hayatımda iki roman oldu biri nazan biri şaziye ikisi de süper kızlardı. onlardan sonra bir daha sevemedim lan. iki güzel cingeneydi ikiside ama "cingene değiliz biz rumanız" derlerdi.
90'ların başında çok popüler olan kros bisikletini bana çok ucuza satan, böylelikle ilk bisikletime sahip olmamı sağlayan roman. buradan kendisine teşekkür ediyorum.
yaşayacağımız hayatın romanını verseler elimize okuyup beğenmediğimiz yerlerin altını çizebilsek ve değiştirebilsek işte o zaman hayatımızı değiştirecek roman olurdu.
bakmayın siz orhan pamuk'a, romanlar hayat filan değiştiremez. sadece hayatımıza imgesel ve duygusal çeşitlilik katabilirler. hayatın değişmesi, o hayattaki manevra alanımızı belirleyen sosyal ve ekonomik koşulların aşılmasıyla mümkündür, bunun da kolay olmadığını, hatta çoğu zaman imkansız olduğunu biliyoruz. keşke orhan pamuk üstadın tuzu kuruluğu pek çok kişiye nasip olsaydı da, ne bileyim mesela insanlar bir kitap okuduktan sonra kalkıp çin'e, amerika'ya filan gidip kendilerine yeni bir hayat kurma şansına sahip olsalardı. ya da o kitabı okumadan önce yapamadığı pek çok şeyi yapabiliyor hale gelseydi. ama maalesef gerçek hayatın dinamikleri böyle şeylere pek izin vermiyor. değiştiremeseler bile hayatıma renk katmış kitaplara gelince, pek çok var. işte ilk aklıma gelenler:
Araba Sevdası (Recaizade Ekrem)
Saatleri Ayarlama Enstitüsü (A.H. Tanpınar)
Huzur (Tanpınar)
Matmazel Noralya'nın Koltuğu (Peyami Safa)
Tutunamayanlar (Oğuz Atay)
Yeni Hayat (Orhan Pamuk)
Benim Adım Kırmızı (O. Pamuk)
Ağır Roman (Metin Kaçan)
Don Kişot (Cervantes,YKY 2 cilt)
Shakespeare'in bütün oyunları
Anna Karenina, Savaş ve Barış (Tolstoy)
Lolita, Sebastian Knight'ın Gerçek Yaşamı (Vladimir Nabakov)
iskenderiye Dörtlüsü (Lawrence Durrell)
Çehov ve Borges'in bütün öyküleri
Kayıp Zamanın Ardında (Proust)
Dava (Kafka)
Ulysess (James Joyce)
Tristram Shandy (Stern)
Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu (Italo Calvino)
Hint Gece Müziği (Antonio Tabucchi)
kitaplar, yemeklere benzeticek olursa atıştırmalık ve ana kitaplar olarak kategorizeleştirilebilir. herkesin damak tadı farklı olduğu gibi kitap ile ilişkisi, kitaptan beklentisi ve aldığı haz da aynı oranda farklılık gösterir. bu sınıflaştırma kişinin gelişimine bağlı olarak, kitabın sağlam temeller üzerine inşaası, yazarın yazım kabiliyeti ve aynı zamanda kişinin ruh haline bağlı olarak kişinin iç dünyasında yapılır. hayatımızı değiştiren romanlar da ana yemekler kategorisinde yer alırlar.
Bir zamanlar ablam'ın kitaplığında bulduğum ve süpermarketten aldığı düşün ve zengin ol kitabını zorla zengin olmak amacıyla okumuştum ve içinde bi b*k yoktu zenginliğe dair ama ne olduysa okuduktan sonra biraz geliştim.Çünkü ilk defa bir kitap okumuştum.
ipek ongunun bir kitabıydı. küçük kardeşimin hayatını daha anlamlı yaşaması gerektiğini düşünerek örnek olmak için bir çok boş aktiviteden vazgeçmeme ve gerçekten anlamlı kitap okumama sebep oldu bu kadın.
aslında roman değil öyküdür. okuduğumda küçüktüm, ilkokul birdeydim hatırladığım kadarıyla. o zamanlar küçük kardeşim de iki yaşındaydı. kardeş kavramını tam olarak kavrayamadığım yıllardı. öyküyü kısaca hatırlarsak; kardeşlerden büyük olanı yaptığı hatayı kardeşinin üstüne atarak babasına yalan söylemiş ve sonrasında babasının küçük kardeşini dövmesi sonucunda onun hastalanarak ölümüne sebep olmuştur. bir yalanın nerelere kadar varabileceği; belki de en hassas noktalarımızdan biri olan "kardeş" öğesi üzerinden zararları vurgulanarak ders niteliğinde bizlere anlatılmıştır. o gün bugündür yalan söylemek yerine doğruları söyleyerek varsa bi suçum cezam neyse çekmeyi yeğlemişimdir. ayrıca o yıllarda tam olarak içine giremediğim kardeş kavramını anlayabilmiş, daha bir özümsemiş, daha bir içime yerleştirmiştim, hiç ordan çıkarmamak üzere...