Asla alışamadığım bir hayattayım. Sanki kendimi bildiğimden beri hayat yabancı geliyor. Annemin yanından ayrılmışım da birileri beni evlatlık edinmiş gibi yadırgıyorum hayatı.
gitmekle kalmak arasında kalmış biriyim. " kalmak" hep galip. ama bu kalmak istediğimden değil, gidecek cesaretim olmadığından. ayrıca başkalarını memnun etmek için yaşayanlardanım, en son " ben " diyorum. mecburiyetlerim, sorumluluklarım var ve bazen çok bunalıyorum. işte size ortalama metropol insanı nadia nadia.
sürekli yanlış anlaşıldığımı. iyi bir şey yapsam bile hep yanlış anlaşılıyor ve yorumlanıyorum. aslında içimde en ufak bir art niyet ve kötü bir düşünce bile yokken yaptığım davranış ve kurduğum ilişkiler dışarıdan bakılınca o kadar yanlış anlaşılıyor ki.. sırf bu sebepten yaptığım her aşama ve davranışı konuyla ilgili kim varsa en ince detayına kadar anlatmak ve içerisinde bulunduğum ruh halimi en iyi şekilde betimlemek zorunda hissediyorum. çünkü ancak bu şekilde anlayabilir karşıdaki kişi benim neyi neden yaptığımı. eğer ki beni tam manasıyla çözememiş birisiyse ve olaya dışarıdan bakıyorsa gerçektende bazı şeyler yanlış anlaşılmaya alenen kurban gidiyor.
hatta ben bile olayları yaşayan kişi olmayıp her şeyi dışarıdan duyan veya izleyen kişi olsaydım muhtemelen ben bile kendimi yanlış anlardım.
sırf bu yanlış anlaşılma yüzünden çok güzel bir ilişkim bitti. hemde hiç olmadığı kadar güzel bir ilişkiydi, hayatımda ilk defa bir şeyler yoluna girecek ve mutlu olacağım inancına kapılmış umutlanmıştım. ama sevdiğim kişi bile yanımda olup bana güvenemedi. daha sonra kendimi onun yerine koydum ve onun gördüğü açıyla baktım, verdiği kararda haklıydı ancak ben de haksız değildim ve yanlış bir şey yapmamıştım. ama neyse ne.
milyonlarca insana göre uzaktan bakılınca kötü bir hayat yaşamıyorum zannedilebilir şeklinde cevap vereceğim soru. iyi bile sayılır.
fakat, ama, lakin diye başlarsam biraz şaşırırsınız. şöyle ki;
bazı insanları para, pul, kariyer, aile vs mutlu etmeye yetmez. hayat gereksiz yere uzun gelir. 'varoluş' problemidir bu aslında. kendimin seçmediği, tamamen tesadüf eseri meydana gelmiş bir canlısınızdır ve çok uzun eğitim sonucunda aklınız geliştikçe daha fazla mutsuz olmaya başlarsınız. kesinlikle ölmek istersiniz, bazı engeller vardır önünüzde. kimisini inancı, kimisini çoluk çocuk benden sonra ne yapar dürtüsü, kimisini korkak demesinler, kaçtı pes etti demesinler diye onuru, kimisini ilkel ölüm belirsizliği korkusu engeller 'intihar' etmek fikri müzik gibi geldiğinde.
ama yine de, bir şekilde ölülere gıpta edersin. hiç bir dertleri yok diye. çünkü hiç doğmamış gibilerdir. dertleri yoktur. hastalanmazlar, aşk acısı çekmezler, sakat kalmazlar, işten atılmazlar, evine haciz getirmezler, kanser olmazlar, lösemi olmazlar, her şeyden öte ölümden korkmaz ölüler. ayrıca kimseye hiç bir şey ispat etmeye ihtiyaçları yoktur ölülerin.
hesap vermezler hiç bir insana ölüler. onlardan hesap soracak hiç bir insan da yoktur.
çünkü ölülerin bilinçleri yoktur. kortex çürümüştür. gözler çürümüştür. mideleri, bağırsakları çalışmaz, elleri işlevsizdir. asla hareket etmezler. ihtiyaçları yoktur çünkü. tıpkı pencereden karşıya bakarken anlamsızca öylece duran ve çürüyen taş binalar gibi. varlığı da yokluğu da algılayamazlar. hiç olmuşlardır. sadece hiç. onlardan kalan anıları bile hatırlayanlar, yaşatanlar sadece canlılardır.
işte bu hiçliği çok ciddi biçimde isteyenler, 'varoluş' u istemeyen insanlardır. ve asla mutlu olamazlar. mutlu ya da mutsuz olmayı da istemez bu kişiler. bu düşünceler yoğunlaştıkça;
intiharın sadece zaman meselesi olduğunu tekrar söyler ilkel beynin sana;
yaşamak için neden inat ediyorsun? bir şeyler için yaşadığını mı sanıyorsun? sevgi mi? kariyer mi? para mı?genlerini bir sonraki nesle aktarma güdüsü mü?ya da sadece nefes almak için mi? tüm bunlar yaşam denen ilizyonun haklı göstermeye çalıştığı, insan zekasının ürettiği geçici saçmalıklar. kavga etmen boşuna.
ve, beynindeki bu uğultulardan sonra ;
iliklerine dek hissedersin, her hangi bir terslik olmazsa kendi katilinin kendin olacağını.
işte hayat hakkında düşüncelerim bu. en azından benim hayatım hakkında.
yer yer nirvanayı görsem de ortam hiç olmadı.
ya en tepe ya en dip oldu. şu an ise dibin bir tık üstünde geziniyorum ve hayatımda yeni bir gelişme olana kadar yerimi buldum sanırım.
düşünmüyorum diyorum fakat ölüme yürürüyorun . bunun farkındayım herkes Manyak herkes deli herkesin kendi doğrusu var. herkes herkese asık kimse kimseyi sevmiyor .
kimsenin düşüncesine saygıları yok
tuturmuşlar bir insanlık öldü diye fakat kendileri gömüyorlar .
ben burda neredemiyim bilmem belki tam içinde .