Kimin ne ictigini ya da kimi siktigini elestirmekten daha fazlasi olan zaman dilimi. Birakin gari bu isleri. Yok icki harammis yok zina gunahmis. Bunu herkes biliyor. Siz kendi dalganiza bakin.
artık yaşamak istemiyorum. onların istediği gibi yaşamak hiç istemiyorum. başım dönüyor. sabahtan beri hiç bir şey yemedim. şimdi de içiyorum. oysa onlar da içiyorlar. karşılarında oturan kızlara birşeyler anlatıyorlar. ben anlatmak falan istemiyorum. sonum geldi. kendime yeni bir önsöz yazmak istiyorum. yeni bir dil yaratmak, beni kendime anlatacak bir dil. çok denediler ama allahtan ne dediklerini bilmiyorum. hiç bir geleneğin mirasçısı değilim. olmaz diyorlar, isyan ediyorum. az gelişmiş bir ülkenin fakir bir kültür mirası olurmuş, mirası reddediyorum. ben karagöz falan değilim. herkes birikmiş bizi seyrediyor. dağılın, kukla oynatmıyoruz burada: acı çekiyoruz.
"...Eğer yaşamak kelimesinin manası her şeyden mahrum olmak ve ıstırap çekmekse, her an küçülmek ve bunu nefsinde her lahza duymaksa, bir türlü aşamayacağı bir çemberin içinde durmadan çırpınmaksa, şüphesiz ben de, benimkiler de en derin şekilde yaşıyorduk. Yok, bu kelimenin içinde biraz ruh ve imkan genişliği, birtakım hakları duymak, o içten sevinmeler, dışa karşı bir parçacık güven, etrafınızla müsavi şartlar içinde rahat bir karşılaşma filan varsa, o zaman iş çok değişir..."
Başka hiçbir şey yaşamaktan ve yaşar gözükmekten daha güzel değildir; Gözlerin açıkken gündüzü, gözlerin kapalıyken geceyi yaşarsın. Ara yerdesin, en küçük bir ölüm kıpırtısıyla fark ettiğin ince bir köprüdesin.
Kıyısına yaklaştığınız talihsiz durumlarda değerini anladığınızdır.
O hani beylik lafları edip, mangalda kül bırakmadığımız anlar vardır ya, yok efenim öleyim de kurtulayım, yok efenim bıktım bu hayattan, yok ölsem gam yemem...vs..
O öyle olmuyor işte!
Sahiden dikilince karşınıza ölüm, daha hazır değilim, şimdi olmaz deyu deyu kanlı gözyaşları döker insan.
hunharca yaşıyor herkes.
cennet bahçesinde gibisiniz.
hep yaptığınız işi yapıyor gibisiniz.
ustaca uyanıyorsunuz bence.
zarif hareketlerle günü tamamlıyorsunuz. bana bir sürü tırı vırı gibi görünen işi akşama zor yetiştiriyor gibisiniz ama hiç uzatmıyorsunuz. akşam yine incelikle eve gidiyorsunuz yada 2 kadeh atmaya. sonra uyuyorsunuz. muhtemelen orada sıkıntı çekmiyorsunuz. bebekler gibi uyuyorsunuz.
nasıl sürdürüyorsunuz? motivasyonunuz ne? ne için yaşıyorsunuz?
ölçüyorsunuz değil mi? o kafaların arkasında bazen kaliteli bazen salakça bir sürü şeyi evirip çeviriyorsunuz değil mi? hesap yapıp en şeyini buluyorsunuz işte.
unutuyor musunuz? siz de acı çektiniz kesin. geçti mi? ne çabuk. başkaları acı çekiyor, kesin görünce içiniz cız ediyor. sonra unutuyor musunuz abi?
sustalı hafızalar değil mi? "o" bunu hatırlayınca siz şunu hatırlıyorsunuz değil mi?
allah aşkına kontrol etmediğiniz birşey var mı? kendiliğinden, içinizden gelen, hayattan soğutan ama arkaya itemediğiniz?