar da hayın, ne kadar da ulusalcı-faşik ve aynı zamanda din düşmanı alevi(allaalaaaa.... kavramları karıştırdım lan ben. bi dakka) olduklarını gözler önüne seren gaste. yaftalamak değildir kaaardişim bu! şerefsize, hayına şerefsiz hayın diyorlar işte. hem allah'ın partisi akp'ye nasıl karşı gelir bir insan, şerefsiz, hayın, kafir ve satarik olması lazım ilk önce. yani bu yafta değil tabii ki! yaftalamadan düşünün taam mıı!
dokuz yüz binli rakamlara ulaşmış gazete. ancak her gün apartmanların önünde okunmamış zaman gazetelerini gördükçe rakamın ne derece doğru olduğunu düşünüyorum. bir cemaat evine iki-üç tane girdiği de düşünülürse rakamlar gerçeği yansıtmıyor. dolayısı ile kağıt israfıdır.
http://img146.imageshack....hp?image=image0041ug8.jpg
babasının oğluna hitap ediyor sanki küstah.
ama hakkını yememek lazım can dündar sayesinde hamdolsun ülkenin kurucu önderiyle aramızdaki mesafe yokoldu, kanka muhabbeti bile yapabilir hale geldik.
zaman adım adım
zamanı adımlayan ayaklar var
yükler omuz omuz
yükleri taşıyan omuzlar var
en güzel hayalini seç dolaptan, üstüne giy
ne güzel yakıştı bak üstüne
bir ses duyunca
zamanın sesini duyunca
üstüne gelince yıllar birer birer
yine de güzelsin, güzel çizgilerle
yine de yürürüz, yürürüz.
adım adım zaman adımlayan ayaklar bizim mi?
ağır ağır yükler taşıyan omuzlar bizim.
şimdi için gelecekte hep hayıflanılacak olgudur.
enerjidir.
süreçtir.
ilaç olma görevide vardır.
andır aslında.
değeri geçmeden anlaşılmalıdır.
dolu dolu yaşanmalıdır.
sevgiyle doldurulup gülerek hatırlanmalıdır.
#4277895 ilgili entryde bahsedildiği gibi mustafa kemal atatürke "mustafa" diye hitap eden gazete değildir.olayları saptırmamak , karşı tarafa bok atarken bile biraz olsun dürüst olmak gerekir.sadece çizim zaman gazetesine aittir , ilgili soru zaman gazetesinin karikatürünü basan gazetenin problemidir.
öbür yandan zaman deyince akla o ünlü latince tabi gelir
vulnera omnis ultima necat
hepsi yaralar sonuncusu öldürür...
göreceli bir şeydir. bir tür yarı tanrı. keşke bir günün 24 saatten farklı bir sayısı olsaydı. ne bileyim 11 saat olsaydı. yıl 365 gün değil de 89283 gün olsaydı. zaman kavramı çok daha farklı olurdu. algılar, yaşam ya da saate bakışımız.
saate bakışımız demişken aynı derecede farklılık burada da ortaya çıkmakta. insan bir gün boyunca saate baktığı her zamanı bir yere not alsın. misal kağıda w yazsın. işte o zaman anlayacak zamanın ne denli önemli ve önemsiz olduğunu. görece işte. çıkan şekle iyi baksın yalnız..