Hiçbir şey yapmadan boş boş oturmayı özledim. O kadar çok yoğunluk var ki hayatta; sınavlar, kulüpler, geziler, kamplar.. ilk fırsatta şöyle 2 haftayı rahat bir kendime ayırmak istiyorum.
yaşayabildiğim ve sadece o an iyi olduğum geçmiş senelerimi özledim.
odalarımızı süslemeyi , sevdiğimiz odayı kurmaları, saatlerce roman , şiir , tiyatro ve masal okuduğumuz o sanatsal odamızı.
en çok o üniversite yıllarımı özler oldum. bir mart ayının batı karadeniz’e olan yağmurlu bir gününde odamda kitaplarımın kapaklarını tek tek silip tekrar yerleştirmeyi çılgınlar gibi özledim.
bazı şeyler her zaman güzel anımsanır taki hayaller ve yaşantınızın içine biri dinamit döşemeyene dek. o da zaten kendi patlattığı bombanın fedaisi oluyor.
ebeveynlerimden harçlık almak. hazır insana ne tatlı geliyormuş. sonra büyüdük, kendi paramızın lezzetinin farkına vardık ama omuzlarımda yük olmayan, ruhsal anlamda özgür olduğum yılları özlüyorum.
zordur çocukluğu özlemek. çünkü her özlemin içinde bir umut olur gerçekleşmesi, geri gelmesine dair. fakat çocukluk için yoktur böyle birşey, imkansızdır. gene de siz delicesine özlersiniz çocukluğu.
misket, taso, 7 kiremit. okul çıkışı internet kafeye giderek arkadaşlarla oynanan cs, aoe2, nfs underground2...
saf hislerimin olduğu zamanları özledim. karşılıksız sevdiğim, dostluklara arkadaşlıklara değer verdiğim zamanları. dost kazığı yemediğim, ihanete uğramadığım zamanları.
bir gün derste arkadaşımın yerine hocadan dayak yemiştim amk. o dayağı bile özledim.