insan ruhu yaşlı doğar ve giderek gençleşir, bu yaşamın komedisidir. insan bedeni ise genç doğar ve giderek yaşlanır, bu ise yaşamın trajedisidir. der o.w. üstad.
insanın fizyolojik, fiziksel yaşlanması durumu da ruhta olumsuz etki ve bıkkınlık meydana getirmez mi? onu da yaşlandıkça görürüz.
o çocukluğun verdiği pervasızlık yok artık. 24 oldu yaş. bir mesleğim var. eylüle kadar oyun ve kitaba kendimi adamış biriyken,
öğretmenlik ile birlikte o zamanın bir çoğu artık yok elimde. her tatil arası ısparta'dan istanbul'a mekik dokumaktan, gerekli gereksiz akrabaların gönlünü yapmaktan, kısacası o hiç bir yükümlülüğün olmadığı öğrencilik hayatının peşine gelen bir anda o kadar şey.
asla ama asla yapmam dediğim şeyleri birer birer hayatın sana yaptırması ( ki bunlardan biri takım elbise giymek mesela) değişmek.
herakleitos'unda dediği gibi değişmeyen tek şey değişim sanırım.
yaşlanıyoruz sözlük.
şu bir kaç yıllık öğrencilik yıllarınızın değerini iyi bilin.
Garip bir his. Bir yerlerden pat diye bir fotograf cikar karsiniza. 5 yil oncesine ait. Soyle bir bakarsiniz, iciniz ciz eder. Artik gozlerinizin etrafinda cizgiler vardir. O fotograftan bugune kadar yasadiklarinizi dusunursunuz. Gozleriniz daha bir neseli gulmektedir 5 yil once. Yorulmamissinizdir daha, hayattan beklentileriniz daha tazedir. Ne kadar donmek isteseniz de o gunlere mumkun degildir artik...
Kaçınılmaz gerçek.zamana direnmek estetikle bile zor.sonuçta ağzını gözünüzü oynatamıyorsun.özellikle gençken karizma olup yaşlılığında çok çirkinleşen Mickey rourke var.
Az önce dedemin tansiyonuna bakmak için gömleğini sıyırdığımda karşıma çıkan acı gerçek. sarkmış ve beyazlaşmış bir deri, kırışıklıklar, vücudun saçma sapan yerlerinden fırlayan kıllar. 76 yıllık bir beden. Sanki yaşamışlığın yorgunluğu var üstünde.
her şeyin ilacı zaman deriz de bizi öldüren de o değil mi? kötü oldum lan. kendimi düşündüm. o halimi yani. o yaşı görebileceğim bile belli değilken sadece düşünmesi bile içimi bi şekil etti amk. acaba kendi de bu yorgun ve yaşlanmış bedene bakıp bir şeyler düşünüyor mu? mesela ölümü.. Bazı organları çoktan iflas etti. her akşam yattığı yataktan "acaba sabaha çıkabilecek miyim" diye düşünüyor mu? yaşlılar ne düşünüyor acaba? bir genç insana bakarak daha çok boş vakitleri var. Bu vakitleri neyle geçiriyorlar?
dedem ölmesin diyemem. her canlı gibi o da tadına bakacak. en azından acı çekmeden göçüp gitsin diye dua edebilirim.
daha sık korkarsın. herhalde yaşlanmak böyle bir şey.
çok klişe ama insan hiç yaşlanmayacak gibi hissediyor. ara ara yaşlandığını, yaşlanmaya başladığını anlıyorsun ama.
korkuyor insan. bilmem, belki de sadece ben korkuyorumdur.
artık seçimlerinin sonuçları daha kesin oluyor. telafi etme şansın kalmayabiliyor.
mesela bu gece, herkesten, bayramdan, kalabalıktan kaçıp kafamı dinlemek için, yalnız kalmaya koşa koşa geldiğim evde, çok daha yalnız, çok daha mutsuz olmaktan ölesiye korktum birden.
neler neler anlatasım var. ama ne yazsam olmayacak. ben yaşlandıkça korkuyorum. bir gün mesela, "keşke bir kızım olsaydı" dediğimde telafisi olmayacak. bu pişmanlıktan korkuyorum. ama nasıl bir korkmak amına koyim! umarım sizin daha istikrarlı hayatlarınız vardır.
Balkona topu kaçan çocuklar "amca, topumuz kaçtı" diye kapıya geldi. Top sesinden tüm şikayetime rağmen topu kesmediysem, oradaki 'amca' sıfatını doğrulamamak içindir.
10 yil onceki fotograflarini gorunce aboo demektir.
sizin yaninizda israil e atip kola icmiyom deyip master card visa tasiyan facebook u olanlara ne salak diye bakmaktir.
eskiden olan olaylar icin simdi farkli tepkiler verecegini bilmektir.
hayaller kuramamaktir.
agir agir yasitiniz futbolcu kalmaz. tvde yeni yuzler.
olup gidenler.
geriye baktiginizda sanki gecmis en fazla bi haftaymis gibi gelir.
anilar yuzler adlar unutulur.