Annenin ağlaması, babanın çıkıp gitmesi, kardeşin küfretmesi, benim burada hiçbir şey olmamış gibi entry girmem.
Gene çok ekşınlı bir sabah geçiriyorum. Muhteşem.
şantiyede her şey olağan. ahmet abi saçma sapan şeyler istiyor. yanındaki gökhan da "pazar pazar işin yok mu amk otur çay iç" diyor. bayram öncesi pazar günü de olsa emekçi kardeşleriniz sizler için çalışıyor.
Hava kapalı ve soğuk. Caddeler yine de dolu. Karşıdaki kahvehane yine dolu okey taşı sesleri geliyor. Evimin balkonundayım çayın elimde ve sigaramı içiyorum.
Üç katlı bir binanın zemin katında çalışıyorum ve ofisimin kapısı avlu gibi bir şeye açılıyor. an itibari ile ellerinde poşetlerce boş bira şişesi taşıyan bir grup ergenyus ofisin önünden geçiyor, belki yirmi tane varlar. bir yandan günah işliyoruz diye birbirleri ile istişare yaparken bir yandan kolay gelsin abla kolay gelsin abla diyerek bana selam veriyorlar. Ben bunları yazarken en sonuncusu asker selamı vererek geçti.
hava güneşli, tavuk ve kaz sesleri komşuların dedikodu sesine karışmış durumda. komşunun çocuğu tavuğa bastı galiba, ilginç sesler geliyor. salonda ayaklarımı uzatmış film seçiyorum, kardeşim çayları dökmeden getirebilirse birlikte film izlicez inşallah.
Yağmur yağıyor rüzgar esiyor ben ise pencereden mahallede tek kalan kırmızı sokak lambasının altındaki çöp tenekesinden kedilerin yemek kapma yarışını izliyorum ha işte birde köpek geliyor ben bir sigara daha yakıyorum olaylar olaylar.
sessiz bir hava hakim. camın önündeki koltuğun üzerine siyah beyaz bir kedi kendini temizlemekle meşgul. açık camdan belgisiz bir şahısın kapısına astığı o rüzgarda şıngır şıngır sesler çıkaran şeyin hareket ettiği duyuluyor. derken içeri sarı bir kedi yavaş pati adımlarıyla geliyor. yavaşça tv ünitesinin üzerine zıplıyor. ve tvnin önüne yatıyor. yandan yandan siyah beyaz kediyi izlemeden de yapamıyor değil.
balkondayım. balkon otoyola bakıyor. yoldan sürekli zırhlı polis araçları geçiyor. ben onları izlerken bir yandansa kendi hayatımı düşünüyorum. "ne yapmalıyım" diye, "nasıl olacak" diye.