bir klozetin sifon çalışma aparatına basıldıktan sonra kaç litre su harcadığını tespit etmektir. tespit için gereken malzemeler:
1 adet pazardan alınmış, naylon eldiven, 3 ü bir lira. o değilde üçü de ilk sokuşta yırtıldı, hiç bilimsel değildi yani. bu ne lan yırtılan eldivenleri götürdüm hocam bu yırtık çıktı dedim, adam yemedi tabi.
neyse eldivenleri değiştirdim, daha sağlamından aldım, kışın bile giyebiliyorum karı yağdığında, neyse geçelim diğer malzemelere.
1 adet su altı kamerası, teknolojiden yana, elektronik alet ten yana sıkıntımız yok hamd olsun.
1 adet pc. su altı kamerasını pc ile eşleştirmek için.
sonrasında bir adet kova, belki kaka maka çıkabilir sağdan sol dan. bir de itfaiye yi arayın belki klozet taşabilir. olum deney yapıyok lan, olmaz değil. o değilde ölme riksim bile var lan.
sonrasında 1 litre kristal kola boş şişe, bim de satılıyor, hatta kampanya dahilinde üçünü 2 lira ya almak mümkün. ama birini bir buçuk liraya aldım, bu demek oluyor ki, 1, buçuk lira zarardayım, naylon eldivenlere döndü yani.
neyse o değilde, deney yapma sürecini anlatmak için zaman yetmeyebilir. o yüzden kısa ve öz olmaya çalıştım, ortalama 3 su bardağı su gidiyor bir sifona, bu da gün de 3 kez girsen 9 su bardağı, ortalama 2 buçuk litre, aya vurduğunda, 2.5 çarpı 31 = çıkan sonuç + bölü çarpı soru işareti ? zıçıs sayın ve ara da eve gelen hatun çiş sayıları ve klozete ped atıp, izleri yok etme girişimini de hesap edersek, ortalama 7 ve 10 lira arsında su faturası gelmesine sebep olacaktır. o değilde bu da böyle boktan ve çişten bir tespitimdir. neymiş bir sifonu 3 sifon zamanına yayarak öyle basıcaksın, bu da içmiş oldukların o değilde sonunu bir türlü bağlayamıyorum lan biri klozete el atsın.
* evden acil bir şekilde çıkman gerekiyorken düşürdüğün bozuk paralar her zaman en ulaşamayacağın, elinin kolunun en yetişmediği yerlere girer.
* normal bir şekilde yürürken, dururken kimseler sana bakmaz. tam düşeceğin, tokezleyeceğin sırada herkes sana bakıyor olur. olay anı kimsenin gözünden kaçmaz.
* alsam mı almasam mı? diye bir türlü karar veremediğin veya fırsat bulamadığın bir şey aylarca rafında toz tutmuşken, tam almaya gittiğinde satılmış olur.
* marketlerde diğer kasiyer kuyruklarına göre daha az kişi bekleyen sıraya geçersin. garip bir biçimde sıra gelmez dediğin kuyruklar daha hızlı ilerlemeye başlar.
* iş ortamında belirli bir konuda şikayette her bir çalışma arkadaşın hemfikirdir. ama olay dile getirmeye geldiğinde ilk konuşan sen olursan kimsenin çıtı çıkmaz. sanki bu sadece senin kişisel rahatsızlığınmışcasına yalnızca bakarlar.
* bir türlü çalıştıramadığın cihazın, artık arızalanmış olduğunu kabul edip tamirciye gösterdiğinde birden bire hiç problemsiz çalışmaya başlar.
* aslında en çok yalnız olduğunu düşünen insanların bile gereğinden fazla dostu, arkadaşı vardır. yeter ki işleri düşsün(!).
* dünyanın en berbat duygusunu yaşatsan, en affedilmeyecek hatasını işlesen bile hoş görülebilirken, kusur bile sayılmayacak en küçük yanlışında kapılar yüzüne kapanabilir. bu tamamen karşındaki kişinin sana ne kadar değer verdiğiyle orantılı.
* telefon ya da sosyal paylaşım sitelerinde yanlış kişiye yollanan mesajlar, en olmayacak, en okumaması gereken, en zor durumda bırakacak kişilere gider.
* seni en çok yanlış anlayan kişi daima seni en fazla anlamasını istediğin kişi olur.
sıkışık trafikte sağ şeride geçtiğimizde sol şeridin hızlıca ilerlemesi, sol şeride geçtiğimizde sağ şeridin hızlı bir şekilde ilerlemesi. ben bunu bilir bunu söylerim. arabada da kavga çıkarırım.
-Herkesin kendinden bile gizlemek isteyip başaramadığı sırları vardır. Demek istediğim bazen size de ürkütücü gelen, Allah korusun deyip tahtalara vurarak baktığınız şeyleri içten içe deneyimlemiş olmayı umarsınız. Ama bu yanınızdan sonra utanır, kendi kendinizi sorgularsınız.
- Herkes hayatı boyunca bir ya da birden çok kez * bir başkasının hayatına bakıp sahip olduklarını kıskanmıştır.
- Son olarak 'ben asla bu kadar güçlü olamazdım' diyerek yaklaştığımız olaylar başımıza geldiğinde çoğumuz en az o kadar güçlü oluruz.
mutlu kadınların sevişirken farklılık yaratabileceğine inanmıyorum bir kadın için sahip olmak bayağılıktır çünkü, bir de sahip olmaya çalışma kısmındaki farklılık yaratma çabalarını görmek varken.
yürüyen merdivenlerin üst kısmında bulunan aynaya bakmaya çalışırken bir öndeki veya bir arkadakiyle gözgöze gelince öhöm öhöm moduna geçmeyi sadece ben yaşıyor olamam.
-pilav demlenirken, içine bir tane kesme şeker atınca daha lezzetli oluyor.
-kadınlar muayyen günlerinde fazladan naz yapıyor, yemeyin!
-boğa burcu erkekleri boğa değil bildiğin öküzdür.
-boğa burcu erkeği en kolay aldatan burç erkeğidir. gözü kör olasıca.
-suudi arabistan'daki kadınlar çok seksi.
-avrupalı kadınlar muayyen günleri bitmiş olmasına rağmen günlerce duş oladan dolaşabiliyor.
-torpil türkiye'de iyi işleyen en iyi bi'şey.
-dozunda flört etmek çok zevkli.
-mevlana kesinlikle insanı cezbediyor aklıyla, fikriyle.
-tanrı çok güzel, ama dinler işi bozuyor.
-kuyruksokumu çok önemli bi noktaymış, düşünce anlıyorsunuz dünya'nın kaç bucak olduğunu.
-aldatıla aldatıla insan artık bu duruma içerlemiyormuş. arkasını dönüp gidebiliyormuş.
-para biriktirmenin, keyifle yiyebileceğin biri olmadıktan sonra hiç bir önemi yok.
-bazı kadınların aklı bedenine hiç yakışmıyor.
-Kadınların ''38 bedenim.'' yalanıyla erkeklerin ''Komutanlarla aram çok iyiydi.'' yalanı kıyasıya kapışır.
-Her şey zehirdir. Mühim olan dozdur.
-"Aşk bazen yeni çıkan bir filmin fragmanı gibidir. Görebileceğin tüm güzellikler yalnızca tanıtımda verilir.''
-Söz, yazının yanında hep argo kalıyor.
-Bir Balığı tabi ki kandırabilirsin. beceri bu değil. Beceri kandığını anlayan bir balığı kendine yeniden inandırabilmek.Yemedi di mi?
-Kısa boylu kadınlar platform topuklu ayakkabı giymesinler. çok fena çok fenaaa.
-en tatlı para, baba parasıdır. en zor harcanan para da kendi kazandığınız paradır.
-aşk gelip geçiyor, ayrılıyorsunuz filan da üzerinize sindiyse yandınız.
-en kıymetli; anne.
her geçen saniye büyük bi hızla yozlaşıyoruz. bize özgü olmayan, aslında bizim gibi olmayan, bize hitap etmeyen garip ve bir o kadarda korkutucu, yozlaşmış, melez bir kültürün yaşantılarımızı etki altına almasına izin veriyoruz.
esasen hepimiz bunun farkındayız. evet! işin acıklı yönüde bu kanımca. sokağa çıkıp bir iki gözlem yaparak gençlerimizin nasıl mutantlaştığını gözlerimizle görmek mümkün. bilinçsiz ve sorgulamayan, tek derdi kadın ya da erkek olan, facebookta yaşayan, okumayan, fikrini söylemeyen, fikri olmayan bir nesil yetiştiriyoruz. bunda hepimizin biraz emeği var büyük çabalarımızla bu hale bizi biz getirdik. bu konuyu fazla mı kafaya takıyorum? bilmiyorum. su akar yatığını bulur mu? ya da zamanın getirdiği modernizasyon mu bu hale getirdi?
siz ne derseniz deyin, kişisel tespitim; bu konuda dibe vurmuş, yok olmaya yüz tutmuş, özenti, marka sevdalısı bir toplumuz artık.
toplum; mahalle baskısı adı altında birbirine uyguladığı mikro faşizm ile çelişir.
şöyle ki; kendi mahallesinde birisi nikahsız ilişkiye girse; kadınsa orospu, erkekse pezevenk olur. ama sanat camiası diye adlandırılan camiada yer alan medya kişilerinin, kiminle nerede yatıp kalktığını, kiminle yaşadığını, nerede kokain çektiğini ağzı açık izler ve bu ona normal gelir. magazin programlarında kendisine pompalananlardan hiç rahatsızlık duymaz. çünkü onlar zengindir ve günahsızdırlar...
deniz seki denen zat kokain kullanmaktan ve satmaktan hapse girip çıkar, hiç bir şey olmamış gibi hayatına devam eder ve toplum onu yargılamadan bağrına basıverir, tarkan denen zat uyuşturucu içtiğini kabul eder bundan yargılanır ama halk onu yinede sever, ayar verme ihtiyacı hissetmez.
medya kişileri nikahsız yaşarlar, evlenmeden hamile kalırlar orospu olmazlar, adamlar hergün başka bir barda başka hatunla çıkıp gider, istediğiyle ilişkiye girer adına playboy derler.
bu sadece sanat camiası için geçerli değil tabi, ana tema paralı kesim. zenginler..
toplumun değer yarılarının bile parası olan ve olmayana farklı bakış açısıyla bakması ve bunu kabullenmesi, onların yaptığı her rezilliği mübahmış gibi algılaması ne gariptir.