Once kendin icin uzulursun. Gecen yillara efkarlanirsin. Yarak kurek mevzular icin uzuldugun zamanlara kizarsin. Sonra bir bakarsin ki, annen baban yaslanmis. Iste o his var ya o his, esas icini acitan odur.
Bir ayrılık yaşadım ömrümden 10 yıl gitti. Bir sabah uyandığımda ayrılığın 76. günüydü çenemdeki bir tel sakalım beyazlamıştı. O gün dedim ki ayrılık beni öyle bir yaşlandırdı ki bir de üzdü.
kendinizden genç dostlarınıza "haydi çıkın, boğaz'a kahvaltıya gidelim" dediğiniz cumartesi ve pazar sabahları 12'den evvel cevap alamamaktır. gençler geceyi sabaha bağlamış uykudalar, siz geçen gece evden çıkmamış sabah da emekli albay gibi dikilmişsinizdir zira.
Korkutucudur. Gençliğin verdiği tutku, keşfetme merakı, yeni duyguları hissetme arzusu yerini belirlenmişlik ve kayıpların getirdiği, hiç yapılamayanların verdiği hüzne bırakır. Niçin uyanıyor olacağım yaşlandığımda? Dünyada birkaç yer görmüş olabilecek miyim? Şeylere yine aynı heyecanı duyacak mıyım? Bedenimi beğenecek miyim? Varsa bana eşlik eden biri, bana yine aynı bakıyor olacak mı? Yoksa daha genç ve yeni olanlara mı kapılacak?Tenine dokunmak yine içimi kıpırdatacak mı? Neye heyecan duyacağım ben? Okumadığım kitaplara,izlemediğim filmlere mi? Yazdığım dandik makaleye mi? Hala o atlı karıncada mı dönüp duruyor olacağım? Hep bir şeyleri kaçırdığım hissi hala benle olacak mı? Bekleyip görmek için cesaretim yok. Kırktan önce ölmüş olmalı.
24 olunca düşündüm bunu ilk defa. Neden bilmiyorum ama hep böyle büyük olmak istemiştim şimdiye kadar. Anneme babama baktım yaşlanmaya başlamışlar yaşlar 40 küsür olmuş artık eskisi gibi değiller hastalıkları başladı hareketler kısıtlandı fln. Dedim ulan ne kaldı 40a, ne boş şeylerle geçirmişiz hayatı şimdi başlasam köpek gibi çalışmaya 10-15 seneye anca zengin olup rahat bi hayata sahip olabilirim. Peki ya sonra? O paraları yiyecek sağlık olmadıktan sonra ne işe yarayacak?