bugün
- 1 haziran 2024 borussia dortmund real madrid maçı25
- en çok sevişmek istediğin kimse8
- siyasal islamcıların aslında kötü olmaması17
- arda güler10
- icardi190511
- jose mourinho52
- ateistlerin zeka seviyesi düşüktür17
- jose mourinho nun fenerbahçe ye transferi13
- nihavend longa20
- fethullah gülen öldü mü sorunsalı13
- şu an ihtiyacım olan şey8
- true nickli yazar8
- bir erkeğe nasıl aşık oldunuz15
- uzun entry giren erkek12
- en objektif siyasi parti9
- sokak kedilerine örgütlü saldırı başlayacağı gün16
- türkiye akp lidir akp'li kalacaktır13
- kadir mısıroğlu'na bir söz bırak14
- amında oyalanmak istiyorum12
- anın görüntüsü10
- kizil kara17
- kadir mısırlıoğlu seven mhp'li sorunsalı15
- 1 metre 55 santim balonu ağzına alan kız12
- eskorta 220 bin lira gönderen adam9
- barbara palvin'in aldatılması15
- albay kemal16
- tecavüz ettiği kızlarını müge anlı da arayan baba18
- magicovento cesurluğu17
- aşkım kapışmak8
- erdoğan'ın mülteci sevdası19
- enes kanter'in cemaate 110 milyon dolar vermesi27
- beli açıp kot şort giymek10
- ahmet uğurlu16
- ismail kartal9
- sözlüğün en güzel kızından aldığım iltifat11
- ağızdan çiş kokusu gelmesi15
- sağlık bakanının suriyeli rakamları12
- fenerbahçe seneye sistemi yenebilecek mi13
- galatasaray'ın en son kırmızı kart gördüğü derbi10
- kılıçdaroğlu'nun kuracağı partiye isim önerileri10
- dinci zekası8
- magicovento38
- cennette ergenliğe yeni giren eşleriniz olacak30
- ben 76 yaşındayım beni tahrik ediyorsun15
- avrupalılar niye mülteci istemiyor sorunsalı10
- sözlük kızları sözlük erkeklerine yazıyor mudur17
- pedofiller niye uyutulmuyor sorunsalı8
- bir erkeğin bir kadına çicek alması16
- almanyada hilafet gösterisi11
- 99 098 146 tl satılan saat12
soyut ve somut iki kavramdır ne zaman nerede olduğunuz önemlidir.
birine ulaşmak için diğerini harcarsın.
peşin edit: el emeğidir.
bütün felsefe öğrencileri zamanı ve mekanı ebedi birliğin imajinatif suretleri olarak algılarlar ve bunların her biri sonlu anlayışı üçlü bir ifadede tezahür ettirir.
insan zihninin sınırlamalarından dolayı zamanı geçmiş, şimdi ve gelecek olarak bölüyoruz ama yüksek düzlemde bütün zaman sınırlamaları ebedi şimdide erirler. bulunduğumuz fizik düzlemdeki mekan anlayışımız fiziksel görüşü sağlayan insan organlarının eksikliğinin bir sonucudur ve bu yüzden de sınırlı ve eksiktir. etrafımıza baktığımızda bir nesnenin beş, on ya da yirmi mil uzakta olduğunu söyleriz; deneyimlerimizden kazandığımız perspektifimiz bize görünür uzaklıklar hakkında az çok bilgi verirken bir çocuk ise aya en yakınındaki oyuncağına uzandığı rahatlıkla uzanabilmektedir. bir ressam uzaktaki bir nesneyi yakında göstermeye ya da yakındaki bir nesneyi uzakta göstermeye niyetlendiğinde perspektif kurallarını ihlal etmektedir.
düz bir zemin üzerinde on mil boyunca bir kolonlar halinde uzanan evler düşünün, bunların hepsi kesinlikle aynı boyutlarda olsun, birbirlerinden uzaklıkları ise elli ya da yüz fit kadar. çizginin bir ucunda bulunan saf bir gözlemci, bulunduğu açı bütün evleri görebilecek şekilde duruyor olsun, evlerin kendisinden uzaklaştıkça küçüldüğünü ve birbirlerine yaklaştıklarını söyleyecektir. oysa varılan bu sonuç doğru değildir. göz, kusurlu bir organdır ve iyi bir dürbünü yardıma çağırdığında bunu fark edecektir. nesneler sekiz ya da on mil uzaklıkta görünürlerken dürbün tersine çevrildiği taktirde olasılıkla yirmi ya da otuz mil uzakta görüneceklerdir. bundan şunu öğrenmekteyiz, bir perspektifin üzerinde bulunan bir göz, çizginin uzağında bulunan en sondaki evi en az en yakındaki kadar detaylı görebilir ve o ev ona uzak gelmez.
zaman adını verdiğimiz kavram da benzer şekildedir. mevcut anda gerçekleşen olaylar bize zihinsel olarak yakın ilişkideymişiz gibi görülür, tıpkı ilk ev gibi; düne ait olanlar da çok uzakta değildir ve çizginin uzağında bulunan birtakım evlerle kıyaslanması da mümkündür. yine de birisi çıkıp şunu söyleyebilir; yıllar önce gerçekleşen bir olay biliyorum ve bu bana sanki dün olmuş gibi geliyor. kesinlikle öyle! çünkü şu anda bunu söylerken dürbününü kullanıyor. ölüm anında tüm geçmiş hayatın kendini zihne ardı ardına gelen detaylar halinde sunduğu söylenir. neden? çünkü ruh bu esnada, fizik bedeni oluşturan titreşimleri üzerinden atmaktadır, bu titreşimlerin kökeniyse fizik beyinde bulunur ve beyin bu titreşimleri zihinsel bakış açısının imajinasyonları yoluyla geçmiş ve gelecek ayrımlarımıza tabi tutar. ardından, dışsal nesnelere olan odaklanışını kaybeden ruh içe döner ve kendi kimliğine dair bu geçici konsantrasyon halindeyken mevcut an içinde tüm geçmişine birden odaklanır. diğer yandan, ilerlemekte olan mevcut an bize sınırsızca uzun gibi gelebilir ve böylelikle bizlerin zamana neredeyse tamamen köle olduğumuz ortaya çıkar, ama zamanın sırrına hükmedenin sayesinde bir ömür göz açıp kapamak kadar kısa algılanabilir.
bazıları, insan zihinlerini geçmiş bir olaya çok canlı bir biçimde döndürmek suretiyle geçmişi şimdiden ayıran imajinatif örtünün yırtılıp parçalara ayrılmasıyla olayın kendisinin fizik plana projekte edilebileceğini söylemektedirler. bunun zihinsel olarak kısmen fark edilebilmesi örneğin julius caesarın oyunu izlenirken gerçekleşebilir.
diyelim ki, bu birbirine karışan zamanlara sempatinin sihirli gücü ile aktarıldık ve şu anda romada bulunuyoruz. romalılar ne yapıyorsa onu yapıyoruz. marullusun görkemli konuşma sanatıyla heyecanlanıyoruz ve bu sırada antonynin hilekar söz söyleme sanatını dinliyorken brütüsün kaderi terazide tartılıyor.
şarkının atası şairin sazından yükseliyor ve çağlar boyunca titreşip duran cesur nota bugün yankısını yüreklerde buluyor. yine, grek nöbetçilerin ateşleri truva duvarlarının etrafında parıldıyor ve yine de bir kez daha andromachenin sesi duyulurken rüzgarın süpürdüğü ilium kulelerinin altında duruyor, hektora elveda dedikten sonra kaderiyle karşılaşmak için ileri atılıyor.
zaman, sikluslar halinde ilerliyor gibi görünse de dairesel gibi görülen bu ilerleyiş aslında spiraldir. bir yuvarlak testere hem kendi etrafında döner hem de batıdan doğuya doğru dönen dünya tarafından hareket ettirilir. dünya güneşin etrafında kendi yörüngesinde döner ama güneş de kendi yolunda ilerlediği için dünya asla aynı noktaya iki kez gelmez. fiziksel olandan daha yüksek düzlemlerde de bu böyledir, zihin düzleminde örneğin, hareket spiraldir ve her zihinsel deneyim aynı siklusta daha önce deneyimlenenden farklıdır.
geçmişten ve şimdiden bahsettim, ya peki gelecek? eğer geçmiş ve şu an, ebedi şimdinin hayali suretleri ise, bundan geleceğin de aynı kategoriye ait olduğu gerçeği çıkıyor. eski bir özdeyiş şöyle der, "güneşin altında yeni olan hiçbir şey yoktur"; bu birçoklarının düşünebileceğinden daha derin bir gerçeği açıklıyor. eğer her şey sikluslar halinde ilerliyorsa geçmişin bilgisi geleceğin bilgisi için anahtar olabilir demektir ve gelecek de geçmişin bir projeksiyonudur. evrenin bir bütün olarak yukarı doğru bir spiral eğilim içinde olduğunu hatırlayacak olursak, geleceğin, detayda daha dolu ve zengin olmakla birlikte, geçmişin ana hatlarıyla bir temsili olacağı bilgisi açığa çıkar veya geleceğin, geçmişin daha yüksek ve daha kapsamlı bir bakış açısından görülmesi ya da başka bir deyişle yüksek planlarda kendine denk geleni olduğunu söyleyebiliriz.
yine, eğer tezahür eden üçleme; geçmiş, şu an ve gelecek ise, bunlar sadece tek bir ebedi şimdinin sonlu bölünümleridir ve bundan da elbette bugün insanda mevcut olan ve geçmişte var olmuş olup gelecekte de var olmaya devam edecek olan ruhun varlığı ortaya çıkmaktadır ve insanı ilgilendiren her şey tüm evreni de ilgilendirmelidir. doğanın farklı alemlerindeki her varlığın şekli ya da görüntüsü değişime uğrar, çünkü şekil içsel varlığın yukarıda olanı ve formun sınırlı anlayışının ötesinde olanı fark etme adına olan tekamül işleyişinin derecesini her zamanki şuursuz çabasıyla da olsa, (yüksek zekaların yönlendirici gücü altında) ifade etmektedir.
eğer zaman ve uzaklık gibi böyle sınırlı anlayışlar sadece bizlerin ilahi birliğe atadığımız sınırlamalar ise, ilahi zihne ve görüntüye göre büyük-küçük ayrımı yoktur. mikroskop, en küçük şeylerde bile harikulade bir mükemmelliğin kanıtını sunar ve bir şeyleri açığa çıkarma konusunda teleskopla rekabet eder.
insan, spiralin zirvesinde duran emeline olan tekamülsel işleyişinde sürekli olarak yarını ve onun yeni duygulanımlarını düşünmüş ve dünyada dönüp duran bir seyyah gibi düz bir çizgide hareket ediyor görünür. yine de insan dünyada daha önce çeşitli devirlerde, çeşitli ırklar olarak çok kez dolaşmıştır ve eğer her şey ona şu anda yeni görünüyorsa bunun nedeni başarısız oluşu ve varoluşunun gerçek önemini kavrayamamış olmasıdır, çünkü dikkat edildiğinde her şey gerçek ve bölünemeyen bir bütünün görünür bir parçası olduğu için tek bir şeyin gerçek bilgisi, her şeyin bilgisi anlamına gelmektedir.
geçmiş zamanların döngülerinde sürüklenen insan, şu anda ve gelecekte bencilce bir istekle her noktada geçmişte oluşturduğu nedenlerin sonuçlarıyla karşılaşmaktadır; ama kendini tutkunun kör edici etkilerinden ayıramayan kişi için güneş asla doğmaz. sabah, öğle ve gece yarısı aynıdır çünkü ebedi ruhsal güneş ışınlarını yine onun üzerine düşürmektedir ve onun saf ışığında illüzyon yok olmakta; geçmiş, şimdi ve gelecek kendilerini zihinsel görüntüleriyle eş zamanlı olarak sunmakta, mesafeler kaybolmaktadır. merkezden başlayan gözü dairenin çevresine kaymakta ve merkezle çevrenin aynı olduğunu bilmektedir.
bütün felsefe öğrencileri zamanı ve mekanı ebedi birliğin imajinatif suretleri olarak algılarlar ve bunların her biri sonlu anlayışı üçlü bir ifadede tezahür ettirir.
insan zihninin sınırlamalarından dolayı zamanı geçmiş, şimdi ve gelecek olarak bölüyoruz ama yüksek düzlemde bütün zaman sınırlamaları ebedi şimdide erirler. bulunduğumuz fizik düzlemdeki mekan anlayışımız fiziksel görüşü sağlayan insan organlarının eksikliğinin bir sonucudur ve bu yüzden de sınırlı ve eksiktir. etrafımıza baktığımızda bir nesnenin beş, on ya da yirmi mil uzakta olduğunu söyleriz; deneyimlerimizden kazandığımız perspektifimiz bize görünür uzaklıklar hakkında az çok bilgi verirken bir çocuk ise aya en yakınındaki oyuncağına uzandığı rahatlıkla uzanabilmektedir. bir ressam uzaktaki bir nesneyi yakında göstermeye ya da yakındaki bir nesneyi uzakta göstermeye niyetlendiğinde perspektif kurallarını ihlal etmektedir.
düz bir zemin üzerinde on mil boyunca bir kolonlar halinde uzanan evler düşünün, bunların hepsi kesinlikle aynı boyutlarda olsun, birbirlerinden uzaklıkları ise elli ya da yüz fit kadar. çizginin bir ucunda bulunan saf bir gözlemci, bulunduğu açı bütün evleri görebilecek şekilde duruyor olsun, evlerin kendisinden uzaklaştıkça küçüldüğünü ve birbirlerine yaklaştıklarını söyleyecektir. oysa varılan bu sonuç doğru değildir. göz, kusurlu bir organdır ve iyi bir dürbünü yardıma çağırdığında bunu fark edecektir. nesneler sekiz ya da on mil uzaklıkta görünürlerken dürbün tersine çevrildiği taktirde olasılıkla yirmi ya da otuz mil uzakta görüneceklerdir. bundan şunu öğrenmekteyiz, bir perspektifin üzerinde bulunan bir göz, çizginin uzağında bulunan en sondaki evi en az en yakındaki kadar detaylı görebilir ve o ev ona uzak gelmez.
zaman adını verdiğimiz kavram da benzer şekildedir. mevcut anda gerçekleşen olaylar bize zihinsel olarak yakın ilişkideymişiz gibi görülür, tıpkı ilk ev gibi; düne ait olanlar da çok uzakta değildir ve çizginin uzağında bulunan birtakım evlerle kıyaslanması da mümkündür. yine de birisi çıkıp şunu söyleyebilir; yıllar önce gerçekleşen bir olay biliyorum ve bu bana sanki dün olmuş gibi geliyor. kesinlikle öyle! çünkü şu anda bunu söylerken dürbününü kullanıyor. ölüm anında tüm geçmiş hayatın kendini zihne ardı ardına gelen detaylar halinde sunduğu söylenir. neden? çünkü ruh bu esnada, fizik bedeni oluşturan titreşimleri üzerinden atmaktadır, bu titreşimlerin kökeniyse fizik beyinde bulunur ve beyin bu titreşimleri zihinsel bakış açısının imajinasyonları yoluyla geçmiş ve gelecek ayrımlarımıza tabi tutar. ardından, dışsal nesnelere olan odaklanışını kaybeden ruh içe döner ve kendi kimliğine dair bu geçici konsantrasyon halindeyken mevcut an içinde tüm geçmişine birden odaklanır. diğer yandan, ilerlemekte olan mevcut an bize sınırsızca uzun gibi gelebilir ve böylelikle bizlerin zamana neredeyse tamamen köle olduğumuz ortaya çıkar, ama zamanın sırrına hükmedenin sayesinde bir ömür göz açıp kapamak kadar kısa algılanabilir.
bazıları, insan zihinlerini geçmiş bir olaya çok canlı bir biçimde döndürmek suretiyle geçmişi şimdiden ayıran imajinatif örtünün yırtılıp parçalara ayrılmasıyla olayın kendisinin fizik plana projekte edilebileceğini söylemektedirler. bunun zihinsel olarak kısmen fark edilebilmesi örneğin julius caesarın oyunu izlenirken gerçekleşebilir.
diyelim ki, bu birbirine karışan zamanlara sempatinin sihirli gücü ile aktarıldık ve şu anda romada bulunuyoruz. romalılar ne yapıyorsa onu yapıyoruz. marullusun görkemli konuşma sanatıyla heyecanlanıyoruz ve bu sırada antonynin hilekar söz söyleme sanatını dinliyorken brütüsün kaderi terazide tartılıyor.
şarkının atası şairin sazından yükseliyor ve çağlar boyunca titreşip duran cesur nota bugün yankısını yüreklerde buluyor. yine, grek nöbetçilerin ateşleri truva duvarlarının etrafında parıldıyor ve yine de bir kez daha andromachenin sesi duyulurken rüzgarın süpürdüğü ilium kulelerinin altında duruyor, hektora elveda dedikten sonra kaderiyle karşılaşmak için ileri atılıyor.
zaman, sikluslar halinde ilerliyor gibi görünse de dairesel gibi görülen bu ilerleyiş aslında spiraldir. bir yuvarlak testere hem kendi etrafında döner hem de batıdan doğuya doğru dönen dünya tarafından hareket ettirilir. dünya güneşin etrafında kendi yörüngesinde döner ama güneş de kendi yolunda ilerlediği için dünya asla aynı noktaya iki kez gelmez. fiziksel olandan daha yüksek düzlemlerde de bu böyledir, zihin düzleminde örneğin, hareket spiraldir ve her zihinsel deneyim aynı siklusta daha önce deneyimlenenden farklıdır.
geçmişten ve şimdiden bahsettim, ya peki gelecek? eğer geçmiş ve şu an, ebedi şimdinin hayali suretleri ise, bundan geleceğin de aynı kategoriye ait olduğu gerçeği çıkıyor. eski bir özdeyiş şöyle der, "güneşin altında yeni olan hiçbir şey yoktur"; bu birçoklarının düşünebileceğinden daha derin bir gerçeği açıklıyor. eğer her şey sikluslar halinde ilerliyorsa geçmişin bilgisi geleceğin bilgisi için anahtar olabilir demektir ve gelecek de geçmişin bir projeksiyonudur. evrenin bir bütün olarak yukarı doğru bir spiral eğilim içinde olduğunu hatırlayacak olursak, geleceğin, detayda daha dolu ve zengin olmakla birlikte, geçmişin ana hatlarıyla bir temsili olacağı bilgisi açığa çıkar veya geleceğin, geçmişin daha yüksek ve daha kapsamlı bir bakış açısından görülmesi ya da başka bir deyişle yüksek planlarda kendine denk geleni olduğunu söyleyebiliriz.
yine, eğer tezahür eden üçleme; geçmiş, şu an ve gelecek ise, bunlar sadece tek bir ebedi şimdinin sonlu bölünümleridir ve bundan da elbette bugün insanda mevcut olan ve geçmişte var olmuş olup gelecekte de var olmaya devam edecek olan ruhun varlığı ortaya çıkmaktadır ve insanı ilgilendiren her şey tüm evreni de ilgilendirmelidir. doğanın farklı alemlerindeki her varlığın şekli ya da görüntüsü değişime uğrar, çünkü şekil içsel varlığın yukarıda olanı ve formun sınırlı anlayışının ötesinde olanı fark etme adına olan tekamül işleyişinin derecesini her zamanki şuursuz çabasıyla da olsa, (yüksek zekaların yönlendirici gücü altında) ifade etmektedir.
eğer zaman ve uzaklık gibi böyle sınırlı anlayışlar sadece bizlerin ilahi birliğe atadığımız sınırlamalar ise, ilahi zihne ve görüntüye göre büyük-küçük ayrımı yoktur. mikroskop, en küçük şeylerde bile harikulade bir mükemmelliğin kanıtını sunar ve bir şeyleri açığa çıkarma konusunda teleskopla rekabet eder.
insan, spiralin zirvesinde duran emeline olan tekamülsel işleyişinde sürekli olarak yarını ve onun yeni duygulanımlarını düşünmüş ve dünyada dönüp duran bir seyyah gibi düz bir çizgide hareket ediyor görünür. yine de insan dünyada daha önce çeşitli devirlerde, çeşitli ırklar olarak çok kez dolaşmıştır ve eğer her şey ona şu anda yeni görünüyorsa bunun nedeni başarısız oluşu ve varoluşunun gerçek önemini kavrayamamış olmasıdır, çünkü dikkat edildiğinde her şey gerçek ve bölünemeyen bir bütünün görünür bir parçası olduğu için tek bir şeyin gerçek bilgisi, her şeyin bilgisi anlamına gelmektedir.
geçmiş zamanların döngülerinde sürüklenen insan, şu anda ve gelecekte bencilce bir istekle her noktada geçmişte oluşturduğu nedenlerin sonuçlarıyla karşılaşmaktadır; ama kendini tutkunun kör edici etkilerinden ayıramayan kişi için güneş asla doğmaz. sabah, öğle ve gece yarısı aynıdır çünkü ebedi ruhsal güneş ışınlarını yine onun üzerine düşürmektedir ve onun saf ışığında illüzyon yok olmakta; geçmiş, şimdi ve gelecek kendilerini zihinsel görüntüleriyle eş zamanlı olarak sunmakta, mesafeler kaybolmaktadır. merkezden başlayan gözü dairenin çevresine kaymakta ve merkezle çevrenin aynı olduğunu bilmektedir.
halüsinatif etkileri olan maddelere bağlı olarak zaman kavramı kolaylıkla kalkabilmektedir ancak mekan algısının kalkabilmesi için çok uğraşmak gerekmektedir.
Dördüncü boyut olarak bilimdeki yerini almış olan kavramdır. Araştırılırsa hakkında bir kaç güzel belgesel bulunabilir.
Fani varlıklar için geçerli kavramlar.
bu iki kavramı yitirmek ile başlıyor her şey.
Birbirinden ayrı düşünülemezler. Her zaman bir mekanın izlerini, her mekan da bir zamanın ruhunu taşır.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar