bugün

deniz gezmiş ve hüseyin inan ile birlikte idam edilen devrimci,vatansever.ölüme bile gülerek gittiği söylenir.idam edileceği avluya çıkarılırken yanındaki erler ile şakalaşmıştı.o derece ani ve istenerek ölğem götürüldü ki,spor ayakkabılarının ancak bir tekini giyebilmişti ölüme giderken.ruhu şad olsun...
(bkz: yusuf aslan)
(bkz: deniz gezmiş)
(bkz: yusuf arslan)
(bkz: gulun soldugu aksam)
son sözüm; yaşasın isçiler, köylüler ! yaşasın devrimciler ! yaşasın halkımın kurtuluşu ve bağımsızlığı için savaşanlar ! yaşasın tam demokratik türkiyenin kurulmasından yana olanlar ! kahrolsun emperyalizm ! kahrolsun faşist koalisyon!!
t. yusuf aslan
"iste geldik gidiyoruz.hoscakal kardesim deniz"
karşıyaka nın üç gülü'nden birisi.

asılmış bir al umuttan
karagücün korku dalında
şu can topraktaki üç fidan ölü.
ve artık ölmezliğin son boyutundan
göverir yeşil bahar yağmurlarında
denizgülü, yusufgülü, hüseyingülü.

ölümdür kimileyin kavganın tek ödülü.

kançiçeği sökünü arkalarından...
açmış böğrünü, hepsine ana sıcaklığında
devrimin kankalesi karşıyaka gömütlüğü.
ve gençlik günlerine doymamışlık dağından
bakar, alınlar mavide ve göğüs hep namluda
gezmişgülü, aslangülü, inangülü.

inanç bir deliçay ki yeşertir bir gün çölü.

karşıyakanın üç gülü
yürek dalıma gömülü
karşıyakanın üç gülü
tüm kançiçekleriyle
göz pınarıma gömülü.*
çok iyi araba ve uçak kullanabilen dönemin en önemli devrimcilerindendir. bir dönem filistin de bulunmuş ve gerilla eğitimi alarak faşist israil ordusuna karşı mücadele etmiştir. filistin dönüşünde türkiye de yakalanması ve çok ağır işkencelerden geçmesine rağmen konuşmaması kendisine ayrı bir saygınlık kazandırmıştır. taylan özgür'ün öldürülmesi sonrası mustafa yalçıner ile birlikte gece yaptığı eylemler ne kadar cesur ve gözü kara bir devrimci olduğunu ayrıca kanıtlamıştır yusufumuzun. * * *

edit: 68 kuşağı silahını halk'a hiç bir zaman doğrultmamıştır ve doğrultmadıkları için abd güdümündeki iktidarların faşizmine kurban gitmişlerdir. silahlarını emperyalizme karşı çevirmişlerdir ve kendilerine türk ordusunu değil, ülkemizde sayısı bilinmeyecek kadar fazla olan abd üsslerini hedef almışlardır.
edit2: gerçekten belki de acımasız olmadıkları için katledilmişlerdir. *
Ecnebi bir ulke adina, yine ecnebi bir ulkeye karsi 3-5 mermi atip, ulkeye donerek Kendi devleti'nin kolluk kuvvetlerine silah cektigi halde vatansever olarak nitelenen tek insandir heralde. Idam olunmasi mevzusuna gelirsek o gunun sartlarina gore belki de gerekli olani buydu. ama bugunun 10 kere idam olunmasi gereken vatan hainlerinin el ustunde tutuldugunu hesaba katarsak haksiz yere idam olunmustur.
belki iyi insanlardı ama bugünkü kanı görselerdi silahlı mücadeleyi başlattıklarına pişman olabilirlerdi. dilerim olurlardı.
silah,kan ve gözyaşı olmadan isteklerini anlatır kimseye model olmazlardı.
belki de celal doğan gibi anadolu'nun ücra bir yerinde belediye başkanı bile olurlardı.
kimbilir?
deniz gezmiş ve hüseyin inanla birlikte sosyalist devrim hareketini başlatan isimdir. hataları vardı veya yoktu tartışılır ama bana göre asılmaları onların deyimiyle de çok şerefsizceydi. amatör devrimci ruhlarıyla ve kendi doğrularıyla bazı işlere kalkıştılar. sağcılarsa yani "milliyetçiler"se(!) rejim koruyucuları oldular. devlet şöyle bir baktı biri rejimi degistirecek cok iddialı digeri ise korumak istiyor onlarda cok iddialı. sağcılar silahlandılar allah allah nidalarıyla ateş açtılar solculara, solcular da silahlanmak zorunda kaldı çünkü kayıpları artıyordu, bir nevi iç savaş başladı. devlet için sağcılar zararsızdı ve uyguladıkları şiddet göze batmıyordu. çünkü milletin yargıçları durumundalardı. poliste baskı ve siddetle fillere "zurafayım" dedirttirmeye çalışıyordu. solcuların isimleri her yerdeydi sağcılardan kimsenin adı piyasada yoktu. solcular aranıyordu sagcılar ortalıkta dolanıyordu. ikiside anarşi yaratıyordu ama fatura solculara kesildi. olaganüstü durumlarda, olaganüstü pratik çözümler ortaya atılır türkiyede. buda "asmayalım da besleyelim mi" tarzında bir şey oldu. bugün abdullah öcalanı asmayan türkiye o günlerde kendi insanlarını kendi milletini düşünen insanları böyle harcadı işte. gençlerdi, heyecanlılardı, biraz abarttılar bazı şeyleri ama seslerini duyurmak için başka şansları yoktu. ama seslerini duyanlar söylediklerini pek beğenmediler, rahatlarını kaçırdı, huzurlarını bozdu misler gibi makamlarında oturanları. öyle geldi geçti işte üç tane fidan.
birçoklarının yakalanışlarıda mit tarafından gerçekleştirildi.. küçük bir hikaye, her yerde geçmez.. ankara yakınlarında bir köyde 8 yasındaki bir cocuk elinde kırk tane ekmekle fırından çıktığında mit ajanları tarafından takibe alınmış ve karlı kış gününde bir mağaraya girdiği görülmüş, bunun üzerine yapılan baskında 42 solcu yakalanmıştı. içlerinden biride yusuf aslan'dı.
yusuf aslan'ın yakalandıktan sonraki dönemlerinde deyim yerindeyse gözünün döndügü söylenir. çok hiddetli ve hırçın bir solcuydu yusuf aslan. kendini tedavi edene doktor ona kebap söylemiş yemesi için. o da şöyle bir karşılık vermiş. "sen benim elime geçseydin ben senin kafanı keserdim sen neden besliyorsun beni" demiş. doktor da "işi elinize yüzünüze bulaştırdınız halada saçmalıyorsunuz. bende solcuyum ama adım gazetelerde orda burda degil, örgütü ne hale getirdiniz, üçünüzün isimleri yüzünden bütün çabalar bir hiç oldu" demiş ve yusuf aslan'ın psikolojik açıdan çökmesine neden olmuştur bu doktor.

Not: anlatılanlar kaynaklarda geçmeyebilir ama kesinlikle dogru ve yasanmıs hikayelerdir.

(bkz: deniz gezmiş)
(bkz: hüseyin inan)
Hıdrellezdi altı mayıs bana
Çocukken

Ve aynı zamanda sana

Büyüdük sonra çabucak büyümez olaydık

Güya adam olduk

Olmaz olaydık

Ve "darağacında üç fidan" oldu
Altı mayıs

Hem bana
Hem de sana kırıldık ard arda

Unuttuk hıdrellezi

Ve ateşler yakmayı hıdrellez aşkına zılgıt çekip
Ve üzerinden atlamayı ateşin

Daldık kedere gama

Dalmaz olaydık

Hıdrellez kalaydı yine sadece altı mayıs
Çocukluğumuzdaki gibi

Hem bana
Hem de sana

Olmayaydı "darağacında üç fidan"

Ve böyle bir altı mayıs fidanları kıran

Büyümez olaydık
Güya adam olmayaydık

Hıdrellez kalaydı yine altı mayıs bir mayıslardan kalma

Hem bana

Hem de sana

Kıyan eller kırılaydı da kıyamayaydı altı mayısta üç fidana.

Türkçesi: Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin inan'ın anısına, Faşistler, Emperyalistler ve uşaklarının inadına,
6 mayıs sabahı, darağacına götürülürken başgardiyanın odasına götürüldü... Az önce Deniz'in oturmuş olduğu sandalyede oturuyordu... Asılmadan önce son oturduğu sandalyede... Biraz sonra kavuşacaktı deniz'e... Ayaklarındaki zincirler çözüldü... Kendisine hüküm okundu. Bir diyeceği olup olmadığı soruldu.. "bir diyeceğim yok, karar bana aittir." dedi. Doktor çağırdılar yanına... "Hiçbir şeyim yok. Sanki komada olsam asmayacak mısınız?" dedi. Yusuf, babasına, köydeki akrabalarına ve köy halkına son mektuplarını yazmıştı dört gün önce cezaevindeki hücresinde... Koynunda saklıyordu o ana kadar... infaz savcısı aldı mektupları... "Mektupları yerine verecek misiniz?" diye sordu savcıya... "Elbette vereceğiz, bize güvenin yok mu?" diye yanıtladı infaz savcısı. Yusuf gülümseyerek "niye güvenim olsun?" dedi.... Haklıydı da... Babasına yazdığı mektuplar bile ne zorluklarla teslim edilmişti ki diğer iki mektubuna el konuldu... Niye güvensindi ki onlara? Üç fidan yan yana gömülmek istemişlerdi... Kabul etmediler, aralarında bir tane mezar olma koşulu koydular.... Sanki öldükten sonra ne olacaksa artık... mezarlarını ilk ziyarete giden genci, ilk sokakta bağıran kadını, onlar için ilk ağlayan vatandaşı tutuklattılar.. Ailesinin, akrabalarının evlerini sardı tüm polisler, jandarmalar... Niye güvensin ki?
yusuf aslan'la aynı kişi değildir. kaynak için:
(bkz: gülünün solduğu akşam)

deniz gezmiş ve hüseyin inan'la birlikte idam edilen devrimcidir.
aslan kadar yüreği olan mütevazi insan, can yoldaş, büyük devrimci..
ölümünün 36. dönümünde saygı, sevgi, özlem ve hasret içerisinde anıyoruz ve selamlar yolluyoruz..
bu gece gökteki üç yıldızdan biri'dir yusuf..
hep parlayacak ve bu dünyayı aydınlatacak olan..
her daim gülen, herşeyden mutlu olabilen ve gencecik yaşında darağacına gönderilmiş fidan.

36 yıl oldu hüseyin gibi deniz gibi.
Ölümünün 36.yılında saygı, sevgi ve çok büyük özlemle andığım devrim şehidi. Utanıyorum da bununla beraber, bize emanet ettikleri bayrağı taşıyamadığımız için, onlar kadar cesur, onlar kadar paylaşımcı olamadığımız için. Bizi affetin Deniz, Hüseyin, Yusuf, Mahir ve daha nice adını bilmediğimiz devrim şehitlerimiz; bizi affetin.
deniz'le beraber kırsal alana geçmek için ankara'yı terk ettikten sonra,
sivas'ın şarkışla ilçesinde güvenlik güçleri tarafından kasığından vurulmuş, saatlerce kendisiyle ilgilenilmemiş, adeta ölüme terkedilmiştir. neden sonra ameliyata alınmış, ancak daha sonra da o soğukta çıplak bekletildiği için zatürre olmuştur.
yani, daha öldürmeden işkence etmişlerdir yusuf'umuza...

çatışma olduğunda saat altı buçuk civari iken, deniz yakalandığında gecenin iki buçuğuna geliyordu saat ve hala müdahale etmemişlerdi bu gülen yüze.

ve sonunda ölüme bile gülerek yürümek, anca yusuf'a yaraşırdı.
ülkesini emparyalist düşmanlara karşı savunan ve emparyalizme mahkum olmamasını savunan nice yusuf lara örnek olan güzel insan.
1947 yılında yozgat ın çerkez köyü olan çekerek de doğmuştur. bu köy daha sonra çorum a bağlanmıştır.
O zamanlar için şunu söyleyebiliyorum: iki tarafta -her ne kadar çok kanlı olsa da- çok daha saf bir temizlikle seviyorlarmış ülkelerini. Ya şimdi öyle mi? iki taraf içinde söylüyorum yine: şu an o günlerden aramızda kalabilen çok adam bir yerlere geldi. iki taraf içinde çok üzülüyorum ben, yaşamları çetinlikle geçmiş. Gencecik yaşlarında toprağa düşmüşler.
gemerek'te vurulup yakalandıktan sonra hastanede kaçmaması için yatağa prangalanan,ateşler içinde yanarken hiç bir tedavi yapılmayan devrim yolcusu...
38 yıldır 25 yaşında olan devrimci.