''bir kere kendinden kuşkuya düşerek başlarsa iyi eder. Descartes o kuşkuyu şuna yakın sözlerle ortaya koymuştu: 'Bugüne kadar babam, annem, öğretmenlerim bana birçok şeyler öğrettiler. Acaba öğrettikleri şeyler doğru mu değil mi, sağlıklı mı değil mi, benim bütün bunları kuşkuya koymam, temelden gözden geçirmem gerekiyor.' Başta insanın kendini gözden geçirmesi, neyi bilip neyi bilmediğini ortaya koyması gerekir.
ikincisi, zihnindeki kavramlarla teker teker hesaplaşması gerekir. Ama bunu nasıl yapması gerekir diye soracak olursan, bir düşünce tarihi* çalışması içinde yapması gerekir. Yani insan düşüncesinin gelişimini başlangıcından bugüne getiren güvenilir bir kitap eline geçirirse, kendisine yanlış bilgi vermediğine inandığı kitapta kavramların dönüşüm koşullarını dikkatli bir biçimde izlerse, ayrıca eline yine güvendiği bir 'felsefe sözlüğü' geçirebilirse, o zaman felsefe için gerekli bilinci oluşturmuş demektir. Bundan sonrası ona kalmıştır. Eğilimlerine göre, şunu okur, bunu araştırır, Descartes'i sevmeyebilir ama Locke'u sevebilir, Locke'u sevmeyebilir ama Bergson'la ilgilenebilir; ama şunu da söyleyelim ki, iyi bir felsefe adamı, tıpkı iyi bir müzikçi gibi sevdim sevmedim demeden, felsefenin bütün büyük adlarını iyi bilmek zorundadır. Yani ben müzikçi değilim, o yüzden büyük bir rahatlıkla durmadan Beethoven dinliyorum. Ama ben müzikçi olsaydım, hiç sevmediğim Stravinski'yi de dikkatle dinlemek zorundaydım.
ayrıca hiçbir zaman felsefenin alanına hapsolup kalmamak gerekir. Bizim kesimin bazı cahil bireyleri arasında şöyle sözler duyarsınız: 'Ben edebiyattan hiç anlamam, ben felsefe adamıyım.' Edebiyattan hiç anlamayan felsefe adamı, felsefe adamı değildir. Yani Dostoyevski'yi tanımıyorsunuz, Flaubert'i tanımıyorsunuz, Balzac'ı tanımıyorsunuz ama Kant'ı tanıyorsunuz. Hadi ordan derler adama. insan bilgisi bir bütündür diyordu Descartes. Bilimi, sanatı ve felsefeyi temel koşullarında bir bütün olarak kavramadan hiçbir bilimsel, felsefi ve sanatsal çalışma yapamayız. Yaparız, o kendine göre bir şey olur. Yapılır, ama gerçek anlamda bir kültür çalışmasının bütünsel bir bakışı gerektirdiği kesindir.'' *
ek: Richard Osborne'un nokta yayınları'ndan çıkan kitabının adıymış aynı zamanda 'yeni başlayanlar için felsefe'. kısa yoldan direk bu kitabı alıp bir başlangıç yapmak da mümkün ama tavsiye eder miyim? hayır.
o hep kendimin sandığın şahsi fikirlerinin kaynaklarına varmak ve en önemlisi bir çoğunun dayatıldığına aymak. herşeyi temellendireyim derken ucu psikopatlığa varıyor, bilmeyenlerin/sorgulamayanların içinde akıllıların içinde gibi delisin vesselam.
sofinin dünyası felsefeye girmeden önce iyi gider diye düşünüyorum ama açıkcası onca merakla aldığım kitabı sonrasında kitaplığa yerleştim yarıyı biraz geçtim devamı gelmedi tıkadı biraz ygs ve lysye çalışmaya çalışmama bağlayabiliriz.
başlangıç düzeyindeyseniz ilk önce kitaplara sarılmayın. Felsefe insanın kendini keşfidir. Önce düşünmeyi keşfedin. Sonra düşünün. BiR şeyleri kendi kendinize keşfedin. Sonra düşünürleri okursunuz. Denize çıkmadan rehber tutmanın gereği yok.
Önce merak olacak, bir şeyi merak edeceksin. Bu zaten insanın doğasında olan, kaçınılmaz bir şey. Bu noktada doğru soruları sorarak kendi zihninde bir cevap arayacaksın. Sokrates'in, her şeyin bilgisi aslında insanların zihninde zaten vardır, bunu ortaya çıkarmayı bilmezler fikri, doğru yönlendirmeyle insan zihnini çalıştırarak önceden bilmediği cevaplara ulaşmasına dayanmaktaydı. Biz önce bunu kendimize uygulayacağız.
Ancak sonrasında asla bununla yetinmeyeceğiz. Çünkü çoğu zaman doğru soruyu sormadığımız için ve yeterli bilgimiz olmadığı için yanlış veya eksik sonuçlara ulaşırız.
Yani mutlaka okuyacağız.
Okuyacağız dedik,
Ama ne okuyacağız? Çağdaş düşünceye nasıl ulaştığımız anlamak için eski Yunan filozoflarından başlayıp her şeyi üst üste dizeyim dersek kaybedileceği en başından belli bir işe girişmiş oluruz. Toplumun geneline hitap eden, bize indirgenmiş kitaplarla işe başlayın derim.
Neyse yazmaktan sıkıldım. Bence Bedia Akarsu'nun çağdaş felsefe kitabıyla bir giriş yapın. Güzel bir özet ve ilk adım olacaktır. Sofi'nin dünyası'nı duymuşsunuzdur ama biraz daha uzun sürer. Aynadaki kız göz kırptı falan. Bence çocuk değilseniz Sofi'nin dünyası pek sarmaz.
felsefe, herhangi bir şeye bağımlı olmaksızın kritik sorular sormayı amaçlar, sorgulamayı amaçlar. sorulan bu sorulara verilen cevapların sistematik mi olması gerektiğini yoksa sistematik olmaması mı gerektiğini de sorgular. böylesine geniş bir çerçeveye sahip, düşünce sanatı olarak isimlendirilen felsefe için "yeni başlayanlar için" gibi, herhangi bir sistematik yönlendirmenin yapılmasını uygun bulmuyorum.
insanın içinde zaten bu ışık mevcuttur, o bir yerlerden başlamıştır veya başlar.