bugün

film çekiminde ilerleyişini görmek için düşük radyoaktif ölçekte izlenebilir sıvıyı basınçla gönderdiklerinde bütün gücümle uçsuz bucaksız yeşil çayırları düşünmeye odaklanmaya çalıştım, fena değilmişim, öyle dediler. ucu olta gibi çengelli iğnelerle operasyon öncesi işaretleme yapılırken hiç acı hissetmedim mesela, genelde çığlık çığlığa bağırırmış hastalar, hatta oltalı teli çıkarırlarken lokal anestezi yapalım dediler, o niye dedim, ee çok acır dedi doktor, hadi len , takarken acımadı dedim, çıkarken daha fazla acır dedi, çek çıkar dedim, bakma o zaman dedi. sonra ne yaptın çıkarmadın mı hala dedim, ben çoktan çıkardım, hissetmedin mi dedi, inanmadım , baktım pansuman yapıp bantlıyor.
ama ben acının psikolojik olarak telkinle, bir nebze de olsa bastırılabileceğine inanıyorum. sivri taşların üzerinde yalınayak yürüyüp acıyı hissetmediğini telkin etmek bir kaç dakika sonra işe yarıyor. acıdığını düşündüğün anda zıplıyorsun. alıştırma yapıyorum.
Arabanın kapısıni elin üstüne kapatmak.
Bundan üç sene evvel lys sınavından bir hafta önce halıya düşmüş bir iğne ayak başparmağıma saplanıp bir parçası içinde kırıldı. ertesi gün hastaneye gidip bir sonraki gün için ameliyata randevu aldık. Ameliyattan önce her ayağımı yere bastığımda ameliyatın ardından da uyuşturucunun etkisinin geçmesiyle beraber çok acı çektim. Ama çektiğim en büyük acı ameliyattan sonraki ilk geceydi başıma gelen şeydi.
Ayağımın altına yastık koydum ağrı kesicimi aldım vs derken mükemmel uyku pozisyonumu aldım. Ancak unuttuğum bir şey vardı ki ben uyurken sabit durmuyorum.-hangimiz duruyoruz ki- Ameliyatlı başparmağımı duvara öyle bir sert vurdum ki gece saat üçte acıdan bağıra bağıra uyandım. Yaklaşık iki saat boyunca da acıdan duramadım. Acıdan bayılayım istedim, olmadı. Ama bunu bir sonraki kazamda başardım.

Yukarıda bahsettiğim olaydan bir sene sonra kuzenimle beraber dağa çıkmaya karar verdik. Plan program hazırlanmış bir şekilde yolculuğumuzu yaptık, dağın tepesinde o güzel manzaranın tadını çıkardıktan sonra inişe başladık. ve benim için her şey kabusa döndü. Yaprakların arasına karışmış dümdüz eğimli bir taşın üzerine basmamla beraber sağ ayağım havaya doğru yaklaşık yarım saniye süren bir yolculuğa çıktı. Tahmin edileceği üzere afedersiniz göt üstü yere oturdum.Ardından acı içerisinde etrafta koşturmaya başladım. Bu sırada kuzenim hiçbir şeye anlam veremeden beni izledi. Asıl acı daha sonraydı. O an kazanın sıcaklığıyla çektiğim acı hiçbir şeymiş, onu gece öğrendim.

Bu kazanın gecesi de ağrı ile uyandım. Yok yerimde duramıyorum ağrı kıvrandırıyor, ama uykum da var. Kalktım bi yüzümü yıkayayım kendime gelirim belki dedim. Güç bela yüzümü yıkadım musluğu kapattım ardından her şey karardı. Uyandığımda kapı eşiğinde yığılmışım. Acıdan bayılıp yine aynı acıdan uyandım. Kalktım güç bela yatağıma gidip yattım ve yine bayılmış olacağım ki nasıl uyuduğumu hatırlamıyorum.

O düşüşüm kuruk sokumu kemiğimin eğilmesine sebep olmuş yaklaşık 15 gün ağrı kesiciyle yaşadım.
Berberin burnumdaki siyah noktaları elindeki metal bişeyle yerinden çıkarması. Gözümden yaş gelmişti resmen. işkence..
Bel fıtığı ağrısı bir de ayağınıza vuruyorsa can yakar.Kolum kırıldı burnum kırıldı ama fıtık fena.
Ameliyatli Dizi açmak için buktukleri An olabilir. Az daha bükseler kalp yapacaktı ibneler.
Diş ağrısı. Üstüne tanımam.
Kesinlikle böbrek sancısıdır.
anestezi iğnesi yapmadan diş dolgusu yapmıştı bir adet diş hekimliği öğrencisi tipini sevdiğim.
Ameliyat sonrası dikiş yerinin acısı.
Çelik yelek varken mermi yedim.

Çatışmadım yahu, salağın biri tabanca ile oynarken silah ateş almıştı. Sol tarafa gelseydi belki kalp basınca dayanamazdı bayılır ya da ölürdüm ama sağ köprücük kemiğinin 3 4 parmak altına gelmişti. Hemen tabi carnıhaş millet gelmişti, tutanak tutulmuştu. O an nasıl olduysa sadece basıncı hissetmiştim. Acı yoktu yani,
Hemen üzerimden Çelik yeleği çıkarınca bir acı vurdu beynime bir acı. Yok böyle bir şey. Erkekliğe bir şey de dedirtmiyorum tabi ama nasıl yakıyor.

Siz siz olun askerde kimseye dolu silah vermeyin, albay 2 ay elemana çimleri boyatmıştı.
bir buçuk yıl önce serçe parmağım kırıldı. hatta sözlükle tanışmam da bu vesileyle, yani raporlu olduğum bu iyileşme sürecinde olmuştu. o ana kadar parmağımın kırılmasının ve o dehşet görüntüsünün verdiği acının, çektiğim en büyük acı olduğunu zannediyordum. ta ki; hastanede çekilen röntgen filminin ardından, kırığı tespit edip alçıya alacak olan, kıvanç tatlıtuğ görünümlü ve fakat sonunda adeta bir canavara dönüşen ortopedistin tüm gücüyle parmağımı çekip, yerine oturtmasını gördükten sonra...

böyle bir acı olamaz!...hani bir insan bir insana bunu nasıl yapar dediğin cinsten...

üstelik bu durum yaklaşık 15-20 dakika sürüyor. şöyle ki; doktor kendisinin de farkında olmadığı bu deli gücüyle parmağımı koparırcasına çekerken, diğer bir doktor da alçı ile sarıyor. şöyle ki; benim hayatta tek çığlık attığım yer o hastane odasıdır.

hayatımda yaşadığım en uzun an ve en büyük acıdır.

velhasıl 3 hafta sonra alçıyı aldırmak için başka bir hastaneye gittim elbette.
kanal tedavisi ama doktor uyuşturucuyu azmı verdi naptı anlamadım. hastaneden çıktım tramvaya bindim. başım uyuşuyor gözümden yaş geliyor. zaten 5 dk sonra bayıldım.

O acıdan sonra günde 3 kere dişimi fırçalarım.
Gozume yapilan argon lazer.

Dusman basina.
Elime ütü kapaklanmıştı. Ütü 3 saniye falan durdu elimin üstünde. Kaldırdığımda parmaklarımın eklem yerlerindeki o kırışıklıklar bembeyaz yukarı doğru bombeleşmişti. O acıyı hiç unutamıyorum.
türlü türlü yerimi kestim (dikişli olanından), 2 kez elime balta vurdum, suratıma halter düştü, ayağıma çivi girdi bir hafta yürüyemedim, ameliyat oldum; lakin parmağımı tırnağın üstünden vidalamak kadar büyük acı yaşamadım. öyle ki işaret parmağımın acısı tüm elimi uyuşturdu. düşman götüne.
Çok şükür abartilacak bişey olmadı ama bel fıtığı duzlesme ve yapısal olarak darlık olduğu için omurilikte her zman çektiğim bel ağrısı diyebilirim. Kaza geçiren kardeşlerimize çok geçmiş olsun allah yaşaması bidaha ilk entry sahibine üzüldüm için çizdiği etti.
Düşündüm düşündüm... yazılmış girileri okudum.. benim şimdiye kadar başıma gelmiş en büyük fiziksel acı neydi dedim. Kiminin midesini yıkamışlar, kiminin ayağından iğne çıkarmışlar falan filan. Bende en basitinden bir kırık bile yok.

Sonra aklıma şey geldi. O büyük acı. Bisiklet sürmeyi yeni öğrendiğim zamanlar. 6-7 yaşlarında falanım heralde. En büyük zevkim bisikleti hızlı hızlı sürüp duvara çarpmak. Arka teker biraz havaya kalkıp düşecek geri yere, o kadar... hızı falan ayarlıyorum çok da abartmıyorum duvara kafa atmayayım diye. Neyse, yine öyle mal mal eğleniyorum; ben asıldım pedala, duvara ön tekeri vurdum, işler yolunda gitmedi. Kalkması gereken o arka teker kalkmadı.
Ben öne doğru kaymışım. Koltuktan kaydım. Siz sanıyorsunuz ki benim kafam duvara çarptı. Oysa bisikletin gidonuna kafa atan başka şeyler vardı. Düşman başına, nasıl bir acı. Bilen bilir tarifi yok. Ağzımı açıp anneme seslenemedim. iki büklüm, gözler yaşlı.
9 yaşımda müstakil ev boyunda ki, iki katlı kamyon damperinin tepesinden kafam üstü yere çakıldım. Ayak parmaklarımın ucuna kadar sızım sızım sızlamıştı her yerim. Ondan sonra da ayarlar hiç eskisi gibi olmadı zaten.
çocukken kafamın arkasında saçkıranın çıkması sonucu o bölgeye içinde ilaç olan bir iğneyi 15 kez o küçük bölgenin farklı yerlerine batırılması. yok öyle bir acı.
Bu acıyı son bulduracak herseye razıyım Nolur öldürün beni diye doğumhaneyi inlettiğim doğrudur. Ölümü düşündükçe huzur buluyordum çnkü acı çekmeyecektim ölürsem.
Uyku anında gelen kramp. müthiş bir acı veriyor. 1-2 dakika sonra normale döndüğünde erişilen huzurun ise tadından yenmez.
Böbrek ağrısı. iki ayda bir yakalıyor.
sonda ameliyatı sırasında çüküme giren ince iğne.
allah'ım al canımı dedirtmişti.
bıçağın kemiğe dayandığı, sürttüğü andı.

ulan genel cerrah.