bugün

hergün metro kullanan biriyim. o güne kadar sıradan bir şeydi. bahsettiğim gün bir yazı okudum. diyordu ki artık yeni bir korku türü var kendini metronun önüne atma korkusu. gayet normal insanlar bi anda anlamsız bi şekilde kendilerini metro tam durağa girdiğinde önüne atma isteği duyuyorlarmış ve yapabileceklerinden dolayı kendilerinden korkuyorlarmış. o günden sonra metronun durağa girdiği yere gidiyorum-çünkü en hızlı noktaları orası oluyor daha sonra giderek yavaşlayıp duruyorlar- sarı çizgiyi geçer vaziyette doğru direkt karşıya bakıyorum. metro o hızla geçerken neden kendimi atmadığımla ilgili sorular soruyorum. metro yavaşlamış oluyor bu sırada ve hazzımın doruklarını yaşamış oluyorum. aşırı haz duyuyorum.
rüzgarlı yağmurlu havada yürümek
çizim yapmak yazı yazmak.
kaliteli ve az kişinin bildiği müzikler.
dostoyevski'nin yeraltından notlar'da dediği gibi;

acılardan haz almaktan keyif alıyorum.
+12 saat uyumak, aralıksız kitap okumak ve uzun gündüz yolculukları.
Kitap satın almak.

Kitap okumak.

Keşke sabah 9, akşam 6 kitap okusam.

Aylık da asgari ücret alsam.
Kafa yaşlılardan hikâye, öğüt, anı dinlemek.

Yok böyle bir şey lan. Acayip zevkli.
hepsini bitirdiler abi. bütün zevklerimiz elimizden alındı. hayattan hazlar sıyrıldı sadece acılar bırakıldı.
tutku ayran vardi bi 6. sinifi hatirlatirdi bana, artik ikisini ayni anda alinca korkuyorum cunku kotu bir sey daha hatirlatmaya basladi.
sevdigim sarkilari dinleyemiyorum, sevdigim seyleri yapamiyorum, banyo yaparken kotu enerjinin uzerimden aktigini yeniden doğduğumu dahi düşleyemiyorum cunku en son onu yaptigimda cok kotu bir sey olmuştu.

butun gülüşlere keder bulaştı, guldukce kederleniyoruz.
Kendimi kaşımak.
Zamanlar yaratıp yaratıp yatmak gün içinde uyumak.
Uzun süre aç kalıp sevdiğim bir yemeği doyana ölene kadar yemek.
Esintili havalarda gözüm kapalı yürümek.
Mis gibi.
Bira içtikten sonra işemek. Ha bir de duştan sonra kulak pamuğuyla kulağı kurulamak. Orgazmik bir zevk yaşatıyor.
7 dakikadır, entry girme alanına bakıp düşünüyorum.
Bulamadım.
Bunu burada öğrenip, itiraf etmek zor oldu ama Bir hazzım yokmuş arkadaşlar.
Dizi,film izlemek.
Sevdiğim insanları koklamaya bayılıyorum. Kokusunu beğendiğim insanlara yapışmak geliyor içimden.
Sabahlara kadar oyun oynamak. ( yas 30 )
Moral bozuk olunca kedimin gelip kucagima yatmasi. ( gunes tutulmasi gibi bir ihtimali var rastlantisal olarak )
Canim bir seyler yazmak isteyince kagit kalemi alip gidip sessiz bir yerde nargile icmek.
saçlarımla oynanması.
huzurun ötesinde bir his.
haz, hımm.
geceyi bu entiriyle noktalayayım sizin için..
bir şeyden alınan hazzın büyüklüğü, o şeyin senin için ifade ettiği anlamla doğru orantılıdır.
küçükken hazlarından birisi bütün gün tasoyu ters çevirmeye çalışmaktı ama bunu başardığında hissettiğin sevinci de uzun zamandır hissetmiyorsun biliyorum. üstümüz başımız kirlenirdi, terlerdik deli gibi, kanardı bir yerlerimiz ama akşam o yorgunlukla uyurduk mis gibi..

sokakta gördüğün oynayan çocuklar senden çok daha mutlu mesela, çünkü sana basit gelecek şeylerden haz alabiliyorlar.

sonra büyüdün ortaokulda sbs , lisede ygs lys ile tanıştın.
burada çok farklı profiller var mesela..
belirli alana ilgisi olanların sınavda derece yapmak için çalışması ona haz verir, motivasyonu istediği bölüme girmektir.
bir çocuk tanımıştım lise zamanlarımda, annesi kanserden öldüğü için tıp okuyup buna tedavi bulmak istiyordu. ideali vardı.
bu yüzden de ben nefret ederek çalışsam da, o çocuk saatlerce ders çalışmaktan kitap elinde uyuyordu mesela.
ve bunu isteyerek yapıyordu. kazandı da cerrahpaşayı.
bazıları da fizik, kimya, edebiyat öğrenmek istemiyordu ki eğitim sistemine kendi özgür iradesi dışında sokulan hiçbir öğrenci öğrenmek zorunda değil bunları ilgisini çekmiyorsa.
ama aile çocuğunu, başarılarını başkalarına anlatmak için 'ego objesi' olarak gördüğünden dolayı yarış atı muamelesi yaptılar çocuğa, birey olmaktan çıkarıp..
sende ailem bu kadar destek olurken ben onların beklentisini boşa çıkarmamalıyım diye düşündün..
ama ailen zamanında sistem kurbanı olmuş, sana zarar verdiklerinin farkında olmayan bakıcılardı.

ve de hayat sana hazlar sundu; seks, para, alkol vs..
bunlar olmazsa haz almayacaksın hayatından dedi..
seks hayatı olan herkes mutlu olmaz..
seks bağımlısı olmak sağlıklı değildir.
kişinin içindeki çatışmaları, hissettiği baskıyı susturmak için kullandığı bir çeşit savunmadır ama çözüm değildir. psikolojik ve hormonal tedaviye ihtiyaç duyarlar.

çünkü sormadın kendine amınakoyım
'' beni ne mutlu eder? '' diye.
kendi isteklerini göz ardı ettin..
medyanın, toplumun sana empoze ettiği şeylerde aradın zevki..
alkol ve uyuşturucu yavaş intihar kategorisine girer mesela..
araştırırsanız bilimsel bir veri olduğunu görebilirsiniz..
aşırı alkol tüketen ve madde bağımlısı olanlar farkında olmadan yavaşça intihar ederler, bilinçaltlarında gerçekleşen tepkidir bu.
bileğini kesmezsin, tren raylarına atlamazsın anında ölmezsin bunun yerine uzun süreli intihar edersin.
mutsuzluksa yaşamın bir parçası değildir, sonradan sahip olunan zihinsel bir hasardır. iyileşebilen bir hasardır.
umutlu olun, orospu çocukları..
hiçbirimiz elinde sigara ve hayatın kahrıyla doğmadı farkındaysanız.
bebeklik fotoğraflarını hatırla, gözünün parladığı mutlu şapsik bir yüz..

kendine sorman gerekense
'' ne istiyorsun''
'' neden istiyorsun''
'' sahip olmak istediğin şey seni mutlu edecek mi?''
bunları üzerine düşünüp cevaplaman gerek, kendini tanıyarak cevaplaman gerek..

sen neleri yapmaktan hoşlanırsın mesela?

hararet yüzünden yudumladığın soğuk bir bira bile sana hiç beklemediğin kadar haz verebilir.
alavara ' da dostlarınla yediğin yaklaşık 15 tl tutan makarna da öyle..
okuduğun bir kitaptaki dünyaya seyahat etmen de..
sabah uyandığında pencereye vuran yağmur damlarının sesi de öyle..

hazzı kendi içinizde arayın erkekler ve kadınlar.
Ropdeşambr giyip viski içmek diyecektim de röpdeşambır nasıl yazılıyor mk.
normalde çok fazla kafede takılmayan mütevazı bi kardeşinizim. kahveye de pek düşkünlüğüm yoktur. fakat birgün gittiğim kafeden eve dönünce tuvalette idrarımın garip bi şekilde müthiş kahve koktuğunu fark ettim. gerçekten kokusu amonyağı bastırmıştı ve büyük bi keyif vermişti. daha sonra belki başka metabolik nedenlerden ötürü böyle kokabileceği ihtimalini düşünerekten tekrar denemeye karar verdim. aynı kafeye gittim ve aynı kahveden içtim. sonuçta yine harika bi kavhe kokusu tuvalet duvarlarına sinmişti. bunu tekrar tekrar başka kafelerde başka kahvelerle de denedim. ancak yalnızca bu kafede ve yalnızca o kahveyi içtiğimde bu koku oluşuyordu. gizemi bozulmasın diye garsona asla soru sormadım. ve bu benim en büyük hazlarımdan biri haline geldi.
haz dediğiniz öyle basit bir mutluluk olmamalı. mesela sevişmek bir haz değildir, ama parmaklarını yalayıp sevişmek haz olabilir. ya da müzik dinlemek haz değildir ama ben mesela kulaklıktan müzik dinleyerek yürürken karşıma çıkan insanları müziğin klibini oynatırmış gibi davranışlarını müziğe ve sözlerine göre uyarlamaya bayılırım. bu bir hazdır işte.
hazlar basit mutluluklar değildir, en derinden yaşadığınız hislerdir. mesela düşünmek bir mutluluktur hissettirir bende. fakat klozete oturup düşünmek gibisi yoktur. mutlaka amerikan filmlerinden örnek almışımdır. ancak ağızlarının tadını bildikleri gibi düşünmenin de en güzel yöntemini biliyorlar. hep kötü olacak değiller ya! fayansların soğukluğunu teninde hissedersin. tüm iş güçten, dünyanın karmaşasından bir adım geriye çıkma imkânının mekânıdır klozet. beyin tüm hedeflerini bir kenara bırakıp soluklanır azıcık ve dönüp yürüdüğü yollara bakar. işte tam bu sırada görürsün yürüdüğün yolların şeklini, biçimini. büyük resmi görme halidir. fakat beyin aptal değildir. sırf düşünmek için klozete başvurmak beyni kandırmaya çalışmaktır. o ansızın gelen ilham perisinin misalidir. anlamazsın. birden kendini dakikalardır düşünüyor olarak buluverirsin. işte bunu haz yapan da düşündüğünün farkına vardığında neleri düşündüğünü, hangi yollardan geçtiğini bulmaya çalışmaktır. anlatabildim mi.