"Yaşayan dirileri uyarmak için (inmiş) dir." (Yasin 70)
"Sizden bir ücret istemiyenlere uyun." (Yasin 21)
Bu iki ayette yasin suresinde. Ne hikmettir ki bugün yasin suresi ölülere okunur ve birçok kişi de şahit olmuştur ki yine yasin suresini ölülere parayla okuyan dolu insan vardır.
Bu iki ayet yasin suresinde geçecek ve yasin suresi bugün parayla ölülere okunacak. Tesadüf diyenin aklına şaşarım.
“Yasin Kur'an’ın kalbidir. Onu, Allah’ın rızasını ve ahireti kazanmak için okuyan kişi mutlaka affedilir. Onu, ölülerinize okuyun.”Nesâî, es-Sünenü’l-kübrâ, IX, 394,
günümüzde özellikle arefe günleri kabirleri ziyaret etmek ve mezar başında yasin okumak bir gelenek halini almıştır. Maalesef son yüz yılda yaşadığımız kültürel değişim bizi kur'anı arapçasından okumak konusunda sıkıntıya sokmuştur. Ancak yine de bu millet müslümandır ve bu tür ziyaretlerde yasin okunması bence en azından dini bir ritüel olarak zararsızdır. Keşke herkes kendisi okuyabilse. Şüphesiz okunan kur'an lardan hasıl olan sevaplar mezar sahibinin ruhunu ferahlatmaktadır.
para ile okutulması okuyana ya da okutana sevap kazandırmayabilir. Ama ölü için faydası olacağı ümit edilir. sonunda bu insanlar deist, ateist değil, dinini öğrenememiş ama ona saygı duyuyor. Böyle yapıyor diye onu ayıplayacak değilim. Tamam herkese kur'an'ın mealini okusun ama aslı olan arapçasını okumanın sevabını almak isteyene de kimsenin laf söylemeye hakkı yok bence. Sağa sola posta koyarak, eleştirerek bir yere varılmaz.
Bana para ile okutma konusunda posta koyan arkadaş kendisi kur'an'ı arapçasından okuyabiliyor mu? Çocuklarına okutuyor mu, öğretiyor mu?
ibni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, bir keresinde Cebrâil aleyhisselâm Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında oturmakta iken, Resûl-i Ekrem yukarı taraftan kapı gıcırtısına benzer bir ses işitti ve başını kaldırdı. Cebrâil: – Bu, şimdiye kadar hiçbir şekilde açılmayıp sadece bugün açılan bir gök kapısıdır, dedi. Peşinden o kapıdan bir melek indi. Bunun üzerine Cebrâil: – Bu, yeryüzüne inen bir melektir. Bugüne kadar hiç inmemişti, dedi. Melek selâm verdi ve Peygamberimiz’e şöyle dedi: – Müjde! Sana, senden önce hiçbir peygambere verilmeyen iki nur verildi. Biri Fâtiha sûresi, diğeri Bakara sûresi’nin son âyetleri. Bunlardan okuyacağın her harfe karşılık sana sevap ve ecir verilir. (Müslim, Müsâfirîn 254)
“Kur’an’ın acaiblikleri, hârikaları tükenmez. Çok okumakla eskimez. Onu okuyunuz. Çünkü Allah, onu okumanın her bir harfine karşılık (en az) on sevap verir.” (Hâkim)
--spoiler--
21. ayeti "sizden bir ücret istemeyenlere uyun"dur.
bakalım bu ayetleri "indiren" bir ücret istemiyor mu?
--spoiler--
Bu görüşmeden önce ihtiyacı olan birine yardım edin öyle gidin diyor. Çok fazla görüşmek isteyen olduğu için kişilerin kendisine kota getiriyor. Önce birine yardım et öyle git. Çok mühim değilse her gün her gün gitmemiş olur.
Kapıdaki kutuya para at değil yani. Kemalist kafası tarikatçı kafasından daha az çalışıyor çoğu zaman.
Yalanı din edinmiş bazı "müminlerin" "peygambere sadaka verilemeyeceğini anlatan ayet var" yalanını sıkmasına vesile olmuştur.
Tabi sanıyorlar ki "ayet var" denilince biz ve daha önemlisi etkilemeye çalıştıkları mallar gerçekten öyle bir ayet olduğunu varsayacak! Hangi ayetmiş o ayet?
--spoiler--
tabi sanıyorlar ki "ayet var" denilince biz ve daha önemlisi etkilemeye çalıştıkları mallar gerçekten öyle bir ayet olduğunu varsayacak! hangi ayetmiş o ayet?
--spoiler--
"Sadakalar, kendilerini Allah yolunda hizmete adamış fakirler içindir ki, onlar yeryüzünde dolaşıp hayatlarını kazanmaya fırsat bulamazlar. Onların hallerini bilmeyen kimse, istemekten çekindikleri için, onları zengin sanır. Ey Peygamber, sen onları yüzlerinden tanırsın. Yoksa onlar insanlardan ısrarla bir şey istemezler. Ve siz her ne bağışta bulunursanız, şüphesiz Allah onu hakkıyla bilir."
Peygamber ve ailesinin sadaka alamayacağına dair olan yazı hadismiş. Benim aklımda ayet diye kalmış. Lakin yukarıdaki ayette de sadakanın ne olduğu ve kimlere verildiği aşikar.
Aslında haklısınız, peygamber fakir değil, gayet zengindi ki bunu size itiraf ettirmek istemiştim. Zaten bir kişinin bile karnını zor doyurduğu o dönemde 14 eşe aynı anda bakabilmek zengin olmakla mümkündür elbette. Peki nasıl zengin oldu? Şöyle:
Peygamber Medine'ye gelip, güç topladıktabin sonra o tarihe kadar vergi nedir bilmeyen arap toplumundan zekat adı altında vergi toplamaya başladı. Hayır, zekatı isteyen istediğine vermiyor, ilgili memurlar tarafından toplanıyordu. Oranı da başlangıçta yüzde 2.5 filan değildi. Kuran'a göre "ihtiyaçtan fazlası"ydı. Ek olarak cizye gelirleri de doğrudan peygamberin elinde toplanıyordu.
Bundan başka ganimet malları vardı. Peygamber sağlığında 28'ine şahsen katıldığı 100 kadar küçüklü büyüklü sefer ve baskın düzenlemişti. Kuran önce ganimet malları Allah'ın ve resulünündür diyor. Bu rahatsızlık yaratmış olmalı ki sonra malların beşte biri Allah'ın ve resulünündür diyor. Tam Bu noktada bir uzlaşma oluşmuş gibiyken sıra tehditle yurdundan sürülen yahudi beni nadir kabilesinin meşhur fedek hurmalıklarına gelince iş yine değişiyor. Bazı müminler hurmalıkların beşte bir kuralına göre dağıtılmasını isteyince, onlar için at mı sürdünüz, kılıç mı çektiniz azarını içeren ayet "iniyor". Sanki yahudiler peygamberin at sürmeye ve kılıç çekmeye hazır ordusundan değil, kendisinden korkup, mallarını ona bırakmışlar gibi! Bu fedek hurmalıkları sonra başka olaylara da sebep oluyor ama oralara girmeyelim.
Peki peygamber bunca malı bir tek şahsına ve ailesine mi kullanıyor? Tabi ki hayır. Aynen müminlerin iddia ettiği gibi uygun bulduğu kişilere birşeyler veriyor sürekli. Veriyor ama nasıl veriyor? Şöyle: zekat ayetindeki "kalpleri islam'a ısındırılması gerekenler"e, yani zenginlere fazla fazla veriyor. Hatta bir keresinde bir fakir yardım istiyor, peygamber birşeyler veriyor, hemen sonra bir zengin yardım istiyor peygamber ona çok daha fazlasını veriyor. Niye böyle yaptın diyenlere ikisi de aldığından memnun oldu, zengine fakire verdiğim kadar verseydim memnun olmazdı diyor.
Bu ayrımcılık o hadde varıyor ki huneyn savaşında mekke'nin zenginlerine aşırı yüklü ganimet verince bazı ensar kendisini adaletsizlikle suçluyor ve birisi işi fiziki saldırıya kadar götürüp, üstündeki örtüyü çekip, düşürüyor. Ha o olayı bastırmak için yaptığı konuşma çok taktir ettiğim bir deha örneğidir, o ayrı...
Sonuç olarak mekke döneminde kimseden birşey istemezken, Medine'de işler değişiyor... Bu durumda mekke döneminde "inen" ayetlerin hükmüne göre hareket etmek gerekmez mi?
yine bir ton zevat.... gelip şeytan konusunda bir ton laf üretmişler.
bir tanesi de çıkıp dememiş ki: " bu zevatı ve avenelerini neden bile bile cennete soktun... neden direk 'ocak dışı' yapmadın?"
o değil ocak dışı yapılmasından vazcaydım, bir de şeytanı tutmuş sonsuza değin insanları yaksın diye "ocak başı sorumlusu" yapmış...
not: neyse bu işler beni aşar, müminler şeytan taşlamaya koşar.
not2: arada sırada bir-kaç taş da içinizdeki şeytanlara atın. açılırsınız...