dışarıda deli gibi yağmur yağarken, fırtınaya dönmüşken rüzgar, ağaçların ortasındaki bir binanın penceresinden sırılsıklam saçlarımı dışarı uzattım. rüzgarla uyumlu bir şekilde nefes alıp verdim. bir süre sonra öyle kaptırdım ki kendimi rüzgara, onun gücünü hissettim. yıkıcılığın içindeki sevecenliği gördüm rüzgarda.
not: arkadaşım çok edebi dedi. sen sus entel dedi. illa bu entryi salak bir espiriyle bitirmemi istedi. bana ciddiyeti yakıştıramadı. bu salak şeyi ona ithaf ediyorum.
sinüzit olacağım galiba.
bi de yağmur yağınca aklıma hep keller gelir. yağmur damlaları, o ayna gibi kafalarını pıtır pıtır delerken nasıl rahat olabiliyorlar, şaşiyorum arkadaş.
bardaktan boşanmada yağmur,
kekik kokularının vahşetine
bıçak gibi saplanmadatoprak kokusu
kız oğlan kız tarlaların şehvetine.
düğüm düğüm çözülüyor, sesiz
düşüyor yerlere billur billur.
mavi bir kavs halinde peydahlanıyorişte
nur.