dan brown bi karakterinde vurgulamıştı yanlış hatırlamıyosam. 30 lu yaşlarında genç sayılan bir profesör. benim yaşlı halimi göremeyeceksiniz, hep böyle hatırlayacaksınız diyip intihar etmişti.
korku değil belki ama yaşlanacak olma düşüncesi hoşuma gitmiyor.
güzel bayanlara, çıplak kadınlara falan aynı şekilde ilgi duyacak mıyım onu da merak ediyorum açıkçası. 100 yaşındaki dedeme porno izletmiştim bir keresinde. gözlüklerini taktı, tv'ye bakıp "ne yapıyor onlar oğlum?" dedi. "her şey değişiyor, bir bu değişmiyor dede" dedim. gülmüştü. sonra kafasını cama doğru çevirip, dışarıya baktı "yağmur geliyor galiba" dedi. sanırım onu hiç etkilemedi.
her insanın içten içe içinde bulunddurduğu bir his. Çünkü ne kadar inkar etsek de bütün içgüdülerimiz hayatta kalmak ve üremek üzerine şekiileniyor. Eğer ikisini sağladığımızı hissettiğimizde mutlu oluyoruz sağlayamadığımızı düşündüğümüzde üzülüyoruz korkuyoruz. Yaşlanınca da doğal olarak ikisi de kaybetme olasılığımız artıyor ve bu yüzden hepimiz yaşlanmaktan korkuyoruz.
Bebeklik: Zero, tın...
Çocukluk: Bana bebek muamelesi yapmayın... Büyümek istiyorum...
Gençlik: Sevişmek istiyorum...
Orta yaş bunalımı: Bugün 35. doğum günüm, bir yaş daha yaşlandım ve bir sürpriz olmazsa kutlamayı düşünmüyorum.
Yaşlılık: Ölmek istemiyorum.
Ölmekten değil de yaşamdan korkuyorum. Elim ayağım tutmayacak, gözlerim görmeyecek, kulaklarım belki de duymayacak. Bakıma muhtaç olacağım, belki de evde istemeyeceğim, bir huzur evine falan da yerleştirileceğim. Ölmek, yaşlılık belirtilerini şimdilik çok önemsemiyorum. Ama en çok da bu hayatta istenmeyeceğim ya işte şimdiden o korkutmaya başladı.