insanların çılgınca bel bağladığı olgu.
Hep daha ilerisi var çoğunun aklında. Kötüler Bu dünyada olmasa bile öteki dünyada muhakkak bedelini ödeyecek gibi safsatalarla birbirimizi mutlu etmeyi pek severiz.
Reenkarnasyon gibi daha mistik olanlar daha havalı gelir kulağa. Tabii bunun da inananı çok.
Ama yaşamın bir gün son bulacağı, hepimizin hiç var olmamışçasına yok olacağı bir türlü aklımıza yatmaz. Yaşamak şakaya gelmez gibi ergen aforizmalarıyla ağır derecede kıro hastalığına yakalanmamışsanız, yaşamın süreç ölümün ise bitiş olduğunu kabullenmek daha kolay olur.
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak. Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde. Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yani ağır bastığından
siirde de soylendigi gibi bir dunya agrisidir. buradaki yasama yasam denemez; gercek yasam, gercek mutluluk obur dunyada bizi bekliyor. buradaki agri ise muminler icin, burada pisip sabredecekler ki cenneti hak etsinler.
nefes almak değildir. hissetmektir. iliklerinin en içinde bir sıcaklıktır yaşamak. Hayal etmektir yaşamak. Peşinden koşmaktır bu hayallerin son nefese kadar.
beklenen otobüs dolu gelmiştir, bir sonrasını beklerken arkanda duran tarifeden gidenin son sefer olduğunu öğrenir gülüverirsin ya. işte.. öyle bir duygudur yaşamak.
... Başımda senin kuşların kanat çırpıyor şimdi
Oldurduğun yemişlerin ağırlığından
Dallarım yere değiyor
Güneşi batmadan saçlarının
Bir dolunay doğuyor bakışlarından
Gün boyu senden bir meltem esiyor yanan alnıma
Uykusuz gecelerim seninle apaydınlık
Başım dönüyor, of başım dönüyor yaşamaktan
Ölebilirim artık...
Yüksek ve sarp bir kayalıkta, ancak iki ayağımın sığabileceği, dar bir çıkıntıda, dört bir yanım uçurumlar, okyanuslar, sonsuz bir gece, sonsuz bir yalnızlık ve hiç bitmeyecek bir fırtınayla sarılmış durumda yaşamak zorunda olsam ve bütün ömrümce, bin yıl boyunca, hatta sonsuza kadar o bir karış toprakta durmamda gerekse o şekilde yaşamak, şu anda bir yarım saat içinde ölecek olmaktan çok daha iyidir.