halk dili ile saray dili farklıdır arkadaşlar..
selçuklu'nun yıkılma sebeplerinden biri de devletin halktan tamamen kopuşu ile oğuz isyanları çıkmasıdır.
bunu anlatmaya çalışıyoruz ve halk diline de saf diyen yok.
dil devrimi ile resmi türkçe saray dilinden halk diline evrilmiştir, yeniden bir dil üretilmemiştir.
ve yeni bir alfabeye geçiş yapılmıştır. dil halkın diliyle aynı dildir.
1920-30'larda eklenmeye çalışılan pek çok yapay kelime halkta karşılık görmeyerek kullanımdan geri kaldırılmıştır mesela..
halkın dili yüzlerce senedir bellidir. eğitim seviyesi düşük bir halkın dilini yapay müdahaleler ile değiştiremezsiniz; ne Osmanlı, ne Selçuklu, ne Cumhuriyetin ilk yılları..
gevheri'nin dağlara gel, dağlara..
dadaloğlu'nun ferman padişahın dağlar bizimdir sözleri ve daha nicesi günümüz ile aynı dildir.
halk türkçesidir.
yunus sen bu dünyaya niye geldin?
yunus sen bu dünyaya niye geldin?
gece gündüz hakkı zikretsin dilin; allah allah!
gece gündüz hakkı zikretsin dilin...
enbiyaya uğramaz ise yolun,
enbiyaya uğramaz ise yolun;
göçtü kervan kaldık dağlar başında; allah allah!
göçtü kervan kaldık dağlar başında...
Kendisini nefsinden arındırılmış bir hayata adamış büyük üstad gerçekten saygı duyulası yaşadığı çağın örnek insanı.Allah aşkı işleyen tasavvuf öncüsü zaat.
Yunus Emre, 1240’lı yıllarda, Orta Anadolu bölgesinde dünyaya geldi. Kesin doğum ve ölüm tarihleri bilinmemekle beraber, 1241 yılında, Kula’da dünyaya geldiği tahmin edilen şair, 1321 yılında hayata gözlerini yumdu. Kökenine dair diğer tahminler ise Mihalıççık ve Karaman üzerinde durmaktadır.
Yunus Emre’nin dünyaya geldiği yıllar, Anadolu’da iç düzenin bozulduğu, Moğol akınlarının Türk yerleşkelerini tehtit ettiği ve de kıtlık, kuraklık gibi pek çok doğal afetin yaşandığı bir döneme tekabül etmektedir. Bu olaylar Yunus Emre’nin hayata bakış açısına da yanmış, güzel ve anlamlı bir yaşamı, ahlak felsefesini ve de Allah sevgisini eserlerine yansıtmasına sebep olmuştur.
Yunus Emre’nin okur-yazarlığına dair kesin bir bilgi bulunamamıştır. Kendisi Taptuk Emre’nin dervişidir ve yaşamının bir kısmını Hacı Bektaşi Veli’nin yanında geçirmiştir. Kendisini Taptuk Emre’nin dergahına yönlendiren kimsenin de Hacı Bektaşi Veli olduğu araştırmacılar tarafından belirtilmektedir.
Yunus Emre’nin iki büyük eseri vardır; Divan ve Risalet-ün Nushiyye. Divan’da sanatçı şiirlerini toplamıştır. Aruz ve hece ölçüsüyle yazılan bu sefer, yedi nüsna olarak kendi içerisinde farklı bölümlere ayrılmıştır. Risalet-ün Nushiyye ise Nasihatler Kitabı anlamına gelen bir eserdir ve mesnevi biçminde yazılmıştır. Kaleme alındığı tarih 1307 olan Risalet-ün Nushiyye aruz ölçüsü ile kaleme alınmış 573 beyitten oluşmaktadır ve döneminden günümüze ulaşmış bilinen beş nüshası vardır.
Yunus Emre, 1321 yılında, 80 yıllık dolu dolu geçen bir yaşamın ardından hayata gözlerini yumdu. Mezarının yeri tam olarak bilinmemekle beraber Eskişehir, Kula, Erzurum ve yurdun pek çok farklı bölgesinde yer alan ve Yunus Emre adına düzenlenmiş olan mezar ve türbeler bulunmaktadır.
ŞÖYLE GARiP BENCiLEYiN
Acep şu yerde varm'ola
Şöyle garip bencileyin
Bağrı başlı gözü yaşlı
Şöyle garip bencileyin
Gezdim urum ile şamı
Yukarı illeri kamu
Çok istedim bulamadım
Şöyle garip bencileyin
Albulbaki Gölpınarlı hoca Yunus Emre'nin tekke propagandacısı olduğunu bir şiirinden hareketle iddia etmiştir. O, rum illerine taptuk namını yaymak için gittiğini, oralarda kaldığını kendisi anlatır. ihtimal o ki Yunus'un bir çalgısının bile olduğunu söyler. Yani düşününce insan tuhaf oluyor gerçekten. Elinde bir sazla il il gezip tekke reklamı yapmak.. böyle söyleyince tuhaf oluyor ama muhtemel yaptığıda bu idi.
hakkında anlatılan onlarca menkıbe vardır. benim en hoşuma gideni de şudur:
rivayete göre yunus üç bin şiir söylemiş. bunlar bir divan halinde toplanmış. bu divan molla kasım adlı mutaassıp bir hocanın eline geçmiş. molla kasım bir su kenarına oturup divanı okumaya başlamış. şeriata uygun görmediklerini okudukça yakmış. bu şekilde şiirlerden bin tanesini yakınca usanmış, bin tanesini de suya atmış. üçüncü bine başlayınca;
"derviş yunus bu sözi eğri büğrü söyleme
seni sigaya çeker bir molla kasım gelir"
beytine rastlayınca yunus'un kerametine inanmış, erenlerden olduğunu anlamış. divanı öpüp başına koymuş. ne çare ki elde bin şiir kalmış.
yunus'un o yakılan bin şiirini gökte melekler, suya atılan bin tanesini suda balıklar, kalan bin şiirini de insanlar okumaktadır.