insanı strese sokan olaydır. her sene gerçekleşir. daha aklınızda taze anılarıyla duran milli piyango çekilişi, çeşitli konserler, taksim tacizcileri varken sıcaktan terlemiş bir halde hazirana girdiğinizi görünce bir burukluk yaşarsınız. zaman ne kadar hızlı geçiyormuş gibi düşünürsünüz ama geçen zaman değil sizsinizdir.
zamanın ne hızlı geçtiğini hatırlayıp son yılbaşında beraber olduğun babayla bundan sonraki yılbaşlarının hiçbirinde bir araya gelemeyeceğinin de bir anda farkına varmaktır. zalim kanser!
tütünü kupkuru olan sigara gibi birden bitiverir ve siz ne olduğunu anlayamazsınız. oysa yılbaşında kağıda yazmıştınız planlarınızı, hepiciği bu yıl gerçekleşekti ama altı ay geçmiş üzerinden ve hala kedinizle başbaşa, koltuğun üzerine tünemiş, sözlüğe nameler dizmektesinizdir. önümüzdeki altı ayda bellidir, balığın baştan koktuğu gibi. umut dersiniz, nerede, zaman dersiniz, ohoooo geçiyor işte. dünya bir gündür, o da bugündür felsefesine uyalım dersiniz, faydasız. geldiği gibi yaşamak olsa, gününüzün kapısı çalmaz. bir intihar rengi kaplar odanızın duvarlarını, bir göz yaşla güler geçersiniz. avuçta inadına yaşamak kalmıştır da gücünüz kesin çekmecede, halının altında saklıdır.
(bkz: baharı görmeden yaz geldi geçti.)
arada geçen zaman diliminde yaşadıklarınızı, eğer ki yüzünüzde sevimli bir tebessümle hatırlıyorsanız, ne kadar da çabuk geçmiş dedirtir insana.ancak, zor günleri tecrübe etme sırası size geldiyse, zaman geçmek bilmemiştir.
vakit bir türlü geçmezken yıllar hayatlar geçiyor işte. ancak yılbaşı yazısını görünce aklıma ilk gelen ankara'daki o talihsiz olaydı. acaba altı ay geçmesine rağmen önlemler tamamlandı mı? denetimler yapılıyor mu? altı ay sonrada ihmalin kurbanları olacak mı?
"Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona"
öyle zamanlar olur ki; dakikalar geçmek bilmez, sanki durmuş hissederiz zamanı, bir de bakarız yıllar geçmiş, çocukluğumuz dün gibi anılar taptaze ama biz yaşlanmışız...
zamanın hükmünün olmadığının göstergesidir. bu durum da bize şunu ima eder: anı yaşa, yarını düşünme yarın elbette bir şekilde gelecektir mühim olan içinde yaşadığın anın tüm güzelliklerine doyasıya varabilmek.