Seneler evveldi. Bir arkadaşım ile markette geziyoruz. Cepler bomboş tabi. Girdik abur cubur reyonuna, çikolatalara baktık, çikolatalar bize baktı. Sonra ben arkadaşıma baktım, arkadaşım bana baktı. Sonra her ikimiz çikolatalara baktık. Ardından kısa süren bir pazarlık yaptık:
-Bak sen koy cebine, söz günahın %60'ını ben üstleniyorum.
-Yav olmaz öyle iş. Madem ben çalıyorum, günahın %70'i senin olsun.
-Oğlum, %65 benim olsun tamam hadi artık.
Çaldık çikolataları. Bir güzel yedik. Sonrasında içimizde felaket bir daralma; vicdan azabı. Hayatımdaki ilk ve son hırsızlık olması temennisi ile...
Bu arada, o markete gidip çaldığımız tutarı vermek istiyorum. Ama korkuyorum. Polis molis başımız yanar. Sizce ne yapayım?
eskiden semtte bolca bulunan bahçesi olan evlerin bir tanesinden çalınan ayvaya ait hatıradır. bir ayva yiyeceğiz diye belimizin köküne küreği yemiştik ya la. amca çok büyük ihtimal ile rahmetli olmuştur şimdiye ama bahçesini 300 spartalı edası ile savunmuştu.
ne bakkaldan sakız çaldım, ne bahçeden erik
butün yaz arazide domateslerin bezelyelerin mısırların içinde dolaşırım kimsenin malından yemem
allah boğazımdan haram lokma geçirtmesin.
beş ya da altı yaşındaydım galiba. evimizin yanında ufak bir mahalle bakkalı vardı. apartmandaki çocuklar habire bakkala gidip, ellerinde şekerlerle dönüyorlardı. bana da versenize deyince, git bakkaldan al sen de, biz oradan alıyoruz dediler.
ben saftirik iyi aile çocuğu, gittim, amca bana da onlara verdiğin şekerlerden verir misin? diye sormuştum.
bakkal amca uyandı tabi işe, meğer adamcağız tezgahın arkasında uyuklarken bunlar girişteki tenekeden avuç avuç çalıyorlarmış.
ondan sonra ayıkla pirincin taşını:/
ama amca sağ olsun, o gün çalmayıp da istediğim için ceplerimi şekerle doldurmuştu.
Günlük abur cubur istihkakım yeterli olmadığı için bakkaldan düzenli bir şekilde cino çalıyordum. Bu sırada 5 yaşında filandım. Annem bir gün bakkala gönderdi yine. Gittim, şu kadarlık kaşar dedim, adam dolaptan kaşarı alırken ben küçük ve tombik parmaklarımı adeta bir sihirbaz gibi kullandığımı düşünüp büyük bir keyifle cinoları cebe indirdim. Meğersem bakkal beni izliyormuş dolap arkasından. Geldi ayıp değil mi filan diye ağzıma sıçtı, cinoları da aldı. Kaşarı verip gönderdi beni. Ulan bir utandım bir utandım. Hayır o değil kafamda "artık bu bakkala gitmem aşağıdaki bakkala giderim." düşüncesi varken annemin "oğlum ben kaşar değil salam istemiştim, git değiştir." demesiyle beynimden vurulmuşa döndüm. O gözü dönmüşlükle bakkala neden hep benim gittiğim üzerine çığlıklar eşliğinde bir nutuk patlatıp yerlere attım kendimi de hemen kardeş yaptılar, ben de günü kurtardım. Ama şu an param olmasa o cinoyu yine gördüğüm yerde çalarım. Pişman değilim.
alt katımızda erdem diye bir çocuk vardı. çocukluk aşkımdı, üzümlerin sapına yün ip bağlayıp aşağı sarkıtırdım, o da alıp yerdi öyle bir aşk. bir gün kardelen diye bir kızla gördüm onu. sonraki gün de aynı kızla parka gidecekmiş, nasıl kudurdum ama. ben de gittim çocuğun sandaletinin tekini çaldım, çocuk aklı işte sandaletini bulamazsa gidemez. neyse işte bu sandaletini bulamamış, çok üzülmüş. kardelen de sizin evde oynayalım demiş, evde başbaşa oynamışlar. çaldığım sandaletin tekini birkaç gün sonra yerine bıraktım, ödünç çaldım sanırım sözlük.
anasınıfı arkadaşımın oyuncak hamburgerini gizlice alıp çantama atıp eve getirmiştim.
annemle gittiğimiz markette hediyelik eşya reyonunda minicik, kibrit kutusundan az daha büyükçe, takı kutusu gibi süslü bir kutu vardı. onu alıp montumun cebine atmıştım.
Mısır çaldık lan. Bak taa o zamandan allah razı gelmedi iyi mi. Bahçe sahibi anında bileğimden yakaladı. Adımı adresimi babamı sordu. Takır takır söyledim. Babamın gittiği camiye gidiyormuş amca. Tanıyormuş bide, Babana söyliycem demesin mi. Kardeşimle eve geldik renk benk ama gelene kadar öldük öldük dirildik. Sıkı sıkı tembihledim bizimkine. Sus diye. Neyse aradan epey zaman geçti söylemedi beyamca. Bizim korktuğumuzu gördü herhalde baktı ki tekrar yapmadık da. bir daha da o oldu zaten. Oğlum bak yapmayalım dediğim halde yaptıran Arkadaşımızın kurbanı olmuştuk. O günden sonra hep yek hep tek.
Çocukken, Bir gece Bizim köyün bakkalını soymuştuk. Çay kaşığıyla bile açılan kilidi vardı. Gazoz, kuruyemiş, piskevit vb şeyleri ceplerimize doldurup oracıkta yer içerdik. Sonrasında alıştık düzenli olarak soymaya başladık. Soygun anlaşılmasın diye de azar azar aşırıyorduk. Hey gidi günler hey.
Karıştığım ikinci hırsızlık olayı efsaneydi. Tüm şehrin güvercinlerini çuvallara doldurup bir gecede ele geçirmiştik. Evin bodrum katı güvercinden geçilmiyordu. Bi kaç hafta sonra Bodrumdaki güvercinlerin hepsi buhar oldu. Biri veya birileri pencereyi açmış hepsi ait olduğu yere gitti. baya baya serseriymişim amk.