varoluşsal ilk roman olarak kabul edilen dostoyevski’nin kitabı. bu kitabı en özel kılan şey, dostoyevski’nin kendini olduğu gibi gerçek bir şekilde kabul etmesi , insanın en derinlerinde yatan kendine dahi itiraf edemediği şeyleri, nasıl acınası, aşağılık bir varlık olduğunu kendine açık açık söylemesidir. yani ben bile bazen kendime itiraf edemiyorum hissettiğim o aşağılık duygusunu ( eğer varsa) ama o bunu herkesle paylaşabiliyor. kendisini olduğu gibi kabul ediyor. rus edebiyatının bana kalırsa en iyi eserlerinden biridir çünkü rus edebiyatı tumturakları sözler söylemez, sana hayatı yalın ve çıplak bir şekilde anlatır. sanatı toplum için icra eder.
dostoyevski gözünden yaşamın gidişatı içerisinde varoluş anının merceklendiği eserdir. insanlığın en karanlık ve dip duygularının anlatıldığı kitapta bireysel yaşamımızda varolan mutlak yalnızlığımız çok net bir şekilde anlatılmıştır.
Hepimiz dostoyevsi'nin yeraltından çıktık. Çürük dişlerle duvarlara yumruklar attık. Sokakta rütbelilere yol vermedik ve bununla gururlandık. Kırkımızdan sonra öldük.