dinlediğiniz sanatçıların birer birer bu dünyadan göçüp gitmesi. anıların olması ve onları özlemek, hüzünlenmek onları hatırlarken yüzünde bir tebessüm oluşmasıdır.
macera hissinin sona ermesi. kırkımı bitirmek üzere olduğum şu günlerde yavaş yavaş etkisini hissetmekteyim. filmler, müzik, kitaplar, kadınlar artık ilgi çekici gelmiyor eskisi gibi. bir havadis değeri olmaktan çıktı. hayatla oyunlar oynamanın da bir esprisini görememeye başladım. sadeleşme, olabildiğince yalnızlaşma, uzaklaşma, daha da dışarı kalma isteği ana motife dönmekte. bu yaşa geldiğinde kimi sığınakları yaratamamış birisiyseniz benim gibi, bu olup bitenden sıyrılmaya bir gerçeklik verememekten kaynaklanan bir daralma kalıyor elde. bu da fena haliyle. içinde olmak istemediğinizin içinde kalmaya ve içerisinde oyunlar oynamaya da devam ediyorsunuz az biraz katlanılır kılma adına ama istediğiniz bu oyunlara tamamen bir son vermek ve başka bir yaşama gidebilmek. can sıkıcı. filmleri izlemeye, şarkıları dinlemeye, karşınıza çıkan kadınlara ilgi göstermeye, bir kitabın ilk sayfasını açıp sonrasında kendinizi yüzüncü sayfasında bulmaya, arkadaşlarla zaman geçirmeye, yeni giysiler almaya, bir takım yerleri görmeye devam ediyorsunuz. oysa bunlar artık bir şey olmaktan çıkalı çok zaman oldu. devri ve hikayesi bitmiş bir kimse olarak elinizde kalan tekrarlarınıza dönüyor.
kaçınılmaz bir sondur ve her insan karşılaşacaktır ancak ihtiyarlamak ve yaşlanmak arasındaki ince çizgiyi de bilmek gerekir. herkes yaşlanır ama herkes ihtiyarlamaz kolay kolay. 70 yaşına gelip de gayet dinç olan erkekler ve kadınlar vardır ama çok düşük bir yüzde ama ne olursa olsun gene de bu türde şahıslar mevcuttur dünya üzerinde.
hem de öyle borçlanmak, ki yüzde eksik olması istenen kırışıklıklara bakamamak. saça su vurup havluyla kuruturken, havlunun iplikleri arasına sıkışmış saç tellerine hasret kalmak. önceleri beyazdı dediğin dişlerin, sarının tonlarından kahveye doğru gittiği günlerde, ''diş fırçası''na küsmek, diş macununu ne zaman aldığını hiç mi hiç hatırlamamak. içten bir şey yapmak için şevk gelmemesi. önceleri mahallede top oynayan çocuklara karışırken, şimdilerde ''ekmeğimi alayım da, kapımdan içeri gireyim'' diyebilmek. ekmek parası telaşının yaşlanmak kelimesine olan doğru orantısını çözmeye çalışmak. daha çok yorulmak, yoruldukça kaçmak, hareketten kaçmak, devinimden kaçmak. aşık olmamak, olamamak; eski defterleri karıştırıp, eskilerin mutluluğunu gördükçe, dürülen o defterlere pişman olmak. yalnızlığa mahkum olmaktır belki de, tek kişilik yatakta.
sevgili günlük; bugunlerde dante gibi aynaya baktıgım da kulak kepçemde siyah bir kıl gördüm sonuç olarak bu durum somut olarak yaşlanma belirtisi zaten çocukların bana amca demesinden şüphelenmiştim.
insan yaşamının maddi manevi yürüyerek belki de koşarak gelmiş olduğu final noktası.
insanın artık acelesi yoktur, hareketleri tamamen yavaşlamıştır. Geçmişin aynasında Azrail'in göz bebekleriyle buluşma beklenmektedir.
'La finale'
Bir yanda içinizin kıpır kıpır olduğu çocukluğun diğer yanda bıyıkların yeni yeni terlediği gençliğin heyecanını tam yaşayamadan o yılları özler bulmaktır kendini.
Yaşlanmak belki ölümden bile daha kötüdür.
Çocukken sığındığınız anneniz babanız belki yoktur dünyada.
Beraber oynadığınız insanların bile bir kısmını kaybetmişsinizdir.
Yüzünüzdeki pürüzsüzlük yoktur. Her yanınız kırış kırış olmuş, damarlarınız çatlayacak kadar genişlemiştir.
Çocuk gibi hassas ve alıngan olmuşsunuzdur.
işe yarar olmadığınızı düşünür, inatla bir iş becermek için çabalar bazen de sakarlıklar yaparsınız..
Kolaylıkla hasta olursunuz..
Belki hastalıktan tuvalete bile gidemezsiniz.
Yanınızdan koşa koşa geçen her çocuk sizden bir şeyleri de alıp götürür.
Her an ölümle burun buruna hissedersiniz kendinizi.
Ve bu öyle bir histir ki yirmi yaşında bile sizi çökertebilir.
Çünkü nasıl on yaşında sümüğünü çeke çeke ilkokula gidiyorken üniversiteyi bitirecek yaşa geldiysen, bir gün yirmi yaşından yetmiş yaşına geleceğini bilirsin..
Ama yine de , herkes seni terketse bile, hasta olsan bile, yürüyemiyorsan bile bu dünyayı bir dakika daha görebilmek için savaşırsın..
en büyük korkumdan bir önceki korkum. Anne babamın yaşlanması bile üzerken beni, kendimi hiç düşünemiyorum.
Not: en büyük korkum da ölmek, sevdiğim insanları kaybetmek zaten.
önce saça beyazlar düşer, sonra göz altlarında torpacıklar oluşmaya başlar, gıdılar çıkar göbek fışkırır cilt buruşur ve sürekli gençliğinden örnekler vermeye başladığında bilki artık yaşlanmassın.